Mart 2009

Bir Siyonist’in Hatıra Defteri (2)

Yazar: 
Asaf Şimşek

   SİYONİST politikalarımıza uygun olarak, yüzyıllardır barış içinde yaşamış olan Araplarla Yahudileri, birbirlerinden ayırmamız gerekiyordu. İşte bu amaçla Siyonist kurulumuz, Irak’ta bir dizi operasyon organize etti. Bu çerçevede, 1948’de 110 bin kişi ülkede iyice kök saldı. Dönemin geri kafalı Irak Başhahamı Kheduri Sason, organize ettiğimiz toplumsal ayrılık fikrini derinden sarsacak şu talihsiz açıklamayı yaptı: “Yahudiler ve Araplar, bir yıldan beri aynı hak ve imtiyazlara sahip oldular ve kendilerini bu milletten ayrı unsurlar olarak görmemektedirler.”(11)

Türkiye Seçime Giderken Atatürk Türkiyesi Nereye Gidiyor?

Yazar: 
Yamaç Kona

   29 MART seçimleri gittikçe yaklaşıyor, gündem kızışıyor. Şehir şehir dolaşıyor RTE. Sıralıyor yalanlarını ve iftiralarını. Çamur atıyor. Bazen yine kendini kaybediyor; ülkü ocaklı toy bir genç gibi konuşuyor. Bazen de kendini dergahta zannediyor. Öyle ya da böyle, seçimler yaklaşıyor.

   Tabii ki eşzamanlı olarak kriz de büyüyor. “Hamdolsun” dedi, “teğet geçti”. Ne kadar yırtınsak da inanıldı. Eninde sonunda, acı da olsa deneyimlerle anladı halk. Kriz nedeniyle 650 bin kişi işinden olunca, daha bir kavranır oldu sanki. Meğer teğet geçmemiş; gelmiş, ortadan ikiye bölmüş.

Bütünleşik Düşünce

Yazar: 
Ahmet Tuna Alp

   29 MART 2009'da yerel seçimler olacağı için, birçok gelişmeyi kaçırmaya/ertelemeye başladık. “Siyaset”in ekseni seçim oldu. Bu, aslında işin doğası. Son dönem için çok yadırganacak bir durum değil. Ortalaması 2 yılı bulmayan hükümet kurma durumunu geride bırakmış bulunuyoruz. Denge noktası kaçıyor.

Yeni Güvenlik Sorunları ve Türkiye

   SOĞUK SAVAŞ sonrası dönemin ardından, uluslararası sistem kapsamında yaşanan bir dizi radikal değişim, dönüşüm ve kriz anları kimi kez bizleri Soğuk Savaş döneminin en sıcak gelişmelerini dahi özlemle anacak noktaya sürüklemiştir. 1991 sonrası şahit olunan, kimi devletlerce bizzat yaşanan gelişmeler, hız, kapsam ve nicelik gibi açılardan o denli yoğun bir görünüm arz etmişlerdir ki uluslararası sistem, bir radikal değişimi tolere edebilmek adına kendisi için gerekli olan olgunluğa erişemeden bir diğer değişimle yüzleşmek durumunda kalmıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde; Orta Doğu ve Doğu Akdeniz bölgeleri, geçmişte olduğundan farklı bir nitelikte, daha geniş kapsamlı ve kesif kriz noktalarına sahip olurken; Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Güney Doğu Asya gibi Soğuk Savaş süresince “zoraki sessizlik” yaşayan bölgeler, 1991 sonrasında yeni kriz bölgeleri olarak belirmişlerdir. Bu bölgelerin bizim açımızdan en önemli özelliği, Türkiye’yi çevreleyen bir alan oluşturmasıdır. Dolayısıyla Türkiye’nin bu alanların birinde meydana gelebilecek bir değişikliğe tepkisiz kalması düşünülemez. Türkiye’nin pasif bir konumda olması ve herhangi bir rol üstlenmemesi; ne bu bölgeler ne de Türkiye açısından mümkün gözükmektedir.

ÇIZIKTIRMAK - Birleşik Oy Pusulası

Irmak Ataberk’in PD Sayı 13’te yayınlanan “Birleşik Oy Pusulası” adı karikatürü.

Perde 29

Yazar: 
Erbil DENİZ

   ŞÖYLE ETRAFIMIZA bakalım; gazeteleri okuyalım, haberleri izleyelim... Sonra, sağa sola küfredip rahat rahat uyumaya çalışalım. Ne kadar başarabilirsek artık… Doğru olan bir şeyler arıyorum ülkemizde; irade arıyorum, kişilik arıyorum, onur arıyorum, insana ait değerler arıyorum bizi yönetenlerde ve yönetmek için çaba sarf edenlerde ama kırıntısını bulamıyorum. Artık bunları bırakın yazmayı, düşünmek bile insanın kendini inkar etmesi için yeterince neden yaratıyor.

Dünya Nereye Gidiyor?

Yazar: 
Nihat ATAR

   İNSANOĞLU, yeryüzünde yaşamaya başladığı günden beri hiç durmadan üretiyor. Yaşamını sürdürme adına başlamış, tüm canlılara özgü acıkma, susama gibi iç dürtülerle, içgüdülerin yönlendirmesiyle sürüp gitmiş bu üreticiliği insanın. Her yaptığı ile yeni bir deneyim kazanıp aklını kullanmayı öğrenmiş. <?xml:namespace prefix = o />

Nasyonal Sosyalist Türk İşçi Partisi

Yazar: 
Bilgin Türk

   YAZIMIN BAŞLIĞI size çok tanıdık gelebilir. Tarihle ilgisi olsun veya olmasın, herkes bu isme tanıdıktır. Adolf Hitler’in de üyesi olduğu, 1933’ten sonra Almanya’yı yönetecek ve dünyada görülmemiş bir vahşete imza atacak olan partinin adıdır. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, kısaca Almancada “Nasyonal Sosyalizm” (National sozialistische Deutsche Arbeiterpartei) kısaltması olan Nazi Partisi. Üyeleri de Naziler. Bu partinin ideolojisi, saf arî Alman ırkını üstün kılmak ve Yahudileri Almanya sınırlarından sürüp yok etmek. Bunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. İşte ben de ülkemizde böyle bir parti kuracağım. Neden diye sormayın ve hayıflanmayın; çünkü, özellikle bugünlerde Davos’taki Battal Gazi edasıyla esip gürleyen Başbakan’dan sonra dinci basın da Nazilerden bile daha fazla Yahudi düşmanlığı yapıyor. Kesinkes, böyle bir parti kurarsam başa gelirim diye düşündüm.

12 Eylül’ün Ardından (3)

Referans İçerik: 
12 Eylül’ün Ardından (1)
Referans İçerik: 
12 Eylül’ün Ardından (2)

   YAZI DİZİMİZE kaldığımız yerden devam edelim. 

   Bir önceki yazımı şu sözlerle bitirmiştim: Sendikaların kapatılması, 24 Ocak Kararlarının uygulanması, ücretlerin dondurulması, işçi sınıfının taleplerinin bastırılmasını ancak faşist bir diktatörlük sağlayabilirdi. 12 Eylül günü faşist cunta, 24 Ocak kararlarının uygulanmasını sağlamak amacıyla yönetimi ele geçirdi.

Çamurun Altındaki İzler

   YOLSUZLUKLARA adı karıştıkça, gerçekler yazıldıkça ‘yandaş medya çamur atıyor’ diye bir savunu oluşturuluyor. Bu savunun ardındaki öfke nöbetleri  “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözünü doğruluyor. Durup dururken neden çamur atılsın ki?

   Hırsızlık yapmayan bir insana hırsız diyebilir misiniz?