Milli İrade'den Barış Sürecine Damlayanlar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer YAZAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
25 Haziran 2013 Salı

Ethem Sarısülük’ün kafasından vurulması için “meşru müdafaa” dendi…

Hrant Dink’in yılan hikâyesine dönüşen cinayeti için “örgüt yok” dendi…

İnsanların diri diri yakıldığı Sivas Katliamı için “zamanaşımı” dendi…

34 kişinin yok olduğu Roboski karanlığı için “yetkisizlik” dendi…

Ve bir asker, Sevag Balıkçı içinse, “kasıt yok” dendi…

 

Hepsi ölümdü, hepsi kayıptı ama hepsi de kendi içinde kapandı, kapatıldı…

Ama kapatmayanların Türkiye’sinde bunlar konuşulmaya devam ediliyor…

Çünkü kapatıldığı zannedilenler karanlığımızdı…

Bir adım ötesindekileri göremediklerimizdi…

Duyamadıklarımızdı…

Unutamadıklarımızdı…

 

Türkiye fotoğrafına ekleyeceklerimiz henüz bitmedi… !!!

 

O yüzden de yürümeye devam edelim ve Erdoğan’ın Milli İrade mitinglerinden paylaştıkları arasında biraz ilerleyelim…

 

Evet…

Erdoğan’ın sürekli tekrar ettiği birkaç cümle var, duydukça korktuğum ve korktukça geri adım attığım…

 

Onlar Camilere ayakkabılarıyla girdiler…

Onlar Camilerde içki içtiler…

 

Ve bir başkası…

 

"Evinize Türk bayrağı asın. Ama üzerinde herhangi bir sembol olmayan Türk bayrağı asın…"

 

Ve bir başkası…

 

“Şu olaylarda bile maalesef bizim başörtülü birçok kadın, kızlarımız taciz edilmiştir…”

 

Ve bir başkası…

 

“Ey Solcular sana sesleniyorum…”

 

Ve bir başkası…

 

"Onlar milyonlarca tweet atsınlar bizim tek bir besmelemiz oyunları bozar…”

 

Ve ayrıştıran bir başkası…

 

“Ama bunlar ne diyor biliyor musunuz? Biz okumuş insanlarız diyorlar, biz sanatçıyız diyorlar, biz yazarız, biz sermayedarız, biz imtiyazlıyız diyorlar, biz her şeyi biliriz, bir her şeyden anlarız diyorlar, bizim oyumuzla Kayseri’deki Ahmet’in, Mehmet’in, çobanını oyu bir olmaz diyorlar…”

 

Ve ürküten bir başkası…

 

“Makarnacı, kömürcü diye aşağıladıkları millet bunların karşısında artık boynunu bükmüyor. İşte Kayseri burada, bütün Anadolu, bütün Trakya şehirleri gibi Kayseri’yi de aşağıladılar…”

 

Tüm bunları alt alta koyduğum zaman gördüğüm Türkiye bana ne hissettirmeli sahi?

Hele ki 12 Haziran 2011 seçim zaferinin ardından balkon konuşmasında, “Bir kez daha Türkiye’deki her iki seçmenden birinin oyunun almanın heyecanını yaşıyoruz… (AK Partiye oy vermeyenleri kastederek) Kardeşler, Onları da kucaklayacağız, onları da aramıza alacağız… Zira böyle yaptığımız için, kucakladığımız için demokrasi tarihimizde çok partili dönemde nadir rastlanan biçimde üçüncü dönem milletimizden yetki almanın heyecanını yaşıyoruz… Biz vurmaya değil sevmeye geldik…” diyen Erdoğan noktasında…

 

Sahi, Balkon’dan paylaşılan Türkiye ile bugün ortaya konan Türkiye arasındaki fark nedir?

O farkın nedeni nedir?

Ya 2011’de sarf edilenlerle 2013’te miting meydanlarında savrulanlar arasındaki uçurum nedir?

O uçurumun nedeni nedir?

 

Sahi, Başbakan Erdoğan’ın, bugüne dair dinsel sloganlarının 2011 balkonuna eklenme sebebi nedir?

 

Anlayacağınız çok şey var, söylenecek…

Ama söylenenlerin orta yerinde dururken eldeki kelimelerle ortak bir dil yaratmak da dünden daha zor artık…

Bu zorluğu yaratanların Türkiye’sinde bir araya gelmek de…

 

Aynen, Akil Adamlar Süreci’nden çekildiğini söyleyen ve “Başbakan’ın Gezi Direnişi’nin tamamını içermek üzere söylediği sözler, seçtiği adlandırmalar, kullandığı dil, bana da, -kişisel bir hakaret- olarak geliyor ve isabet ediyor” diyen Murat Belge noktasında…

 

Sahi, siz hangi noktada duruyorsunuz?

Peki, o noktadan baktığınızda nasıl bir Türkiye görüyorsunuz?

 

Tamer Yazar

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.