İslamcılığın Son Kalesi : Milli Görüş

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar Adı: 
Eren ERDEM
Türkiye İslamcılığının ideolojik merkezi “Milli Görüş”tür. Milli görüş, Türkiye İslamcılığının örgütsel merkezidir. Bu realite ekseninde meseleyi ele aldığımızda, rahmetli Erbakan’ın entelektüel birikimini göz önüne almak sureti ile bugünü okumalı.
 
Rahmetli Erbakan, son derece “Amerikan ve İsrail karşıtıydı.” Bilimsel açıdan, Ali Şeriati kadar “anti-kapitalist değildi.” Lakin “milli sanayi ve ekonomi eksenli bir fikirden bahsediyordu.”
 
Küresel emperyalizm karşısında müspet bir tutumu vardı. Siyonizm kavramının Türkiye arenasında müspet bir belirgin kazanması, Erbakan’ın katkılarıyla oluşmuştur.
 
D-8; batı emperyalizmine karşı oluşturulmuş bir modeldi. D-8’in ekonomi-politik karakteri, son derece doğucu idi. Şimdilerde D-8’ ihya ettiğini söyleyenler, BOP ile D-8’i birbirine karıştırma körlüğüne gark olmuş görünmekteler.

 
***
 
Milli Görüş’e göre ABD Şeytan, AB Hristiyan örgütüdür.
 
Milli Görüş milli düşünür, yerel hareket ederken; AKP küresel düşünür, bölgesel hareket eder.
 
AKP “beynelminel görüşü”, Erbakan ise “milli görüşü” temsil eder.
 
Erbakan; İslam ülkeleri ile müspet bir ilişki öngörür. Ortaklaşmadan bahseder. AKP ise, liderlikten bahseder, İslam ülkelerine NATO müdahalesini meşru görür.
 
***
 
Üzülerek görüyorum ki, Milli Görüş’ün mirasçısı olan Saadet Partisi; rahmetli Erbakan’ın entelektüel ve politik birikimine yabancı bir siyasi güzergahta hareket ediyor.
 
ABD’ye “büyük şeytan”, AB’ye “hristiyan birliği” diyen, bölgesel güçlerle ittifakı öngören Erbakan’ın “gömleği çıkartmamış talebeleri;” Suriye, İran ve bölgesel müdahale konusunda son derece “dikkatli davranmaya çalışıyor.”
 
Adeta “ne şiş yansın, ne kebap mantığıyla hareket ederek, rahmetlinin mirası zırr’ü zeber ediliyor..!”
 
***
 
Yıl: 1974
 
Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit’in üzerinde anlaştığı koalisyon hükümetinin ilan edilmesine sadece bir gün kalmıştı. Bu koalisyon, Türkiye’nin 37. hükümeti olacaktı. Tarihler, 25 Ocak 1974’ü gösteriyordu. Bir gün sonra ilan edilecek yeni hükümette, Milli Selamet Partisi (MSP) lideri Erbakan’ın en öncelikli şartı, yeraltı kaynaklarının özellikle de stratejik önem arzeden bor madenlerinin millileştirilmesiydi.
 
1973 İsrail-Arap savaşının ertesinde Arapların petrol ambargosu nedeniyle zor günler yaşayan ABD Başkanı Richard Nixon yönetimi, 1974’teki koalisyon ortağı olan Necmeddin Erbakan’ın Türkiye’deki petrol ve bor madenlerini millileştirme atağı karşısında adeta teyakkuza geçti. Hükümetin ilanından bir gün önce, 25 Ocak 1974 cuma günü Ankara elçisiyle Washington arasında kripto trafiği had safhaya ulaştı.
 
Wikileaks’in yayımladığı Amerikan gizli kriptolarından anlaşıldığına göre, CHP arasındaki protokolün 60. maddesindeki, “Yeraltı kaynaklarımızın işletilmesinin devletçe tanzimi sağlanacak, bu arada stratejik nitelik taşıyan bor mineralleri hukuk kuralları çerçevesinde devletleştirilecektir” ifadeleri karşısında alarma geçen ABD’nin Ankara büyükelçisi William Macomber, Washington’a ilk kriptosunu 25 Ocak 1974’te Cuma sabahı saat 08:43’te geçti.
 
“Koalisyon Protokolü’ başlıklı gizli yazışmada Washington “MSP ve CHP’nin üzerinde anlaştığı protokol bugün saat 09:00’da imzalanacak. Bu arada, Dışişlerini uyarmalıyım ki protokolde petrol ve bor madenlerinin millileştirimesi ve afyon ekiminin yeniden düzenlenmesiyle ilgili birçok madde bulunuyor” diye uyarılıyor. Şu endişeye bakın hele...
 
Dün Ecevit ile yapılan koalisyon bir süreç üretti. Ve bu süreç ABD’yi ürküttü. Keza; bugün de benzer bir birliktelik gündeme alınabilmelidir.
 
***
 
Erbakan’ın bu tutumunu göz önüne aldığımızda; “bugün Milli görüşçülerin” son derece büyük bir sorumluluk almak mecburiyetinde olduğunu görüyoruz. Keza; Oğuzhan Asiltürk’ün TSK çıkışını dahi hazmedemeyen bir kavrayışın, Erbakan’ın stratejik derinliğini kavramasını beklemediğimi de ifade etmem gerekir.
 
Keza, Saadet Partisi’nin büyük şeytan ABD’nin bölgesel projelerine karşı, çok daha net bir tutuma girişmesi gerekir. Bu gerekliliği, rahmetli Erbakan, son sözlerinde ifade etmişti. Ve son sözü “vatan” olmuştu.
 
Büyük keyifle okuduğum Milli Gazete’nin cesaretinin %1’inin dahi “örgütsel tabana yayılması” Türkiye’de çok fazla dengenin değişmesine neden olacaktır. Bu yüzden; kendileri dışındaki siyasi ya da ideolojik oluşumlar ile masaya oturmaları, ortak mücadele alanı inşa etmelerini dilerim.
 
Keza, Erbakan yaşasa, muhtemelen böyle davranabilirdi.
 
Esenlik dileklerimle.
 
Eren ERDEM
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.