8 Mart Dünya Kadınlar günü, tamda ülkemizde kadına karşı şiddette farkındalık oluşturulmaya çabalanan bir sürece denk geldi.
İlgili bakanlıkça, biliyorsunuz, bir kanun hazırlanmakta, kadının şiddetten daha etkin korunabilmesi adına.
Kadına karşı şiddet, maalesef, Dünya Kadınlar günü gibi uluslararası düzeyde, küresel farkındalığın yüksek düzeyde hissedildiği bir aşamada bile, dimağlarımızdan kolay kolay silip-atamadığımız bir sosyal realite.
Ve yine maalesef, bu hususta da toplumsal riyakârlıklarımız mevcut.
* * *
Kadın haklarıyla ilgili sorunlar bir hayli fazladır. Konu başlangıçta, kadın işçilerin ekonomik haklarını istemesiyle tezahür ediyor. 8 Mart 1857’ de New York’ ta edindikleri düşük ücretin arttırılmasını isteyen işçiler bir hareket başlatıyorlar. Polis vasıtasıyla engelleniyorlar. Katılımcıların bir kısmı bir fabrikaya kapatılıyor. Çıkan arbedeye bir de yangın ekleniyor. 129 kadın işçi ölüyor. [1] [2]
Bu elem olay, zaman içinde kadın hakları mücadelesinin başlangıcı sayılıyor. İlk olarak bu girişimi sosyalistler benimsiyor. Akabinde 1910’ da Kopenhag’ da yapılan sosyalist kadınlar Konferansında 53 yıl önce ölen 129 kadın anılıyor. Bu vesileyle 8 Mart günü Dünya Kadınlar Günü olarak ilan ediliyor. [2] [3]
Batı dünyasının sosyalizme karşı olan kesimi önce bu gelişmenin dışında kalıyor. Ama aradan bir 50 yıl daha geçiyor. 1960 ta 8 Mart önce Amerika da, sonrasında farklı ülkelerde ´´Kadınlar günü´´ olarak kabul ediliyor. 1977’ de ise olayın uluslararası boyutu ortaya çıkarak Birleşmiş Milletler(BM) örgütünün kararıyla evrensel bir gün halini alıyor.[3] [4]
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜN kabaca tarihsel devinimi, yukarıda alıntıladığım gibi… 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün “idrak” edileceği bugünlerde bakalım, ülkemizde, uluslararası çalışmalara göre kadın yeri nerede ve nasıl…
* * *
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve Parlamentolararası Birlik (IPU) tarafından yayımlanan “2012 Siyasette Kadın Haritası” çalışmasına göre,
* * *
MİLLİYET GAZETESİ yazarı Sayın Meral Tamer, (04.03.2012) tarihli makalesinde, 48 ülkede faaliyet gösteren ve dünyada önde gelen insan kaynakları şirketlerinden biri olan HAY GROUP’UN, ülkemizde çalıştığı 625 büyük şirketin verilerinden hareketle yaptığı bir araştırmaya yer veriyordu.
Araştırmaya göre üst yönetimde kadın oranı 5 yıl önce yüzde 11 imiş, şuan için ise yine yüzde 11’miş. Görünüşe bakılırsa, sadece kadının “adının ve sanının” olduğu, kendisinin bir “varlık” göstermesine “olanak ve fırsat” tanınmadığı söylenebilir. Orta kademe yöneticilerde 5 yıl önce kadın yönetici oranı yüzde 18 iken, şuan için yüzde 23’e yükselmiş.
Yüzde 11’e sektörler itibariyle bakıldığında, ilaç sektörü yüzde 35 ile kadınların “üst yönetimde” en fazla yer aldıkları sektör olarak göze çarpıyormuş. Otomotiv sektörü ise, tam tersine “üst yönetimde” kadınların çok fazlaca yer alamadıkları alan olarak “dikkatleri” çekmekteymiş. Üst yönetimde, otomobil sektöründe kadın temsili, sadece ve sadece yüzde 1,9’muş. Orta kademede ise, kadın istihdamı yine görece olarak yüzde 9’muş. Yani yine durum çok iyi değil.
Meral hanımın yazısından devamla, TÜRKİYE’YE projeksiyon tuttuğumuzda vaziyet şöyle görünmekte…
Bankacılık sektöründe “üst yöneticilerin” yüzde 25’i, orta kademe yöneticilerin yüzde 36’sı kadınlardan oluşmaktaymış. Perakende sektöründe durum ise, kadının üst mevkilerde yer edinme oranı yüzde 6,1. Yine kadının adı ve sanı var diyebiliyoruz. Petrol-doğalgaz-enerji sektöründe, yüzde 11’lik ortalamanın üzerinde bir oran, yüzde 15’e erişilmiş. İmalat sanayi, madencilik, inşaat ve mühendislikte vaziyet yüzde 17’miş.
Yönetici kademe değerlendirmesinden sıyrılıp, kadının yerine “toplam çalışanlar” olarak bakıldığında vaziyet, büro, operasyon ve çağrı merkezlerinde kadın çalışan sayısı, erkek çalışan sayısından fazlaymış. Banka, hayat sigortası ve eğitim sektöründe 2011 dönemi itibariyle cinsiyet eşitliği sağlanmış; oran %50-50 seviyelerindeymiş.
* * *
INDEPENDENT gazetesinin yaptığı “Kadın olmak için 20 ülke” araştırmasının sonuçlarında, ne yazık ki ülkemizin adı dahi zikredilmiyor.
Genelde ve özelde, Türkiye’de, “kadının adı ve sanı” var diyebiliyoruz. Sanırım, ülkemiz için daha fazla diyebilmekteyiz, “kadının adı ve sanı” var önermesini…
Bugün yine büyük bir “bilinç(!)” içinde Kadın-Erkek eşitliği anlatımlarını ve kadına karşı “şiddet” hassasiyetlerini dinleyeceğiz…
Yarın olacak… Ve yine yarın olacak… Ve yine yarın olacak…
Bizler, bizleri alıp-götüren çok “bilinçlendirici” dizileri seyretmeye devam edeceğiz; yine bu arada kadına yönelik “dramları” da “dizi seyreder gibi” etkisiz ve tepkisiz izlemeye devam edeceğiz…
Hayırlı izlemeler…
Erhan SALMAN
iletisim@politikadergisi.com
Kaynakça:
[1] [5] ÖYMEN, ALTAN, RADİKAL GAZETESİ, KÖŞE YAZISI, 9-MART-2006
[2] [6] AGM
[3] [7] AGM
Bağlantılar:
[1] https://politikadergisi.com/pd-uye/erhan-salman
[2] http://politikadergisi.com/#_ftn1
[3] http://politikadergisi.com/#_ftn2
[4] http://politikadergisi.com/#_ftn3
[5] http://politikadergisi.com/#_ftnref1
[6] http://politikadergisi.com/#_ftnref2
[7] http://politikadergisi.com/#_ftnref3
[8] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/guncel
[9] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/toplumsal
Yorumlar