Bağlantılar:
[1] https://politikadergisi.com/pd-uye/umit-minel
[2] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/analiz
[3] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/guncel
[4] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/ic-siyasa
[5] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/teror
Yorumlar
Masada Olan Emperyalizmdir!
Sevgili Ümit, yazını okuduktan sonra iki gündür yorum yazıp yazmamakta kararsızdım. Fakat bugün yazmaya karar verdim. Çünkü adına "Barış"(!) denen bu sürecin iç yüzünün anlaşılması, günümüz Türkiye siyasi konjonktürünün anahtar sorunudur!
Sevgili Ümit, adına "Barış"(!) denen bu süreci sen Türkiye Cumhuriyetinin KURUCU tapusu olan Lozan ile kıyaslıyorsun. Aslında bir anlamda gerçekten de bu sürecin Lozan ile bir ilişkisi var. Ama bu süreç; senin anladığın anlamda PKK'nın yenilip, T.C. nin de zafer kazanarak sonuçta iki tarafın da barış yapmak zorunda olduğu bir süreç değil, tam tersine Lozan ile elde edilen KURUCU ilkelerin YOK edilmek istendiği bir süreçtir.
Çünkü şimdi barış(!) yapılması istenilen bu savaş; gerçekte Türkiye ile PKK arasında değil, Türkiye ile emperyalizm veya daha somut ifade edersek, Türkiye ile ABD arasında cereyan etmektedir. Üstelik bu savaş tam 99 yıldır sürmektedir. Savaşın birinci aşamasını Türkiye M. Kemal öncülüğüne zaferle kapatmış, Lozan ile bu zafer hukuki bir zemine oturtulmuştur.
Fakat emperyalizm; Türkiye'ye karşı bu mağlubiyeti hiç bir zaman hazmetmemiş olmasına rağmen Türkiye'yi soğuk savaş döneminde emperyalizmin asıl rakibi olan Sovyetlere ve Varşova Paktı'na karşı NATO üzerinden 1991 yılına kadar kullanabildiği için ülkemizi rahat bırakmıştır.
1991 yılında SCCB ve Varşova Paktı'nın dağılmasından itibaren yeniden alevlenen emperyalizmle Türkiye arasındaki bu savaşta PKK'nın rolü; sadece bir tetikçidir, asıl azmettirici olan emperyalizmdir. Bu büyük resim anlaşılmadan terör sorunu, ona olan mücadele stratejisi ve dolayısı ile şimdiki bu süreç te anlaşılamaz!
Tetikçi ve vurucu güç olarak PKK'nın bu savaştaki işlevi, 29 yıldır Türkiye'ye kan kusturmak, yıpratmak ve sindirmektir. Nitekim 35-40 bin ölü, milyarlarca dolar maddi zarar ve ülkenin siyasi enerji kaybı bu savaşın zarar tablosudur.
Elbette PKK; vurucu güç olarak işlevini zaman zaman vur-kaç taktiği ile asker ve polisimize saldırarak, zaman zaman sivil masum insanlarımıza bombalı terör eylemleri uygulayarak, son zamanlarda ise Suriye'deki olaylardan ilham ve cesaret alarak Hakkâri ve Şemdinli'de "kurtarılmış bölge" elde etmek için çeşitli silahlı ve şiddet eylemleri düzenlemiştir.
Şİmdi; bu büyük resim içinden küçük bir detayı değerlendirerek, PKK'nın yenildiği, T.C.'nin zafere ulaştığı sonucu çıkarılıp "Barış" olarak adlandırılan bu süreci değerlendirmek büyük yanılsamaya neden olur!
Bence; tam tersine bu görüşme ve müzakerelere Türkiye yenilgi içinde, emperyalizm adına PKK temsilcileri ise zaferle oturmaktadırlar. Çünkü emperyalizm veya PKK tarafının asıl amacı, bu savaşı "askeri" yöntemlerden çıkarıp nihai zaferleri için "siyasi" ve hatta yeni anayasa ile birlikte "hukuki" bir boyuta taşımaktı ki, işte bu süreç te bu amaca hizmet ediyor!
Şimdi eğer biz bu süreci Lozan ile kıyaslayacak olursak, bu sürece biz Lozan'ın yıkım süreci olarak adlandırabiliriz.
Anadilde eğitim, valilere ayrıcalıklar vs. bütün bunlar asla demokratik talep olmadıkları gibi, asıl sorun yeni anayasa ile başlayacaktır. Çünkü bu savaşta tetikçi PKK üzerinden, arkasındaki azmettirici emperyalizm yeni anayasadan Türk milletinin silinmesini, Avrupa Özerklik Şartının kabul edilmesini beklemektedir. (İmralı’ya ilk resmi BDP heyeti gitmeden önce ABD’li CIA mensubu bazı kişilerin İmralı’da Öcalan’ı ziyaret ettiğini ve ona başlayacak olan müzakereler için danışma görevi ifade ettiğini basın yazmıştır.)
Görüldüğü gibi; Ülkemiz Türkiye, resmen hem de anayasa üzerinden bölünmek, Güneydoğu’yu Türkiye’den kopartılmak isteniyor!
Saygılar.