İçeriği Yazan: Mehmet ÇAĞIRICI Zaman: Pzt, 01/04/2013 - 14:50
Sayın Kesici,
Politikadergisi ’nde yaptığınız Makale bombardımanında, artık ortalık toz dumandan görünmüyor! Yazılarınızda doğruları ve yanlışları ustaca karıştırmanız ise ayrıca büyük bir marifet. İnsan eleştiriye nasıl başlayacağını bile bilemiyor!
Örneğin bu yazınızın hemen başlangıcındaki "19.yy Batı emperyalizminin iki büyük düşmanı vardı : a/ Osmanlı b/ Rusya." ifadesi külliyen yanlış!
Bir defa 19. yy emperyalizm yoktu. Emperyalizmin oluşumu 19. yy. sonu 20. yy başındadır. Emperyalizm teorisini analiz eden ve geliştiren Lenin'dir. Bu birinci yanlışlık!
İkincisi, 20. yy. başında Rusya'nın bizzat kendisi de emperyalist devletti.
Üçüncü yanlışlık ise petrol bakımından çok zengin topraklara sahip Osmanlı İmparatorluğu, emperyalizmin yarı sömürgesi bir devlet olarak I. dünya Savaşı ile aralarında Rusya'nın da olduğu emperyalistler arasında paylaşılmaya çalışılmıştır. (Sevr Anlaşması)
Dördüncü yanlışlık; Osmanlı, doğu komşusu İran'la 17 Mayıs 1639'da Kasr-ı Şirin anlaşmasında sonra 374 senedir hiç bir düşmanlık yaşamamıştır.
Beşinci hatanız; NATO Patriot füzelerinin Türkiye'nin Suriye saldırı korkusu yüzünden Türkiye'ye konuşlandırılması tespitinizdir. Düğmesi NATO'nun elinde olan Patriotlar, sadece ABD'nin İncirlik hava üssünü ve Malatya Kürecikteki NATO emrinde olan radar sistemini korumak için getirilmiştir. Böylece Türkiye'nin hava savunma sistemi büyük ölçüde NATO'nun tam kontrolüne girmiştir. Bir savaş durumunda Türkiye hava sahası tamamen yabancı güçlerin elinde olacaktır.
Yazınızda iki doğru iki tespitiniz var:
Birinci, Mustafa kemal Atatürk liderliğindeki genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Lenin yönetimindeki sosyalist işçi devletiyle kurtuluş savaş ve sonrasında da antiemperyalist çizgide işbirliği yaptığıdır.
İkincisi ise Türkiye'nin Atatürk'ün ölüm sonrası oluşan hemen hemen bütün hükümetlerin gerçekten de emperyalizme karşı teslimiyetçi politika gütmeleridir.
M. K. Atatürk'ün ölümünden sonra büyük ölçüde siyasi iktidar; devletçilik üzerinden palazlanan büyük burjuvazi, büyük toprak ağaları ve feodal toprak ve aşiretlerin ortaklarının oluşturduğu güçlerin eline geçmiştir. Cumhuriyet iktidarını ele geçiren bu güçler, II. Dünya savaşı koşullarında Stalin'in Türkiye'ye karşı dayatmacı politikalarından korunmak iiçin İnönü'nün ABD ile işbirliğini de fırsat bilerek, Türkiye’yi önce NATO'ya bağlayarak, daha sonra ülke olarak emperyalist-kapitalist sisteme dahil etmişlerdir.
Yorumlar
Doğru ve Yanlışları Karıştırmanın Amacı Ne?
Sayın Kesici,
Politikadergisi ’nde yaptığınız Makale bombardımanında, artık ortalık toz dumandan görünmüyor! Yazılarınızda doğruları ve yanlışları ustaca karıştırmanız ise ayrıca büyük bir marifet. İnsan eleştiriye nasıl başlayacağını bile bilemiyor!
Örneğin bu yazınızın hemen başlangıcındaki "19.yy Batı emperyalizminin iki büyük düşmanı vardı : a/ Osmanlı b/ Rusya." ifadesi külliyen yanlış!
Bir defa 19. yy emperyalizm yoktu. Emperyalizmin oluşumu 19. yy. sonu 20. yy başındadır. Emperyalizm teorisini analiz eden ve geliştiren Lenin'dir. Bu birinci yanlışlık!
İkincisi, 20. yy. başında Rusya'nın bizzat kendisi de emperyalist devletti.
Üçüncü yanlışlık ise petrol bakımından çok zengin topraklara sahip Osmanlı İmparatorluğu, emperyalizmin yarı sömürgesi bir devlet olarak I. dünya Savaşı ile aralarında Rusya'nın da olduğu emperyalistler arasında paylaşılmaya çalışılmıştır. (Sevr Anlaşması)
Dördüncü yanlışlık; Osmanlı, doğu komşusu İran'la 17 Mayıs 1639'da Kasr-ı Şirin anlaşmasında sonra 374 senedir hiç bir düşmanlık yaşamamıştır.
Beşinci hatanız; NATO Patriot füzelerinin Türkiye'nin Suriye saldırı korkusu yüzünden Türkiye'ye konuşlandırılması tespitinizdir. Düğmesi NATO'nun elinde olan Patriotlar, sadece ABD'nin İncirlik hava üssünü ve Malatya Kürecikteki NATO emrinde olan radar sistemini korumak için getirilmiştir. Böylece Türkiye'nin hava savunma sistemi büyük ölçüde NATO'nun tam kontrolüne girmiştir. Bir savaş durumunda Türkiye hava sahası tamamen yabancı güçlerin elinde olacaktır.
Yazınızda iki doğru iki tespitiniz var:
Birinci, Mustafa kemal Atatürk liderliğindeki genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Lenin yönetimindeki sosyalist işçi devletiyle kurtuluş savaş ve sonrasında da antiemperyalist çizgide işbirliği yaptığıdır.
İkincisi ise Türkiye'nin Atatürk'ün ölüm sonrası oluşan hemen hemen bütün hükümetlerin gerçekten de emperyalizme karşı teslimiyetçi politika gütmeleridir.
M. K. Atatürk'ün ölümünden sonra büyük ölçüde siyasi iktidar; devletçilik üzerinden palazlanan büyük burjuvazi, büyük toprak ağaları ve feodal toprak ve aşiretlerin ortaklarının oluşturduğu güçlerin eline geçmiştir. Cumhuriyet iktidarını ele geçiren bu güçler, II. Dünya savaşı koşullarında Stalin'in Türkiye'ye karşı dayatmacı politikalarından korunmak iiçin İnönü'nün ABD ile işbirliğini de fırsat bilerek, Türkiye’yi önce NATO'ya bağlayarak, daha sonra ülke olarak emperyalist-kapitalist sisteme dahil etmişlerdir.
Saygılar..