Doğrudan Ticaret Senaryosu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

“Doğrudan Ticaret Tüzüğü”ndeki son gelişmeler sanki bir senaryoyu çağrıştırıyor.

Bu öyle bir senaryo ki, tüm çalkantılardan ve müdahalelerden sonra “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün kuyruğuna bir takım tavizler eklenecek ve Türkler “Hayır” demekle karşı karşıya bırakılacak. Sonra da “Ne yapalım Türkler istemedi bu tüzüğün işlemesini” gerekçesi ile de bu tüzük AB’nin tozlu arşivlerine kaldırılacak.

Maksat sanki üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek gibi gözüküyor.

Evvelki gün Rum Temsilciler Meclisinde “Maraş’ın yasal sahiplerine iade edilmesi” ile ilgili bir karar tasarısı onaylandı.

Kararda, Maraş’ın 1974 yılından bugüne kadar “Türk işgali” nedeniyle “Avrupalı hayalet şehir” olduğu iddia edildi ve Maraş’ın insani niteliğinin ve güven yaratıcı önlemler olarak Maraş’ın olası iadesinin, doğrudan müzakerelerde iki lider arasındaki havayı destekleyeceği savunuldu.

Rum Meclisinin söz konusu kararında, Hristofyas’in, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a, BM Güvenlik Konseyi Daimi üyelerine, Avrupa Birliği (AB) üyesi 26 ülkenin liderlerine ve AB yetkililerine, Maraş’ın iade edilme sürecinin başlatılması ile ilgili mektup göndererek gösterdiği çabaların, Türkiye’yi sorumluluklarını yerine getirmeye yönlendirmesinin beklendiği yer alıyor.

Yani, 2006 yılında Finlandiya dönem başkanlığı zamanında tartışılan ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün onaylanması ve Gazi Mağusa Limanı’nın BM veya AB denetiminde açılmasına karşılık Maraş’ın Rumlara verilmesini öngören öneri tüm AB üyelerine hatırlatılıyor.

Türkiye’den de istek var bu “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün kabul edilmesi ile ilgili olarak.

Türkiye her ne kadar “Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargolar kaldırıldıktan sonra hava ve deniz limanlarımı Rum bayraklı gemi ve uçaklara açarım” diyorsa da, AB’de şimdi yazılan senaryoya göre “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün kabul edilmesinden sonra Türkiye’den hava ve deniz limanlarımı Rum bayraklı gemi ve uçaklara açması istenecek.

“Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün içeriğine bakıldığı vakit ise, sadece KKTC’de üretilen malların gümrüksüz, fonsuz ve kotasız AB’ye girmesini sağladığı görülmekte. Yani kültürel, sportif, ekonomik, politik, ticari ve benzeri ambargoların hiç biri kalkmayacak ve aynen devam edecek.

 

KKTC’de üretilen malların “Doğrudan Ticaret Tüzüğü” içeriğine göre AB’ye dışsatımının yapılmasına karşılık, Gazimağusa Limanı'nın AB denetimine verilmesi, kapalı Maraş bölgesinin Kıbrıs Rum tarafına devredilmesi ve Türkiye’nin de hava ve deniz limanlarımı Rum bayraklı gemi ve uçaklara açması istenecek.

Rumlar bu konuda “Bir taşla üç kuş vurmayı hedefliyorlar”.

Gazimağusa limanı, Rumların da üyesi oldukları AB denetimi altına verilecek ve bir müddet sonra da çoğunluğu Rum memurlardan oluşan bir idarenin altına girecek.

Kapalı Maraş, Rumlara iade edilecek.

Türkiye hava ve deniz limanlarımı Rum bayraklı gemi ve uçaklara açmak zorunda bırakılacak.

Elbette böylesi haksız ve dengesiz bir teklife Türk tarafı “Hayır” diyecektir.

Sonrası malum.

AB, biz “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”ne işlerlik kazandırmak için elden geleni yaptık ama Türkler reddetti, diyecek ve yağ gibi suyun üzerine çıkacak.

 

Prof. Dr. Ata ATUN
www.ataatun.com
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.