Sen misin Engellilere Kurum Açan!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Baran YILDIRIM

   Özel Eğitim Kurumları; fiziksel, zihinsel engelli bireylere, öğrenme veya sosyal uyum sorunu yaşayan insanlara eğitim vermek için kurulmuştur.

 

   Mili Eğitim Bakanlığı ve Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne bağlı çalışan bu kurumlar eğitime ihtiyaç duyduğunu tespit ettiği bireylerin sağlık kurul raporlarını bölgenin Rehberlik Araştırma Merkezine iletir. Rehberlik Araştırma Merkezi (R.A.M) bireyleri tekrar testlere tabii tutar ve eğitim almasını uygun görmesi halinde söz konusu kişinin kuruma kaydı yapılır.

 

   Özel Eğitim Kurumları yönetmeliğine R.A.M.’ın uygun gördüğü aylık seans sayısı kadar öğrencilere ders verilir. Bu sayı geçtiğimiz aya kadar, aylık minimum 6 maksimum 10 saattir. Her ay sonu bireyin aldığı dersler rapor olarak Bölge Milli Eğitime bildirilir. Faturalandırılır ve icmal yayınlanması beklenir. Zira seans ücretleri özel eğitim ödeneğinden, başka deyişle devlet tarafından karşılanır.

 

   Geçtiğimiz aya kadar ücretler seans üzerinden hesaplanmaktaydı ve bir seans bedeli KDV dâhil 54 lira 72 kuruştu. Ancak bu aydan (Ocak 2010) itibaren seans sayısının 8’e çıkacağı bildirildi.

 

   Normal koşullarda altı ayda bir %3-5 oranında ücret zammı yapılmaktaydı. Ve bu artış vakti ocak ayına rast gelmekteydi. Kurum sahipleri seansların 6 saatten 8 saate yükseltilmesinin artan maliyetini ocak ayı itibarı ile kaçınılmaz olarak yüklenmiş bulundu. Ve yayınlanan son tebliğde AKP hükümetinin uygun gördüğü rakamlar özel eğitim sitesinde yayınlandı. Tebliğe göre ücret ilanları seans üzerinden değil aylık 8 saat üzerinden ilan edildi. Yani eskiden seans ücreti üzerinden yapılan artış bu defa toplam rakam üzerinden yapıldı. Buna göre aylık verilen 8 saatlik dersin toplam bedeli 335 lira 88 kuruş olarak ilan edildi. Ancak geçen 6 ay boyunca aylık verilen ders saati toplam ücreti 328 lira 32 kuruştu. Yani toplam rakam üzerinden zam yapmış hissi veren komisyon aslında ders saati hesabı yapıldığında arttırması gereken rakamı nasıl bir ilizyonla indirdiğini gösterdi.

 

   Zira 2010 yılı merkezi yönetim bütçe uygulama tebliğine göre seans ücreti KDV dâhil 41 lira 85 kuruş olarak belirlendi.

 

   Peki, seans 6’dan 8’e çıktı da ne oldu?

 

   Bu soruyu cevaplamak için kurumların nasıl çalıştığını biraz daha detaylı bilmek gerekir. Örneğin 100 öğrencili bir özel eğitim merkezini işletebilmeniz için en az 2 özel eğitim öğretmeni, 2 fizik tedavi uzmanı, 1 okul öncesi öğretmeni, 1 usta öğretici, 1 memur 1 hizmetli, 1 servis personeli, 1 şoför, 1 kurum müdürü, 1 psikolog çalıştırmak zorundasınız. Bu personellerden öğretmen olanlar, her ay milli eğitime verilen öğrenci raporlarına girdiği ders kadar imza atar.

 

   Bir öğretmenin maksimum atacağı imza sayısı 160’dır. Bu saat aşıldığı anda yeni bir öğretmene ihtiyaç duyulur.

 

   Yani geçen aya kadar imzası -haliyle personeli- kendine yeten bir kurum, seansın 8’e çıkmasıyla belki 15-20 imza için öğretmen almak zorunda kalmıştır. Yani maliyet arttığı gibi, bir önceki aya kadar verilen hak da geri alınmış, ücretler akıllara zarar bir kalem oyunuyla arttırılacağına aşağı çekilmiştir. Bu gün 100 öğrencili bir kurumun minimum maliyeti aylık 35.000 liradır. Aldığı rakam ise en az 3-4 bin lira aşağılarda kalmaktadır.

 

   Komisyonun amacı nedir?

 

   Amaç kurumları kapatmaya zorlamaktır. Maliye vergisini faturası kesildiği ay tahakkuk etmekte, SGK personel puantajı bildirildiği dakika alacağını istemekte fakat kurum ödenekleri iki ay geriden gelmektedir. Şu anda Türkiye’deki tüm özel eğitim kurumlarının bütçeden iki aylık alacağı vardır. Aylardır düzen değişmemiştir. Yönetmelikler ve tebliğlerle yaşama alanı iyice daraltılan rehabilitasyon merkezleri iflasın eşiğindedir. Bu durum hükümetin işine gelmektedir zira engelliler için özel eğitimcilere ödenen rakamlar külfettir. Bu insanlar doğdukları günden itibaren ikinci sınıf insan olma yaftası yapıştırılmış bireylerdir ve sosyalleşmeleri, eğitim-öğretim almaları gerekliliği ısrarla göz ardı edilmiştir. Hükümet her zaman olduğu gibi kolayına kaçmış ‘bu kadar parayı özel kurumlara vereceğimize kendimiz yapalım’ işgüzarlığıyla sektörü bitirmeyi hedeflemiştir.

 

   Gelin görün ki devletin kendine ait -sayılı- özel eğitim okullarının da hali içler acısıdır. Engelli sayısının devlet özel eğitim kurumları sayısını defalarca katladığı ve devletinde can havliyle “engelli angaryasını” özel sermayeye yıkması sonucu oluşan bu sektör, tam sistem içerisinde kökleşmeye başlamışken tekrar dağıtılmak istenmektedir.

 

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

 

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 20’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi salık veririz. Sayı 20’yi indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

!!

Aslında devletinde ne yaptığı belli değil. Rivayete göre Türkiye de 8 milyon engelli var. 9 da 1'e denk geliyor.
Ama rivayet diyorum çünkü birçoğunun da herhangi bir hastaneden alınmış bir raporu, nüfusta kaydı, insan içine çıkmışlığı yok.
Bunların kimisini aile önemsemiyor, kiminin zaten bir ailesi olmuyor(akrabaların tarafından bakılıyor) kimisini de ebeveynler engelli olarak kabul etmiyor. Diyeceğim, rakam aslında 9 kişide 1 den daha yüksek bence.
Fakat ısrarla görmezden geliniyor. Çok eskilerden ağır zihinsel engelli, zihinsel engelli olmayıp şizofren olan, hem zihinsel hem bedensel SP hastası insanların ilkel koşullarda bazı merkezlerde tutulduğunu biliyoruz. Sonrasında medenileşen(!) dünya ile birlikte uygulamalar da değişti, daha klinik ve bilimsel metotlar uygulanmaya başlandı. Ancak yukarıda bahsedilen bu değil tabii.
Rehabilitasyon merkezleri.
Buralar tahmin edilenin aksine hastane yahut klinik değildir. Dolayısı ile çalışanlar da doktor yahut psikiyatrist değildir. Fizik tedavi uzmanı, psikolog, öğretmenlerden oluşur.
Ancak öğretmen demişken o da ayrı bir muallaktır. Herhangi bir üniversitenin sınıf öğretmenliği bölümünü bitiren biri 3 hafta kurs görerek zihinsel engelliler öğretmeni olabilmektedir. Bu kurs ücretlerinin özel öğretim kurumunun kasasına gittiğinden midir nedir, üniversitelerde özel eğitim branşları arttırılacağına bu baştan savma yöntem uygulanmaktadır. Bir insan 3 hafta da özel eğitimin ne kadarını öğrenecek de öğretecektir soru işareti. Oldu olacak beden eğitimi mezunlarına da 3 haftalık kurs verin onlarda fizyoterapist olsun. Sonuçta yapılan ameliyat değil masaj(!)
Şaka bir yana sektör esasen görüldüğünden daha büyüktür. Güneydoğuda fizyoterapistlerin aylık 6–7 bin liraya çalıştığını biliyoruz. Neredeyse ortopedist kadar (belki fazlası) para kazanıyorlar. 3 haftalık kursla özel eğitimci olmuş yeni mezun bir sınıf öğretmeni bile 2500–3000 liralarla iş bulmakta bu kurumlarda. Daha doğrusu dayatmaktalar. Başka meslek gruplarında olduğu gibi standart bir ücret aralıkları yok. Kendileri belirler. Örneğin Türkiye’nin bir noktasında bir fizyoterapist 7 bin lira alır. Sonra meslek grubu sitesinde duvara yazar. Akabinde tüm fizyoterapistler aynı ücreti talep etmeye başlar. Özel eğitimci, okul öncesi yahut psikolog içinde durum aynı…
Yani öğrenci velisinden, patronuna, personelinden, derneklerine işi istismar eden edene... Duyarlı personel duyarlı işletmeci öğrenci velisi yok mu derseniz, bir elin parmakları kadar diyeyim siz anlayın gerisini. Ee diyeceksiniz o zaman devlet kendi yapsın taşeronluk yaptıracağına.
Söylediğinize pişman olmadan önce gidin de bir görün önce devlet rehabilitasyonlarının halini. Daha doğrusu rehabilitasyondakilerin halini…

özel eğitim

"Sonuçta yapılan ameliyat değil masaj" diyen sevda eğer daha fizyoterapistin ne iş yaptığını bilmeden fizyoterapistler hakkında ileri geri laf konuşuyosun

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.