Şubat 2014

Türk’ün Değilse Kimin Kızılay’ı?

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
7 Şubat 2014

8 Ocak tarihli gazetelerin bazılarında, pek çok kişiyi artık şaşırtmayan bir haber; şişesinde  yazan ve kaynağı olan Afyonkarahisar ile özdeşleşmiş; ancak Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Türk Kızılayı derneğinin bir markası olarak bilinen maden sularının, bundan böyle Türk’süz olarak, Türk sözcüğü telaffuz edilmeden satılacağı idi.

Tc ibarelerinin silindiği, şehit ve gazilerin, Pkk ile mücadelede efsaneleşmiş emekli askerlerin, ulustan, milli bilinçten bahseden herkesin aşağılandığı bir dönemde, bunun öyle pek de infial yaratmayacağı aşikâr. Ancak Türk Kızılayı’ının konu ile ilgili açıklaması da manidar: “Türk Kızılayı Maden Suyunun yenilenen imajı, birçok değişikliği de beraberinde getirdi.

“Başbakan'ın Seviyesi Çok Düşükmüş”

Her türlü yönetimde bir ağırlık, bir ciddiyet olur. Eğer bu ağırlık, ciddiyet kalmamışsa ortada yönetim diye bir şey de kalmamış demektir. Aileden örnek verelim. Genelde anneler çocukları ile fazla yüz göz olurlar. Onların kaprislerine, küçük şımarıklıklarına ortak olurlar. Bu yüzden de bir süre sonra çocuklar anneyi dinlemez olurlar. Bu tür ailelerde baba çocuklar ile pek yüz göz olmaz. Dolayısı ile çocuklar babadan çekinir ve bir anlamda denge kurulmuş olur. Eğer baba da anne gibi olmuşsa o zaman ailede düzenden, programdan eser kalmaz. Kaos egemen olur.

Devlet yönetiminde de durum aynıdır.

Niçin Mansur Yavaş?

Baştan belirtmekte yarar var: Sosyal demokrat olduğunu hiçbir zaman saklamayan, şehirli olmaktan öte bir Ankarasever ve muhafazakâr bir çevrede yetişmiş bir Ankaralı olarak bu satırları yazıyorum.

Ankara’nın ahvalini anlatmaya gerek yok aslında; ancak yine de hızlıca anımsatmak gerekirse: Planlama yapma konusunda avantajlı olmasına karşın yerleşim (imardaki usulsüzlükler, zırvalıklar) ile toplu ulaşımı (erken saatte otobüslerin bitmesi, bitmeyen metrolar, plansız yapılan yollar) trajikomik bir duruma gelen; tarihsiz, kimliksiz, estetikten uzak, plastik, korsan bir Çin malı şehir olmaya doğru yol alan; müsrifliğin haddi hesabı olmayan; anti-demokratik, zorba bir zihniyetle yönetilen; mafyatik ilişkilere normal denilen bir Ankara…

Rum Siyasileri Tanımak (4/9)

Referans İçerik: 
Rum Siyasileri Tanımak (3/9)

İki dönemdir Rum -Ermeni kökenli Marios Garoyan'ın başkanlığını yaptığı DIKO, 1 Aralık 2013 tarihinde yaptığı Genel Kurul'da parti başkanlığına Nikolas Papadopulos'u getirdi. Gerçekte  Kyprianu ve Papadopulos aileleri arasında geçen bu son seçimi Papadopulos ailesi kazandı.

 

Demokratik Parti (DIKO)

Siyasi Yelpazedeki yeri: Kıbrıs Rum Milliyetçisi Parti

 

DIKO, Makarios’un sıkı takipçisi ve çömezi Spiros Kyprianou tarafından 1976 yılında kuruldu.

Rum Siyasileri Tanımak (5/9)

Referans İçerik: 
Rum Siyasileri Tanımak (4/9)

DIKO çözüme ve Kıbrıslı Türklerle ortak bir devlet kurulması fikrine, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini Türklerle paylaşmamak için karşıdır. DIKO’lular için Kıbrıs Rum Milliyetçiliği, Yunan (Helen) Milliyetçiliğinden daha önde, birincil konumdadır ve çok daha önemlidir.

 

DIKO'nun çizgisi, milliyetçi, felsefesi de (Büyük) Yunan Milliyetçiliği olup "Megali Idea"yı gerçekleştirebilmektir. Bu nedenle de Kıbrıs adasının ezelden beri bir Yunan adası olduğuna ve Yunanistan'a bağlanması gerektiğini savunur. Parti politikasına göre, 1571 yılında adaya misafir gelmiş Kıbrıslı Türkler, azınlık haklarından fazlasını hak etmiyorlardır!

 

Tassos'cular DIKO’nun tüm alt yapısı içine halen hakim durumdadır ve bu yapılaşma da Aralık başında Parti başkanlığını rakip aileye kaptıran Kyprianou'cuların tekrardan partiye hakim olmak ve parti için dengeleri kurmak politikasını neredeyse olanaksız kılmaktadır.

Dijital Direniş

Yazar: 
Kerem GÜNER
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14.02.2014

Jean Baudrillard "Kitle İletişim Araçlarında İçin İçin Kaynayan Anlam" isimli yazısına; ''Her geçen gün daha çok haber ve bilgiye karşın giderek daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz.'' diyerek başlar. Baudrillard'a göre iletişim araçları aracılığıyla istediğimiz kadar mesaj ve içeriği yeniden topluma pompaladığımızı varsaysak bile anlamın yok oluş sürecinin hızı, anlamın pompalanma sürecinin hızından daha yüksektir. Benim asıl ilgimi çeken ve bana bu noktada tekrar Baudrillard'ın "Simülakrlar ve Simülasyon" kitabını hatırlatan şey ; bugün bilgisayar ekranında bir nevi seyirlik hale gelen sosyal medya tweetlerinin ya da görsel bir imgeyle verilen metinlerin de birer imge değeri kazanması.  Yani okuyucunun aynı zamanda izleyiciye dönüştüğü bir durum söz konusu. Toplumsal bir olay karşısında tepkisel mesajlar yazmak, devrimci sloganlar içeren postlar yazıp, twitler atmak, change.org 'ta bir bildiriyi imzalamak o an bize ''özgürleşiyoruz'' ya da '' biz de tepkimizi ortaya koyuyoruz'' duygusunu verse de  hiçbiri gerçekte o an bilgisayar karşısında oturuyor olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Örneğin birçok kişi bilgisayar karşısında (özellikle Gezi Olayları sırasında)  herhangi bir olaya müdahil olmasa da oradaymış hissine kapıldı. Olayları an be an sosyal medyadan takip eden kişi herhangi bir olayın ortasında olmadığı halde, sosyal medyadaki mesajları sürekli RT ederek aslında eyleyen olmaktan çok, ''izleyen'' durumuna düştü ama yine de kendisini olaylara müdahil hissetti. Yine de bu hal, TV 'de penguen belgeseli izlemekten daha iyi birşeydi.

Rum Siyasileri Tanımak (6/9)

Referans İçerik: 
Rum Siyasileri Tanımak (5/9)

5. bölümün devamı...

 

Merkezin Birleşik Demokratik Birliği (EDEK)

Siyasi Yelpazedeki yeri: Milliyetçi Sosyalist Parti

 

21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıslı Türklere karşı başlatılan silahlı saldırılardan sonra Zürih ve Londra Anlaşmalarının tek taraflı olarak Rumlar tarafından yok edilmesi nedeni ile Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü üzere 1965 yılında Temsilciler Meclisi seçimleri yapılamadı.

 

1963 - 68 yılları arasında yoğun bir şekilde Kıbrıs adasını Yunanistan'a bağlamayı yani "Enosis"i gerçekleştirmek için şansını deneyen Makarios, sonunda Enosis’in gerçekleştirilebilir bir ülkü olmadığına kanaat getirdi ve adayı silah zoru ile ele geçiremeyeceğini anlayarak, Kıbrıslı Rumları, bağımsız Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti devletine sahip çıkmaya çağırdı.

Rum Siyasileri Tanımak (7/9)

Referans İçerik: 
Rum Siyasileri Tanımak (6/9)

Avrupalı Parti (EVROKO)

Siyasi Yelpazedeki yeri: Aşırı Milliyetçi Parti

 

Kelimesi kelimesine çeviri yapıldığı vakit bu partinin Türkçe adı “Avrupalı Parti” veya “Avrupa’ya mahsus Parti” olmalıydı ama bu güne kadar süregelen kullanım “Avrupa Partisi” şeklinde olup 3 Temmuz 2005 tarihinde kurulmuştur.

 

Kuruluş hikayesi aslında partinin felsefesini ve siyasi yelpazedeki yerini de çok iyi bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Rum Siyasileri Tanımak (8/9)

Referans İçerik: 
Rum Siyasileri Tanımak (7/9)

7. bölümün devamı...

 

Ekolojik-Çevresel Hareket (KKP)

Siyasi Yelpazedeki yeri: Aşırı Milliyetçi Sosyalist Parti

 

Bu siyasi partinin tam adı Ekolojik-Çevresel Hareket’tir.   İngilizce adı “Ecological-Environmental Movement” ve Rumca adı da “Kinima Kologon-Perivallontiston”dur. Kısaca “Ekologlar” veya kendi kendilerine taktıkları lakapla “Kıbrıs Yeşiller Partisi” olarak anılmaktadırlar.

Rum Siyasileri Tanımak (9/9)

Referans İçerik: 
Rum Siyasileri Tanımak (8/9)

8. bölümün devamı...

 

Rum Ortodoks Kilisesi

Siyasi görüşü ve Söylemleri: Yunan (Helen) Milliyetçisi

 

Kıbrıs Rum siyasi arenasında en çok taraftarı olan ve neredeyse oyların tümünü etkileyebilen ve yönlendirebilen dini bir kuruluştur.  

 

Rum Ortodoks Kilisesinin onayını ve takdisini almayan hiçbir siyasi partinin veya da politikacının siyasi ömrü, siyaseten ne kadar güçlü olursa olsun uzun olmamıştır. Kıbrıslı Rumların 4. Cumhurbaşkanı ve DISY'in kurucusu Glafkos Klerides'in babası "Ioannis Kleridis", 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Makarios'a karşı aday olabilecek kadar siyaseten güçlü olmasına rağmen, hem seçimi kaybetmiş, hem de siyaset dünyasından adeta silinmiştir.