Bu soru tüm insanlığın merak ettiği önemli sorulardan birisidir.İnsandan önce dünya evreni açıklamak gerekir. Evreni ve dünyayının oluşum sürecini iki türrlü açıklamak mümkün. Bunlardan birincisi dünya evrevn ve insan Tanrının ol demesiyle 7 günde meydana gelmiştir.Tüm dindarlar ve bu dogmaya inanmak zorundadırlar. Ancak ikinci açıklama ise bilimsel görüş olarak dünyanın ve evrenin önce bir toz bulutu patlaması sonucunda büyük patlama sonucunda oluştuğu yönündedir. Hem tanrıya inanıp hem de büyük patlama teorisine inanmak tutarsızlıktır. O halde biz dünya ve evrenin oluşumunun bilimsel açıklamasını esas almak zorundayız.Canlı hayat ilk kez sularda başladı.Dünyanın üçte ikisi su olduğuna göre ilk canlıların su ve denizlerden üreyerek çoğalması mantıklıdır. Daha sonraki yüzyıllarda karadaki ilk canlılar dinazorlar ortaya çıktılar. İnsanın evrimi ise maymun türüne benzer bir soydan olduğu yönündedir. Hem maymunlar hem de insanlar aynı soydan türemiş ve evrimleşmişler diye genel bir bilimsel görüş mevcuttur. İnsanın evrimi geniş ölçüde,ellerini kullanarak ve ellerini emek gücü olarak geçim nesneleri üretme sürecinde yetkin bir hale getirdi. Ellerin evrimi aynı zamanda insanda sinir sistemini ve beyni geliştirdi.Alet yapan,ateşi bulan,avcılık ve toplayıcılık yapan insanoğlu elleri ve bedenini doğaya uyarlarken,zaten beyninde mevcut olan zeka ve duygu dünyasını da geliştirip,evrimleştirerek doğaya dünyaya hakim olmak yarışında diğer canlılardan üstün bir konuma geldi.Dolayısıyla insan eliyle insan oldu dersek yanılmayız.Daha sonraki yüzyıllarda insan doğanın yasalarını keşfetmeye başladığı sırada dinler ortaya çıktı. Dinler aslında insanın doğa karşısındaki bilisizliğin,onun işleyişini tam olarak kavrayamamasının sonucunda ortaya çıkmıştır. Yağmurunyağması,şimşek çakmasını,seli,depremi bilimsel olarak açaıklamaktan uzak insanoğlu bu olayların ardındaki sır perdesini ancak doğaüstü bir güçle açıklama ve ona inanma eğilimine girerek bugünkü tek tanrılı dinlere dek uzanan dinleri yarattı. İnsanın korkusu,çaresizliği doğanın acımasızlığı karşısındaki edilgen konumu tüm dinlerin çıkış kaynağıdır. Marks din halkın afyonudur derken kapitalizmin eşitsiz,adaletsiz sömürüsünü,zulüm ve baskıcı yapısını kabulllenen ve ona başkaldıramıyan insanın dramının altını çizmektedir.Günümüzde dünyanın evrenin ve insanın yaratılışı konusunda detaylı bilimsel veriler mevcutken hala insanlık din ve bilim ikilemi karşısında doğru bir yön bulma sıkıntısı çekmektedir.Dolayısıyla din kurumunun kökenini ve çıkış nedenlerini unutarak dini bilim seviyesine yükseltme çabalarına dur demek gerekir. Demokratik laik ve çağdaş eğitimi kendisine rehber alan toplumlarda dinin önemi Türkiyedeki denli abartılamaz. Din bireylerin özel hayatlarında sınırlanan,bireysel vicdanlarda yer tutar. Aksi halde bugün ortadoğu coğrafyasında gözlenen hayvanlığa bile yakışmayan patalojik,dünyanın dört bir tarafından toplanan ruh hastası sürüsü işit gibi terör örgütlerinin dinle diğer deyişle müslümanlıkla nasıl bir ilişkisi olabilir ki?
Yorumlar
İnsan ve Din
Bu soru tüm insanlığın merak ettiği önemli sorulardan birisidir.İnsandan önce dünya evreni açıklamak gerekir. Evreni ve dünyayının oluşum sürecini iki türrlü açıklamak mümkün. Bunlardan birincisi dünya evrevn ve insan Tanrının ol demesiyle 7 günde meydana gelmiştir.Tüm dindarlar ve bu dogmaya inanmak zorundadırlar. Ancak ikinci açıklama ise bilimsel görüş olarak dünyanın ve evrenin önce bir toz bulutu patlaması sonucunda büyük patlama sonucunda oluştuğu yönündedir. Hem tanrıya inanıp hem de büyük patlama teorisine inanmak tutarsızlıktır. O halde biz dünya ve evrenin oluşumunun bilimsel açıklamasını esas almak zorundayız.Canlı hayat ilk kez sularda başladı.Dünyanın üçte ikisi su olduğuna göre ilk canlıların su ve denizlerden üreyerek çoğalması mantıklıdır. Daha sonraki yüzyıllarda karadaki ilk canlılar dinazorlar ortaya çıktılar. İnsanın evrimi ise maymun türüne benzer bir soydan olduğu yönündedir. Hem maymunlar hem de insanlar aynı soydan türemiş ve evrimleşmişler diye genel bir bilimsel görüş mevcuttur. İnsanın evrimi geniş ölçüde,ellerini kullanarak ve ellerini emek gücü olarak geçim nesneleri üretme sürecinde yetkin bir hale getirdi. Ellerin evrimi aynı zamanda insanda sinir sistemini ve beyni geliştirdi.Alet yapan,ateşi bulan,avcılık ve toplayıcılık yapan insanoğlu elleri ve bedenini doğaya uyarlarken,zaten beyninde mevcut olan zeka ve duygu dünyasını da geliştirip,evrimleştirerek doğaya dünyaya hakim olmak yarışında diğer canlılardan üstün bir konuma geldi.Dolayısıyla insan eliyle insan oldu dersek yanılmayız.Daha sonraki yüzyıllarda insan doğanın yasalarını keşfetmeye başladığı sırada dinler ortaya çıktı. Dinler aslında insanın doğa karşısındaki bilisizliğin,onun işleyişini tam olarak kavrayamamasının sonucunda ortaya çıkmıştır. Yağmurunyağması,şimşek çakmasını,seli,depremi bilimsel olarak açaıklamaktan uzak insanoğlu bu olayların ardındaki sır perdesini ancak doğaüstü bir güçle açıklama ve ona inanma eğilimine girerek bugünkü tek tanrılı dinlere dek uzanan dinleri yarattı. İnsanın korkusu,çaresizliği doğanın acımasızlığı karşısındaki edilgen konumu tüm dinlerin çıkış kaynağıdır. Marks din halkın afyonudur derken kapitalizmin eşitsiz,adaletsiz sömürüsünü,zulüm ve baskıcı yapısını kabulllenen ve ona başkaldıramıyan insanın dramının altını çizmektedir.Günümüzde dünyanın evrenin ve insanın yaratılışı konusunda detaylı bilimsel veriler mevcutken hala insanlık din ve bilim ikilemi karşısında doğru bir yön bulma sıkıntısı çekmektedir.Dolayısıyla din kurumunun kökenini ve çıkış nedenlerini unutarak dini bilim seviyesine yükseltme çabalarına dur demek gerekir. Demokratik laik ve çağdaş eğitimi kendisine rehber alan toplumlarda dinin önemi Türkiyedeki denli abartılamaz. Din bireylerin özel hayatlarında sınırlanan,bireysel vicdanlarda yer tutar. Aksi halde bugün ortadoğu coğrafyasında gözlenen hayvanlığa bile yakışmayan patalojik,dünyanın dört bir tarafından toplanan ruh hastası sürüsü işit gibi terör örgütlerinin dinle diğer deyişle müslümanlıkla nasıl bir ilişkisi olabilir ki?