Başbakan veya Parti Genel Başkanı bir fikir ortaya atıyor veya icraat yapıyor.
Diğer partililer bunu kesinlikle tartışmıyor. Hemen, temsil ettikleri veya sorumlu oldukları gruba giderek bu fikir veya icraatın kendi anlayışlarına uygun olduğunu savunmaya başlıyorlar.
Sonuçta toplumun beklentileri değil, birilerinin oluşturduğu suni gündemlerle hayat akıp gidiyor.Bu arada toplumun gerçek sorunları, ‘şimdi ham elmayı olgunlaştırıyoruz, hele bir olgunlaşsın’ cevabı ile geçiştiriliyor. Bu yanlış sistem, siyasetin yalan üzerine kurulduğu mantığı ile birleşince; CHP’nin “çarşaf açılımı yapıp, sağa doğru kayalım safları sıklaştıralım” yaklaşımı kabul görmeye başlıyor.
Düşünebiliyor musunuz?
2007 de AKP’ye oy verenlere” neden oy verdin ?” diye sorduğunuz da; cevap açık ve net:
İSTİKRAR için...
O zaman bu Ülke darbe dönemleri süper istikrarlı idi.
Hele Padişahlık ve Halifelik dönemi tam bir İSTİKRAR abidesi diyebiliriz.
Ben, “The Battle for Your Mind” ( Zihinleri fethetme savaşı ) zulmünü üzülerek seyredenlerdenim.
‘Şimdi harekete geçme zamanı’, ‘birşeyler yapmalıyız’ gibi yaklaşımları da; aynı yapının farklı versiyonu olarak algılıyorum.
Bu ülke de sivil toplum örgütleri bile artık örgütü oldukları grubu temsil etmiyor, yandaş ve yandaş olmayan olarak tasnif ediliyor. Daha komik olanı ise Feodal Cemaatler, demokrasinin sivil toplum örgütleri olarak lanse ediliyor.
Tam bir ortaçağ mantığı...
Azınlık olmak, siyasi bir parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde Grubu bulunmak, siyasi bir kimlik olarak milletvekili olmak, aşağılanmak veya dışlanmak için kullanılan özellikler...
Siyasi bir partinin Meclise girememesi, o partinin kötü ve işe yaramaz olduğunu gösterirken, Mecliste temsil edilemeyen partilerle dalga geçmek, iktidar partisi için demokrasinin övünç kaynağı...
Seçim yasasının baraj uygulaması sayesinde Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran Parti, eşitlikten bahsedebilir mi?
TBMM’nin halkın iradesi olduğunu söyleyebilir mi?
Söylüyor!
Önce şunu kabul etmeliyiz; global ekonomik güçler, bu ülke de koalisyon hükümetlerine söz geçirememiştir.
Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını, TBMM de dile getirebilecek bir tane bile milletvekili yok mu?
Bu sorunları öğrenmek için bir Bakan görevlendiriliyor ve meclis dışında konu anlaşılmaya çalışılıyor.
İktidar Partisi, Meclis çoğunluğunu elinde bulundurmayı bir güç olarak gördüğü için, TBMM de bir feodal yapı bulunduğundan, Alevi vatandaşlarının sorunu TBMM’de önergeler ile giderilemiyor.
Bunun yerine devlet erkini bir sopa olarak aba altında tutan iktidar partisi, alevilere kendi yaptırımlarını empoze etmeye çalışıyor.
Ben buna Demokrasi diyeceğim, değişim diyeceğim...
İstikrar, öyle mi?
Başbakan veya Çalışma bakanı bir televizyon kanalında çıkıp, TEKEL işçileri ile açık oturum yapsın.
Halk kimin haklı olduğunu görsün...
Demokrasi bunu hazmedebilir mi?
Geniş tabanlı, yani tabansız hiçbir partiye oy vermem. Geniş tabanlı demek, Padişahlıkla yönetilen demektir. Herkes kendisini temsil edebilecek, milletvekilliğini rant kapısına dönüştürmeyecek birini bulmak ile mükelleftir. Önemli olan çoğunluk olmak değil;
Temsil edilebilmektir!
iletisim@politikadergisi.com
Yorumlar
Yeni yorum gönder