Politika Dergisi - Emete Gözügüzelli Mülakatı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
PD Roportaj Ekibi: 
Gökhan DAĞ

 Gökhan DAĞ (GD): Kendinizi bize biraz tanıtır mısınız?

 

Emete Gözügüzelli (EG): Gökhan Bey, öncelikle sizin şahsınızda tüm Politika Dergisi’ne emek veren arkadaşlarımıza derginizin ilk çıkışında şahsıma da yer verdiği için çok teşekkür ediyorum. Böylesine tarihi bir süreçte “her şeyim vatan için” diyerek bir araya gelen siz Türk gençlerinin gelecekte milletimizin tarihini yönlendirecek pozisyonlarda olacağınıza inanıyorum. 

 

   Evet kısaca kendimden sizlere bahsedeyim. Anavatan’da pek çok kişi aslında beni Ayşe KOCATÜRK olarak bilmektedirler. Esasen adım Emete GÖZÜGÜZELLİ’dir. Yakın Doğu Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hem lisans eğitimi hem de yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Daha sonra KKTC Dışişleri Bakanlığı’nda, sonra da TBMM’de danışman olarak görevlerde bulundum. Şuan Araştırmacı-Yazar olarak çalışmalarda bulunmaktayım. Türkiye’de Halkla Olaylar ve Tercüman gazetesinde “Kıbrıs Mektubu” isimli köşede yazılar yazmaktayım. Aynı zamanda Anavatan’da birçok yerel gazeteler, dergiler, internet sitelerinde de yazılarım neşrolunmaktadır.  Mısır’da çıkan Alghad Alarab gazetesinde de zaman zaman yazılarım yer almaktadır.

 

(GD): KKTC konusunda yazılarınızla tanınıyorsunuz, geçtiğimiz günler de Güney'de (GKRY) bir yönetim değişikliği oldu. Bu sizce gelecek günleri nasıl etkiler?

 

(EG): İşte bu soru oldukça hayati bir soru! Neden mi? Kıbrıs Türk milletinin şah damarıdır! Son kalesidir! Konuyu kısaca sizlere özetlemeye çalışayım; bilindiği üzere AKEL ile Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) kardeş parti olarak yıllardır ortak hareket ediyorlar. KKTC’deki sol tabanda Rum seçim sonuçlarında kazanan  Hristofyas ile adada bir birleşmeye gidilebileceği umudu hakim durumda. Aslında Hristofyas ile Papadopulos arasında bir fark yok. Her ikisi de adanın Yunan adası olmasını ve Kıbrıs Türklerinin küçük bir “toplum” olarak yaşamalarını, yani “azınlık” olarak söz hakkı olmasını isteyen kişilerdirler. Ancak bu kez oyun daha büyüktür.  Batının hedefi Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ve   adadaki şerefimiz olan Türk askeridir. Batı dünyası ve Amerika, adadaki Türk askerinin yalnızca “birleşik Kıbrıs” oluşması halinde çıkarılabileceğini çok iyi bilmektedir. Anavatan Türkiye’nin ise Sever sürecine geri dönmesi için bu çalışmalara hız vermiştirler. Özellikle de KKTC’de “demokrasi inşası, barış, AB” gibi sözler ile sivil toplum örgütleri, partiler, kişiler uyuşmazlığın çözümü” adı altında eğitimlere alınmakta ve Birleşik Kıbrıs için batının çıkarları doğrultusunda eylemlerde bulunabilmektedirler. Gençlerimizi “iki toplumlu etkinlikler” adı altında Türklük kimliğinden uzaklaştırıp, “Kıbrıslılık” kimliğine ve “birleşik Kıbrıs”a hazırlamaya çalışmaktadırlar.  Önümüzdeki süreçte Kıbrıs Türklerinin plana yeniden “evet” demeleri için KKTC içerisinde “barış platformu” kurdurmuşturlar. Daha önce Annan planı döneminde “Bu Memleket Bizim Platformu” kurulmuştu. Önümüzdeki günlerde Kıbrıs’ta başlayacak görüşmelerde yine bir plan sunulacağı aşikardır. Yeniden referanduma gidilecektir. Bu kez bu planın her iki tarafça kabul görmesi için Kosova olayı yaratılmıştır. Düşünün Amerika neden Rum başkanlık seçimleri ile ayni güne denk düşen Kosova bağımsızlığını ilan ettirmiştir? Kosova’nın bağımsızlığı Rumlarda çok büyük endişeler uyandırmıştır. Bu endişelerden yola çıkarak, KKTC ile eğer bir anlaşmaya gitmezlerse o zaman KKTC’nin tanınmaya doğru gideceği korkusuna kapılmıştırlar...Amaç da budur. Bu korku, Rumların masa başında imza atmaya doğru gitmesi ile sonuçlanabilir. Kaldı ki bu sunulacak plan tamamı ile Rum argümanları desteklenecektir. Zira Kıbrıs Türkü’nü yok oluşa sürükleyecek olan Annan planına “evet” diyen Kıbrıs Türklerinin bundan sonraki süreçte de “Evet” e yönlendirileceği aşikardır. Zira Türk hükümeti de adanın birleştirilmesinden ve Kıbrıs sorununu çözmekten yanadır. Bu çözüm hepimizi felakete sürükleyebilecektir.

 

   Batılıların özdeki niyetlerini mart ayında çıkacak olan “Vurun Kahpe Kıbrıs’a” isimli kitabımda detayları ile ele aldım. Ümit ederim ki sizler ve değerli okuyucularımız bunca yıl adada neler oldu? Niye Kıbrıs Türkü evet diyecek durumlara geldi? Nereye doğru sürüklendiğimiz incelenmektedir.  

 

(GD): O halde bize kitabınız ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? Kitap nelerden bahsetmektedir?

 

(EG): Birçok kişi kitabımın adını duyduğunda birden ürperiyor ve kızıyor! Ne demek “Vurun Kahpe Kıbrıs’a” diye. Şunu söyleyebilirim ki bugüne kadar yazılan Kıbrıs ile ilgili kitapların içeriğinden çok farklı bir şekilde Kıbrıs davası ele alınmıştır. Tarihi süreçten kısa özetle başlayan kitap, psikolojik savaş, propaganda, medya, Amerika ve diğer dış unsurların adadaki operasyonları, ırkçılık, kilise, EOKA, Annan planı süreci ve sonrasını anlatmaktadır. Kitap okunduktan sonra  neden “Vurun Kahpe Kıbrıs’a” ismini kullandığım anlaşılacaktır. 

 

(GD): Üniversitelerde konferanslar veriyor musunuz, veriyorsanız gençlerimize ne gibi öğütlerde bulunuyorsunuz?

 

(EM): Tabi ki üniversitelerde konferanslar veriyorum. Bu benim en çok haz aldığım olaylardan biridir. Zira gençlerimizi Kıbrıs’ın gerçekleri ile aydınlatmak bir vazifedir. Hele de psikolojik savaş çağı ve kıskacında olan Türk milletine var olan hakikatleri, oyunları aktarmak kaçınılmaz bir vazifedir. Konferanslarımdaki öğütlerimi aslında yaşayarak görmek lazımdır. Hayatımda metne bakarak konferans anlatmadım, anlatamam da...Çünkü ben orada toplanan arkadaşlarıma olayları yaşayan bir birey olarak her şeyi yüzlerine bakarak iyice anlatmam ve onların yüz ifadelerini görerek bizleri anlayıp anlamadıklarına ikna olmam lazımdır. Hepimiz Türk’üz. Milletimiz aynıdır! Tarihten Türk kelimesi çıksın, tarih diye bir şey kalmaz! Bunu daha önceki pek çok düşünür ifade etmiştir. Kahraman ve onurlu bir milletin bir uzantısı da Kıbrıs’ta yaşamaktadır. Kıbrıs Türklerinin geçmişten var olan kahramanlığı tartışılamaz bir hakikattir. Ancak bugün gelin görün ki adada Avrupa Birliği (AB) istedi diye tarih kitaplarımızı 2004 yılında değiştirme kararı alan bir yönetimin idaresinde uçuruma doğru sürüklenmekteyiz! Şimdiki tarih kitaplarında atalarımızın şanlı tarihi mücadelesi yerine, gençlere nasıl  barış çığlıkları attırılır dolaylı olarak anlatılıyor. “Kıbrıslılık” kimliği ön plana çıkarılıyor. Bunlar sıkıntılı süreç yaşamamıza imkan kılıyor. Son olarak şunu ifade edebilirim ki, Allah Büyük Türk Milletinin sevgisi ile adadaki Türk askerimizin varlığını başımızdan eksiltmesin!

 

Politika Dergisi okuyucularımıza Yavruvatan’dan son olarak şunu ifade etmek istiyorum; Kıbrıs’a sahip olan Anadolu’ya hükmeder! Kıbrıs’a sahip olan bölgenin en önemli gücü olur! Bu geçmişte de böyleydi, bugün de böyle! Bunun içindir ki Türk milletinin Kıbrıs davasından uzaklaştırılması için sahte propagandalar yapılıyor! Kitabımda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Tüm kardeşlerimin, kandaşlarımın umutsuzluğa kapılmadan tam bir imanla mücadelelerine devam etmesini istiyorum! Çünkü Atamızın dediği gibi Türk milleti damarlarında asil kan taşımaktadır! Her saldırının üstesinden geleceğiz inşallah! İster silahlı terörist saldırıları olsun, ister psikolojik savaş olsun! Tanrı Türk Milleti’ni Korusun! Yolumuz açık olsun...Biz Kıbrıs Türklerinin yüzü Kuzey’de Anavatandadır...Tıpkı dün olduğu gibi…

(GD): Size çok teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz Sayın Gözügüzelli.

(EG): Ben teşekkür ederim. Çok sağ olun.

 

                                                                     iletisim@politikadergisi.com



Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.