Eylül 2013

Endüstriyel Futbolun Türkiye’deki Baş Ağrısı: 34.dakika

Endüstriyel futbol, ardılı olsa da 2000’lerin başında tüm dünyayı kapsayan ve kapitalist bir mantıkla daha çok tüketim aracı olarak kabul edilen, kitle uyuşturucularından birisidir. Franco İspanyasının 3 F kuralından biri olan futbolun gelişiminde İngilizlerin payı büyüktür. İşçilerin kendi arasında bir eğlence olarak gördüğü ve işçi sporu olarak da çeşitli dönemlerde tarif edilen futbol bugün için dünyanın vazgeçilmezlerindendir.

2000’lere kadar futbol daha çok sürat ve sert oyun ile karşımıza çıkarken 2000’lerden sonra ise saha içiyle sınırlı kalmayan ve emperyal oyuncak haline gelen futboldan bahsetmek mümkündür. Kuşkusuz futbolun bu hale gelmesinde bahis şirketlerinin faktörü çok büyüktür. Ancak her şey yalnızca bahis değildir. Çünkü futbol, asla sadece futbol değildir.

Tam Saha Baskı… !!!

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
09-09-2013

Yok, konumuz futbol değil ama, taktiksel olarak benzer bir çabamız olduğu kesin… !
Tabi bu çabanın çoğunluğunu bugünlerde Amerikan Başkanı Barak Obama üstleniyor…
Amerikan Kongresi Üyeleri noktasında ve tabi, Amerikan Kamuoyu’nu ikna çabasında…
Ama kim ne derse desin, kendi partisi Demokratların içindeki liberaller ve tabi birçok Cumhuriyetçi, Kongre merkezli olası bir Suriye Saldırı Planı adına tereddütlü ve hatta bu konuda açıkça muhalif bir çizgi benimsemekten de kaçınmıyor.
Çünkü elde Afganistan ve Irak örnekleri duruyor…

İç ve Dış Dinamikler

Yazar: 
Halit DURUCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
09.09.2012

Kavimlerin devlet kurma arzuları insanlık tarihi kadar eskidir. Kavimler, kimi zaman arazi, kimi zaman bölge ve kimi zamanda sürüleri sebebiyle birbirleriyle savaşmış; kimisi tarih sahnesinden silinip gitmiş, kimisi ise tarihteki varlığını güçlenerek sürdürmüştür. Kimi kavimler veya aşiretler de coğrafi ve iklim şartları sebebiyle göç ederek zayıflamış; güçsüz kalan aşiretler, güçlü olan aşiretlerin veya boyların egemenliğine girmiştir. Esaret hayatı yaşayan kavimler; dillerini, dinlerini, törelerini ve kültürlerini yitirerek başkalaşmışlardır.Dünya tarihine bakıldığında dağılan aşiretlerini veya boylarını toplamaya çalışan liderlerin var olduğunu görebiliriz. Lider vasıflı kişiler, her ne olursa olsun dağınık vaziyette olan boylarını veya aşiretlerini tek bayrak altında toplamayı başarmış ve güçlü devletler kurmuşlardır. Alp Er Tunga, Oğuz Kaan, Mete Han ve Atilla tarihimizden sadece birkaç örnektir.

Türban ve Mağduriyet

Yazar: 
Efe Sönmez
Yazının Yazıldığı Tarih: 
9 Eylül 2013

Türk toplumu yıllardır –tarihte birçok provokasyon olmasına rağmen- yan yana gelebilmiş, ayrılmadan tek yürek olma başarısını gösterebilmiş bir toplumdur. Ancak geçmişten bu yana süregelen provokasyonlar halen yapılmakta, hatta bunu yapanlar medya ve siyaset desteği görmektedir.

ODTÜ’de yaşanan ve sonrasında gerek siyaset kurumunun en yüksek mevkileri, gerekse toplamda milyonlarca insana hitap eden internet ve kağıt medyanın gösterdiği tavır gerçekten dikkat çekicidir. Ancak bundan önce buna benzer iki olaya daha değinmek istiyorum.

Bilindiği üzere mayıs ayının son günlerinde başlayan ve bunu izleyen günlerde İstanbul’da, Gezi Parkı’nda başlayan eylemlilikler süreci, başta iktidar çevreleri olmak üzere birçok ilgiliyi sıkıntıya soktu.

Düşmanımın Düşmanı Dostumdur

Rumlar ataları olduklarını iddia ettikleri Bizans'ın dış ilişkiler ve politika stratejisini mükemmel bir şekilde uyguluyorlar.

Bizans'ın stratejisini derinlemesine öğrenebilmek için Edward N. Luttwak'ın "Bizans İmparatorluğu'nun Büyük Stratejisi" kitabı ile George T. Dennis'in "Strategikon" kitabını okumak lazım.

Neredeyse iki bin yıl evvel Bizans İmparatorluğunun yöneticileri hangi taktiği uygulamışsa bugün de Rumlar aynı, hem de tıpa tıp aynı stratejiyi biz Kıbrıslı Türklere ve anavatan Türkiye'ye karşı uygulamaktalar.

Örnek mi; Mısır'da Muhammed Mursi 30 Haziran 2012'de seçimleri kazanıp Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Mısır'la Kıbrıs Rum tarafı arasındaki, eski başkan Mübarek'in ve oğullarının parasal çıkarlarına dayalı ilişki son bulmuştu.

İleri Demokrasi ve Gazetecilik?..

HALK TV'yi seyrederken öğrendim... VATAN gazetesi yazarı, aydın ve Atatürkçü kişiliğiyle ön plana çıkan MUSTAFA MUTLU'NUN da işine son verilmiş...

Yanisi... Evet, kısacası, kapitalist hırslar ve çıkarcıklar neticesinde, bir gazeteci daha işinden edilmiş... Ekmeğinden ve aşından edilmiş...

Artık, bu saatten sonra hükümet cenahından gelecek açıklamaların hiçbir mantıkî dayanağı kalmamıştır...

İLERİ DEMOKRASİ ülkesi Türkiye'de...

Gazeteciler ve yazarlar, yaprak misali savrulmakta...

Gazeteciler, gazetecilik faaliyetlerinin gerektirmediği bazı akçeli gerekçelerden ötürü, patronlar tarafından HARCANMAKTA...

Algı, Cehalet ve Ego

İnsan; ego, gurur ve kibirle toplumu doğayı katlediyor. Her siyasi akımın, her dinin, her ideolojinin; yaşam felsefesi, bilim, adalet, güvenlik, ahlak, paylaşım anlayışı farklıdır.
 
Bu farklıkların bir arada barış içinde olması için varılan temel gerçeklik, evrensel değerler, hukuk devleti, sosyal devlet anlayışı ile özgürlüklerin temel insan hakkı olduğu kabulüdür.
 
Farklılıkların bir arada yaşaması huzur güven içinde bir arada yaşaması için yer alan temel gerçeklik budur. Peki dünya geneli böyle bir düzen içinde mi?
 
Kendini değil de başkasını sorgulama, ben ve öteki ayırımcılığı genlere işlemiş durumda. Bu da kin, nefret, öfke, beğenmeme, yoketme içgüdüsünü harekete geçiriyor.
 

Emniyet'te "Baskının" Yeni Adresi

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11-9-2013

Anlaşıldığı kadarıyla, Emniyet Genel Müdürlüğü, sendikal faaliyette bulunduğu belirlenen personeline yönelik ciddi bir baskı politikası izliyor… !!!

Kimse yüzünü buruşturmasın, “baskı da ne” diye… !!!

Sahi, yaşananlara başka bir “ad” bulmak mümkün mü?

Ya da mevcut işten uzaklaştırma cezalarına daha kibar bir sesleniş eklemek… !!!

Görevlerinden alınıp ama “ceza” niteliğinde “uzaklaştırmalara” başka bir zemin hazırlamak… !!!

Mümkün mü?

Peki ya sendika üyelerini üyelikten ayrılmaya zorlamak… !!!

Ve var olan üyeler üzerinde ciddi bir zorlama yaratmak… !!!

Psikolojik Savaş ve Küresel Güçler

Türkiye ve bölge ülkeleri üzerinde; psikolojik savaş, topyekün savaş, psikolojik savaş ve teknikleri, psikolojik harekat yürütülmektedir.
 
Savaş, savaş yöntemleri; farklı odaklarca ve görevlendirilen farklı kişilerce, dile getirilir. Kimisi bu psikolojik savaşın kaynağı, kimi ise hedefi, kimileri de farkında olmadan aletidir.
 
Psikolojik savaş; her şeyin mubah olduğu, her kesimin iddia ettiği kansız bir savaş türüdür.
 
Psikolojik savaş; her zaman yapılan, yapılabilen karşı tarafın sinir sistemine, düşünce yapısına yönelen mücadele yöntemidir. Çoğunlukla uzun dönemli olarak planlanır.
 
Psikolojik savaş; düzenli orduların ilgili birimleri, sivil emniyet güçleri, siyasi partiler, hükümetler tarafından kullanıldığı gibi tek bir kişinin olarak uygulaması şeklinde de olabilir.
 

Müslümanlığın Irkı Olur Mu?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır'da gerçekleştirilen "Darbenin" arkasında İsrail'in olduğunu "İddia" etti...

Ellerinde somut belgeler olduğunu ileri sürdü... Başbakan’ın kızı Esra ALBAYRAK, babasının ihvan örgütünün liderinin kızının öldürülmesinden ötürü ağladığını, ölen kıza ağladığını belirtmiş...

Tabii ki, vicdanı olan insanoğlunun, Mısır'da yaşananlara kayıtsız kalması, öldürülen çoluk-çocuğa bigane olması beklenemez...

Ama, nedense, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı Sayın Erdoğan, ülkesinde meydana gelen üzücü hadiseler karşısında hüzünlenmiyor?

Mısır'da yaşayan insanların "Müslüman" olmaları, sanırım başbakan'ın hissiyatında bir kat daha fazla etken...