İçeriği Yazan: Mehmet ÇAĞIRICI Zaman: Cum, 10/02/2012 - 14:36
Denebilir ki bugünlerde dünyamız, 70 yıl önceki Alman Hitler faşizminin Alman emperyalizmi adına bütün Avrupa'yı sömürgeleştirmek ve egemenliği altına almak için savaşla yakıp yıktığı, Sovyet topraklarını da işgal edip Stalingrad'a kadar dayandığı tarihsel koşulları yaşamaktadır. Bugün ülkemizdeki iç politik tartışmalar dâhil; Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da son 10 yıldır cereyan eden tüm olayların, savaşların, işgallerin, ayaklanmaların, rejim değişikliklerinin iç yüzünü çok iyi anlamak için dünya tarihinde en az 20 yıl geri gitmemiz gerekmektedir.
1990 yılı başlarında reel sosyalizmin SSCB ve Doğu Avrupa'daki modellerinin iflasıyla dünya emperyalizminin lideri ABD artık çağımızda gelinen noktayı "Tarihin Sonu" ilan ederek Dünya hegemonyası için HAÇLI SEFERİ 'ni başlatmıştır. Ekonomi politikada Neoliberalizmi iç ve dış politikada NeoCon (Yeni Muhafazakarlık) ideolojisini kendisine kılavuz yapan emperyalist güçlerin temel amacı "DÜNYA HEGEMONYASI" dır. Bu emperyalist-kapitalist ideolojilerin açık anlamı; ABD emperyalizmi dünya halklarını DİN ve ÇAKMA DEMOKRASİ ile aldatarak ÖZELLEŞTİRMELER ile dünyanın zenginliklerinin küresel ÖZEL şirketlere peşkeş çekilmesini, büyük ve güçlü ulus devletlerin bölünerek ve birbirleriyle savaştırılarak küçültülüp zayıflatılmasını, ABD dünya hegemonyasına karşı çıkanların da savaş ve şiddetle bertaraf edilmesini gerçekleştirmektir.
Özellikle ABD liderliğinde bu dünya hegemonya projesi; ekonomi politik olarak "Küreselleşme" olarak yürürken; siyasi, askeri ve diplomatik olarak ta Afganistan İşgali (2001), Irak İşgali(2003), GKAP(Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesi veya Arap baharı) ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) gibi alt proje ve eylemlerle uygulanmaktadır.
Emperyalist dünya egemenliği planının Türkiye'yi ve Ortadoğu'yu ilgilendiren bölümü ile doğrudan bağlantılı olan BOP'u, George Bush’un son Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice 7.8.2003 tarihli Washington Post Gazetesi’nin “Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” başlıklı haberinde “BOP ile Türkiye dâhil 22 ülkenin sınırları değişecek” olduğunu dünyaya ilan etmiştir. Son bir yıldan beri “Genişletilmiş Kuzey ve Batı Afrika projeleri” nin uygulamaları dâhilinde “Arap Baharı” olaylarına hepimiz tanık oluyoruz.
Emperyalist dünya hegemonya planının esası; emperyalizmin artık BAĞIMSIZ, LAİK, SEKÜLER, OTOKRATİK ve OTORİTER rejimler ve liderler yerine DİNİ esaslara dayanan, göstermelik demokratik rejimlerle, partilerle, liderlerle işbirliği yapmak istemesi; ULUS devletler yerine KENT devletlerini tercih etmesi gerçeği yatmaktadır. Çünkü laik, seküler, otokratik ve otoriter lider ve yönetimleri (Saddam Hüseyin, Zeynel Bin Ali, Hüsnü Mübarek, Kaddafi ve rejimleri gibi) Soğuk Savaş dönemi rejim ve liderleridir. Emperyalizm artık dünya uluslarına, halklarına daha dindar, daha demokratik ve daha sempatik görünmek istemektedir! Bu anlamda bölgemiz için seçilmiş ve desteklenen lider RT Erdoğan ve partisi AKP'dir. Dikkat edilirse “Arap Baharı” nı yaşayan tüm ülkelerde artık Erdoğan bir idol, AKP de ismine kadar taklit edilen bir siyasi parti durumundadır.
Önceleri; emperyalizmin çok güçlü olduğu, Rusya'nın toplumsal sistem değişiklikten kaynaklanan derin bir krizde olduğu, Çin'in ise henüz gelişmekte olduğu zamanlarda bu iki devlet emperyalizmin (özellikle ABD'nin) dünya hegemonyasını gerçekleştirmesine uzun yıllar seyirci kalmak zorunda kaldılar. Ancak emperyalizmin Libya müdahalesi bardağı taşıran son damla oldu. Suriye artık emperyalist müdahalelerde bu iki ülke için SINIR noktasıdır. Çünkü Suriye'nin düşmesinden sonra sıra İran'a arkasından da Türkiye’ye gelecektir. Türkiye ve İran'ın düşmeleri, parçalanmaları (Bağımsız Kürdistan'ın kuruluşu ve Ermenistan’ın Türkiye'nin içine doğru büyümesi), Rusya için artık çanların çaldığının işaretidir. Çünkü o zaman emperyalizm artık Rusya'nın da kapısı çalacak, onu da kuşatıp kendi hegemonyası altına alacaktır. Rusya kendisinin varlığı için oluşan bu tehlikeyi artık görmektedir. Rusya ve İran'ın emperyalist hegemonya altına girmesiyle de artık Çin tam bir kuşatma altında olacak bir gün sıra ona da gelecektir. Ve Çin Halk Cumhuriyeti de artık kendisi için bu yaşamsal tehlikeyi sezmiş ve BM Güvenlik Konseyinde Rusya ile birlikte emperyalist planlara "DUR" demiştir.
Denebilir ki insanlığın geleceği, yazgısı Suriye'de YOL ayrımındadır: Suriye'nin düşmesiyle, yani emperyalist hegemonya altına girmesiyle, sıra İran ve arkasından Türkiye'dedir. Sonrasını yukarıda anlatmaya çalıştık. Fakat bu hegemonya saldırısı Suriye'de durdurulursa, o zaman emperyalizm geri çekilmek zorunda kalacaktır. Bu da onun çöküşünü hızlandıracaktır. Çünkü 7 emperyalist devletin toplam geliri 28 trilyon dolar iken borçları 30,2 trilyon dolardır. Aslında emperyalizm mali ve ekonomik olarak çökme aşamasına gelmiştir. Onun tek umudu dünya hegemonya planlarındaki başarılarıdır. Suriye, emperyalizmin dünya hegemonya savaşında Hitler ordularının Stalingrad’ı gibidir. Stalingrad II. Dünya savaşının dönüm noktasıdır.
Emperyalizme karşı tarihin ilk ulusal kurtuluş mücadelesini başarıyla veren bir ulusun insanlarıyız. Atalarımızın, dedelerimizin o muhteşem zaferleriyle bugün hepimiz gurur duymaktayız. Onlar bize böyle şerefli ve onurlu bir miras bıraktılar. Peki, biz gelecek kuşaklara ne bırakacağız? İşte Suriye ile ilgi olaylar bize bu soruya yanıt vermekte yardımcı olacaktır. Biz de ya onurlu bir mücadeleyle; Suriye'ye emperyalizm adına müdahale eden AKP iktidarını durdurarak emperyalizmin yenilgisine katkı yapacağız, ya da olayların iç yüzünü anlamadan; bilerek veya bilmeyerek emperyalizmin oyununa gelip onun başarısına katkı yapacağız; böylece hem ülkemizin parçalanıp sömürge olmasına hem de insanlığın tamamen emperyalizm barbarlığının pençesine düşmesine yardım etmiş olacağız. Karar herkesin şahsına aittir. Herkes şimdi bu konuyu çok iyi düşünmelidir. Suriye ile ilgili seçeneğimiz ikilidir: "Ya onur, ya kölelik!"
Yorumlar
İnsanlık Suriye'de yol ayrımında!
Denebilir ki bugünlerde dünyamız, 70 yıl önceki Alman Hitler faşizminin Alman emperyalizmi adına bütün Avrupa'yı sömürgeleştirmek ve egemenliği altına almak için savaşla yakıp yıktığı, Sovyet topraklarını da işgal edip Stalingrad'a kadar dayandığı tarihsel koşulları yaşamaktadır. Bugün ülkemizdeki iç politik tartışmalar dâhil; Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da son 10 yıldır cereyan eden tüm olayların, savaşların, işgallerin, ayaklanmaların, rejim değişikliklerinin iç yüzünü çok iyi anlamak için dünya tarihinde en az 20 yıl geri gitmemiz gerekmektedir.
1990 yılı başlarında reel sosyalizmin SSCB ve Doğu Avrupa'daki modellerinin iflasıyla dünya emperyalizminin lideri ABD artık çağımızda gelinen noktayı "Tarihin Sonu" ilan ederek Dünya hegemonyası için HAÇLI SEFERİ 'ni başlatmıştır. Ekonomi politikada Neoliberalizmi iç ve dış politikada NeoCon (Yeni Muhafazakarlık) ideolojisini kendisine kılavuz yapan emperyalist güçlerin temel amacı "DÜNYA HEGEMONYASI" dır. Bu emperyalist-kapitalist ideolojilerin açık anlamı; ABD emperyalizmi dünya halklarını DİN ve ÇAKMA DEMOKRASİ ile aldatarak ÖZELLEŞTİRMELER ile dünyanın zenginliklerinin küresel ÖZEL şirketlere peşkeş çekilmesini, büyük ve güçlü ulus devletlerin bölünerek ve birbirleriyle savaştırılarak küçültülüp zayıflatılmasını, ABD dünya hegemonyasına karşı çıkanların da savaş ve şiddetle bertaraf edilmesini gerçekleştirmektir.
Özellikle ABD liderliğinde bu dünya hegemonya projesi; ekonomi politik olarak "Küreselleşme" olarak yürürken; siyasi, askeri ve diplomatik olarak ta Afganistan İşgali (2001), Irak İşgali(2003), GKAP(Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesi veya Arap baharı) ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) gibi alt proje ve eylemlerle uygulanmaktadır.
Emperyalist dünya egemenliği planının Türkiye'yi ve Ortadoğu'yu ilgilendiren bölümü ile doğrudan bağlantılı olan BOP'u, George Bush’un son Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice 7.8.2003 tarihli Washington Post Gazetesi’nin “Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” başlıklı haberinde “BOP ile Türkiye dâhil 22 ülkenin sınırları değişecek” olduğunu dünyaya ilan etmiştir. Son bir yıldan beri “Genişletilmiş Kuzey ve Batı Afrika projeleri” nin uygulamaları dâhilinde “Arap Baharı” olaylarına hepimiz tanık oluyoruz.
Emperyalist dünya hegemonya planının esası; emperyalizmin artık BAĞIMSIZ, LAİK, SEKÜLER, OTOKRATİK ve OTORİTER rejimler ve liderler yerine DİNİ esaslara dayanan, göstermelik demokratik rejimlerle, partilerle, liderlerle işbirliği yapmak istemesi; ULUS devletler yerine KENT devletlerini tercih etmesi gerçeği yatmaktadır. Çünkü laik, seküler, otokratik ve otoriter lider ve yönetimleri (Saddam Hüseyin, Zeynel Bin Ali, Hüsnü Mübarek, Kaddafi ve rejimleri gibi) Soğuk Savaş dönemi rejim ve liderleridir. Emperyalizm artık dünya uluslarına, halklarına daha dindar, daha demokratik ve daha sempatik görünmek istemektedir! Bu anlamda bölgemiz için seçilmiş ve desteklenen lider RT Erdoğan ve partisi AKP'dir. Dikkat edilirse “Arap Baharı” nı yaşayan tüm ülkelerde artık Erdoğan bir idol, AKP de ismine kadar taklit edilen bir siyasi parti durumundadır.
Önceleri; emperyalizmin çok güçlü olduğu, Rusya'nın toplumsal sistem değişiklikten kaynaklanan derin bir krizde olduğu, Çin'in ise henüz gelişmekte olduğu zamanlarda bu iki devlet emperyalizmin (özellikle ABD'nin) dünya hegemonyasını gerçekleştirmesine uzun yıllar seyirci kalmak zorunda kaldılar. Ancak emperyalizmin Libya müdahalesi bardağı taşıran son damla oldu. Suriye artık emperyalist müdahalelerde bu iki ülke için SINIR noktasıdır. Çünkü Suriye'nin düşmesinden sonra sıra İran'a arkasından da Türkiye’ye gelecektir. Türkiye ve İran'ın düşmeleri, parçalanmaları (Bağımsız Kürdistan'ın kuruluşu ve Ermenistan’ın Türkiye'nin içine doğru büyümesi), Rusya için artık çanların çaldığının işaretidir. Çünkü o zaman emperyalizm artık Rusya'nın da kapısı çalacak, onu da kuşatıp kendi hegemonyası altına alacaktır. Rusya kendisinin varlığı için oluşan bu tehlikeyi artık görmektedir. Rusya ve İran'ın emperyalist hegemonya altına girmesiyle de artık Çin tam bir kuşatma altında olacak bir gün sıra ona da gelecektir. Ve Çin Halk Cumhuriyeti de artık kendisi için bu yaşamsal tehlikeyi sezmiş ve BM Güvenlik Konseyinde Rusya ile birlikte emperyalist planlara "DUR" demiştir.
Denebilir ki insanlığın geleceği, yazgısı Suriye'de YOL ayrımındadır: Suriye'nin düşmesiyle, yani emperyalist hegemonya altına girmesiyle, sıra İran ve arkasından Türkiye'dedir. Sonrasını yukarıda anlatmaya çalıştık. Fakat bu hegemonya saldırısı Suriye'de durdurulursa, o zaman emperyalizm geri çekilmek zorunda kalacaktır. Bu da onun çöküşünü hızlandıracaktır. Çünkü 7 emperyalist devletin toplam geliri 28 trilyon dolar iken borçları 30,2 trilyon dolardır. Aslında emperyalizm mali ve ekonomik olarak çökme aşamasına gelmiştir. Onun tek umudu dünya hegemonya planlarındaki başarılarıdır. Suriye, emperyalizmin dünya hegemonya savaşında Hitler ordularının Stalingrad’ı gibidir. Stalingrad II. Dünya savaşının dönüm noktasıdır.
Emperyalizme karşı tarihin ilk ulusal kurtuluş mücadelesini başarıyla veren bir ulusun insanlarıyız. Atalarımızın, dedelerimizin o muhteşem zaferleriyle bugün hepimiz gurur duymaktayız. Onlar bize böyle şerefli ve onurlu bir miras bıraktılar. Peki, biz gelecek kuşaklara ne bırakacağız? İşte Suriye ile ilgi olaylar bize bu soruya yanıt vermekte yardımcı olacaktır. Biz de ya onurlu bir mücadeleyle; Suriye'ye emperyalizm adına müdahale eden AKP iktidarını durdurarak emperyalizmin yenilgisine katkı yapacağız, ya da olayların iç yüzünü anlamadan; bilerek veya bilmeyerek emperyalizmin oyununa gelip onun başarısına katkı yapacağız; böylece hem ülkemizin parçalanıp sömürge olmasına hem de insanlığın tamamen emperyalizm barbarlığının pençesine düşmesine yardım etmiş olacağız. Karar herkesin şahsına aittir. Herkes şimdi bu konuyu çok iyi düşünmelidir. Suriye ile ilgili seçeneğimiz ikilidir: "Ya onur, ya kölelik!"