Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- “İki Ayyaşın Yaptığı Yasa”
- Faiz Lobisi Taksim'de…
- Paralel Rezalet!..
- Demokrasi Diye Diye…
- Faşizan Baskılar…
- Erdoğan: Bu Süreç Yeni Türkiye’nin İstiklal Mücadelesidir..
- Demekle Olmuyor, Haklı...
- Çapulcular!...
- Hangi Parti Kazanırsa Daha İyi Olur?
- Başbakanın İşi Zor…
- Suriye’ye Saldırmak Başbakana Ne Kazandırır?
- Bu Ne Perhiz, Bu Ne Lahana Turşusu
- Öğretmen Ne ile Yaşar?
- Karakolda Doğru Söyler, Mahkemede Şaşar…
- Hangi Taraftasınız?
“Başbakan'ın Seviyesi Çok Düşükmüş”
Her türlü yönetimde bir ağırlık, bir ciddiyet olur. Eğer bu ağırlık, ciddiyet kalmamışsa ortada yönetim diye bir şey de kalmamış demektir. Aileden örnek verelim. Genelde anneler çocukları ile fazla yüz göz olurlar. Onların kaprislerine, küçük şımarıklıklarına ortak olurlar. Bu yüzden de bir süre sonra çocuklar anneyi dinlemez olurlar. Bu tür ailelerde baba çocuklar ile pek yüz göz olmaz. Dolayısı ile çocuklar babadan çekinir ve bir anlamda denge kurulmuş olur. Eğer baba da anne gibi olmuşsa o zaman ailede düzenden, programdan eser kalmaz. Kaos egemen olur.
Devlet yönetiminde de durum aynıdır.
Makamların bir ağırlığı vardır. Hiyerarşik bir düzen işlerin yolunda gitmesini sağlar. Bir memur kendi amirini atlayıp genel müdüre gidemez. Gitse de ciddi bir genel müdür onu kabul edip konuşmaz. Konu tam tersi için de geçerlidir. Genel müdür bir memur için bir yaptırım düşünmüşse bunu amire iletir. Memura değil. Değilse bir süre sonra iş yerinde kimsenin kimseyi dinlemediği bir kargaşa ortamı oluşur.
Eğer bir başbakan hoşuna gitmeyen bir yayının televizyondan kaldırılmasını isteyecek seviyeye düşmüşse ve bunu da doğrudan o televizyondaki amire emrediyorsa, artık iş işten çoktan geçmiş demektir. O devlette herkes birbiri ile yüz göz olmuş, kimsenin kimseyi dinlemediği, dahası birbirinin kuyusunu kazdığı bir kargaşa ortamı yaratılmış olur. Birisi de çıkar, "Çok safmışım, Başbakan'ın seviyesi çok düşükmüş" Yalan ve talan ekiplerine avukatlık yapan, her gün oraya buraya telefon edip düşünce adamlarının susturulması için baskılar yapmaya tenezzül eden bir Başbakan'ın keyfine uyacak değiliz" şeklinde konuşur. Bu ifadeler Sayın Yaşar Nuri Öztürk’e ait.
Bir başka yazar “Bu milletin artık ne yalana ne de günü kurtarmak anlayışı ile ülkeyi yönettiklerini sananlara tahammülü kalmamıştır. İnlerine gireceğiz şeklinde açıklama yapanlar
önce binlerce gencimizin katili bölücü terör örgütünün ini Kandil'e girsinler.” Diyebiliyor.
Bunlar muhalif kişiler diyebilirsiniz. Peki, yıllarca hükümete bakan olarak hizmet eden Sayın Ertuğrul Günay’ın tespitlerine ne diyeceksiniz?
Bütün bunların tek bir açıklaması olabilir. İktidar ve hükümeti her konuda sadece başbakanın ağzından çıkacak işarete bakıyorsa, dünkü gazetelerin birinde yazdığı gibi, nerdeyse ilkokul müdürlerini bile başbakan atayacak hale gelmişse, artık ortada ne baş vardır, ne de bakan. Sadece kargaşa vardır, yönetememek vardır. Herkesle yüz göz olan başbakana da bu tür ifadelerle tepki verilmesi normaldir.
Yazar, çizer, okur, aydın kısmı böyle diyor da halk acaba ne diyor. Bunu da yerel seçimlerde test edeceğiz. Acaba düzenden, demokrasiden, insan haklarından, haktan, hukuktan mı, yoksa kaostan mı yanalar.
Cem Osman TAMTÜRK
cem.tamturk@politikadergisi.com
- Cem Osman TAMTÜRK içeriği
- 3633 okunma
Yorumlar
PANİK
Bunun izahı tek kelimede: Panik... Kendilerine güveni o kadar kaybetmişler ki her söz, her eleştiri, her programı tehdit gibi algılıyorlar. Tabii yapılanlar Anayasal suç... Mutlaka bir karşılığı olacaktır. Selâmlar...
Yeni yorum gönder