Güncel

Soğuk Savaş Kapıda

80'li yılların sonuna doğru Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılması ile "Soğuk Savaş" devrinin kapandığını ve bir daha da kolay kolay başlatılamayacağını sanıyordum.

 

Çin, dünya üzerindeki kıymetli maden ocaklarını sessizce ele geçirip patlayan ihracatı ile dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi olmayı başardıktan sonra bir ara dünyanın 2. büyük ülkesi olmaya soyundu ama kasasındaki 3 trilyon Dolardan fazla ABD Devlet tahvili bulunması nedeni ile de buna pek cesaret edemedi.

 

Çin'in elindeki kozlar ve mali güç gerçekte iki tarafı keskin kılıç gibi. ABD Devlet tahvillerini düşük fiyattan piyasaya sürmesi ABD'yi ekonomik krize sürükleyip batırır ancak kendisi de ABD ile beraber batar. Elindeki kıymetli maden kozunu ABD'ye karşı kullanmak amacı ile ABD'ye ambargo uygulaması, anında kendisine petrol ve doğalgaz ambargosu olarak geri döneceğinden, enerji açlığı başlayacak ve ekonomisi de hemen çökecek. Bu nedenlerden dolayı Çin, kutuplaşmanın dışında kalmaya çalıştı hep.

Seçim Sonuçları AKP'yi Aklar mı?

Dinleme kayıtlarıyla malumun ilanı olarak ortaya çıkan yolsuzluklar, hırsızlıklar, ahlaksızlıklara karşı Başbakan aklanma mercii olarak yargıyı değil seçim sandığını göstermekte bildiğiniz üzere..
Peki, seçimler demokrasilerde bir yargı ve aklanma aracı mıdır? Hele bizim gibi duyarsızlıkları, bananeci yaklaşımları, devekuşu ya da üç maymunculuğu besleyen bilgisiz bir toplumda..

 

Demokrasinin bir eğitim işi olduğunu, eğitimsiz kitlelerin çoğunluğu oluşturduğu toplumlarda güzel sözlü demagogların başa rahatça geçebileceğini Platon tam 2400 yıl önce söylemişti.

Cahil bir toplumla seçim yapmanın okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklık olduğunu Nietzsche tam 150 yıl önce söylemişti.
Demagojiyle serseme çevrilmiş bir halkın sandığa elindeki kağıdı atarak kendi kendini yönettiğini sanmasının bir oyun, Amerikan demokrasisi olduğunu İsmail Hakkı Tonguç tam 50 yıl önce söylemişti.

AKP Gülen’i ABD'den İsteyecek'miş

Evet, şimdi de oluşturulmaya çalışılan yeni gündem F. Gülenin ABD den kırmızı bülten çıkarılarak istenmesi. Yolsuzlukların, çocuklara kadar ulaşan iddiaların üzerini örtmek amacı ile oluşturulan birçok gündemden birinin de bu olduğunu düşünüyoruz.

Başlığımızda bilhassa T.C. Hükümeti değil de AKP dedik. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti ABD yi tanır. ABD, gerekli anlarda kullanılacak çok önemli bir unsur olan cemaatin liderini, son kullanma tarihi bitmiştir damgası vurduğunu düşündüğümüz bir parti için gözden çıkarmaz. Hatırlanacaktır, bir zamanlar Anavatan partisi ve başındaki Özal’da ABD nin sevgilisiydi. Ancak son kullanma tarihi bittiğinde siyasal partiler çöplüğüne gidiverdiler. Özal, kendini kurtarmak adına Cumhurbaşkanlığına kaçtı ama, ölümü hala şüpheli. Aynı kaynağın ürettiği AKP de siyasi partiler çöplüğüne gidecektir. Ancak cemaat ABD nin Türkiye’de yapmak istediği operasyonlar için hazır bir güç olarak yedekte tutulacaktır.

Yeni iktidarlar oluşturulup icraatlar meydana çıkmadan cemaatin ne olacağını bilmek pek mümkün değil. Ancak, Türkiye’nin Laik, insan haklarına ve hukuka saygılı bir ülke olmasının kendi çıkarlarına bu aşamada daha uygun olacağı ABD düşünce kuruluşları tarafından dillendirilmektedir. Üstelik bu dönemde cemaat ismi de çok fazla dillendirilmiş ve yıpranmıştır. Bu itibarla, belki bir süre cemaatin faaliyetleri askıya alınabilir. 

Ukrayna ve Kıbrıs

Uluslararası politika dünyasında, güçlü devletlerin, hak hukuk çerçevesinde değil, kendi çıkarları doğrultusunda masaya koydukları kurallar insan, ülke, millet, kavim, ırk, demokrasi, özgürlük ve dokunulmazlık haklarına uysa da uymasa da geçerli oluyor. Zaten buna itiraz edeni de bir şekilde pasifize ediyorlar, kendilerine has yöntemlerle.

 

Bölgemizin yakın tarihinde bu tür uygulamaların örneğinden bol miktarda bulmak mümkün.

20’nci yüzyılın başından başlarsak, Mekke Şerifi Hüseyin'e Fransız-İngiliz işbirliği ile atılan kazığın tarihi 1916.

 

İngilizlerin "Seni Birleşik Arap Devleti'nin Kralı yapacağız" vaadine kanarak Osmanlı'ya isyan bayrağını açan ve İngilizlere köle gibi hizmet eden Mekke Şerifi Hüseyin’in İngiliz ve Fransız diplomatları Syces ile Picot'un -kendi devletleri adına- Ortadoğu'nun paylaşımını içeren 1916 yılında imzaladıkları Antlaşmanın 1918'de, Lenin Rusya'sı tarafından açıklanması sonrasında "Aldatıldım" demesi, "Güçlü devletlerin uluslararası politikada, etik olmasa da, kendi kurallarını uygulamasının" en güzel örneklerden bir tanesi.  

Politika Dergisi - Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği -TEMAD- (Ahmet KESER) Mülakatı

PD Roportaj Ekibi: 
Melisa TEKELİ
Yardımcı Ekip: 
Ünal YAPICI

Melisa TEKELİ: Öncelikle bu kadar zor şartlar altındayken Politika Dergisi adına görüşme talebimizi kabul edip zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederiz. Çok fazla insan konuya pek hakim değil. Hem onları bilgilendirmek hem de konuya bir giriş yapmak için soruyoruz: Astsubayların şu anki özlük hakları ne durumda?

Ahmet KESER: Astsubaylık sistemi zaten var olurken yok sayılarak kurulmuş bir sistem. Dolayısıyla yok sayılan sistem git gide pekiştirilerek 2014 yılına getirildi. Ama insanlar artık yok sayılmayı, ötelenmeyi, dışlanmayı kabul etmiyorlar. Bireycilik gelişti, bireysellik gelişti. Eğitim düzeyi oldukça yukarılara çıktı ki eğitim düzeyine toplamda baktığınız zaman astsubaylar kendilerini komuta eden amirlerinden daha yüksek eğitim düzeyine sahip. Meslek Yüksek Okulu çıkışlı olmalarına rağmen büyük bir bölümü lisans eğitimiyle beraber asgari 6 yıllık bir eğitim alıyor. Meslektaşlarımız gelişen bu duruma paralel olarak özlük haklarında düzenleme istiyorlar. Biz özlük haklarımızda düzenleme isterken kimsenin makamını, mevkisini istemiyoruz. Makamının, mevkisinin karşılığındaki parayı da istemiyoruz. Biz sadece mevcut bulunduğumuz statünün rehabilite edilmesini istiyoruz.

Bu Yıl Kaç Kadın Öldürelim?

Sevgi dolu, çok akıllı, çok namuslu ve de çok demokrat erkekler ne dersiniz? Bu yıl kaç kadın öldürelim? Bu soruyu her yıl öldürülen, taciz ve tecavüz edilen kadınların istatistiğini yapan hemcinslerimize yardım olsun diye sormuştum. Şaşırdınız mı? Kızdınız mı?

Yoksa Dünya Kadınlar günü olarak lütfettiğimiz bu günde en kurnaz riyakârlığımızla bir demet çiçekle anamız, bacımız, yarimiz, eşimiz olan kadınların karşısına geçip onların kanmış görünmek için yüzlerine yerleştirdikleri gülümsemeyi aynı riyakarlıkla gerçek sayıp bizde mutlu mu olsak?

İsterseniz kızmayı veya sevinmeyi bir yana bırakıp eserimizin istatistiklerine bir göz atalım. Bir defa kadın öldürme hızımızın on yılda tam %1400 arttığını söyleyelim.

Geniş Kitleleri Etkileyebilme Sanatı: Algı Yaratımı ve Yönetimi

17 Aralık soruşturmasının kamuoyumuza yansıdığından beri tek konuştuğumuz ve anlamlandırmaya çabaladığımız husus…

Gerçekten de bir yolsuzluk yapılıp yapılmadığı ile…

AK Parti ve muhalefet partilerinin bu süreçten nasıl çıkacakları olmaya başladı.

AK Parti; düzenlendiği mitinglerde, bunların düzmece ve montaj işi olduğunu, tabanına, “inandırma” çabası içinde…

30 Mart’ta bir yerel seçim daha tecrübe edeceğiz, ama…

Siyasilerin ve toplumumuzun dikkati, daha çok bu yolsuzluk ve rüşvet vakasının nasıl sonuçlanacağına kilitlenmiş durumda…

Esassında, önümüzdeki yerel seçim, bir nevi genel seçim havasında yaşanacak dersek, abartmış olmayız.

Yine, bir başka merak edilen husus da, kamuoyuna yansıyan bu gayrîahlâki olayların, iktidar partisinin halk indinde edindiği popülariteyi ve oy düzeyini etkileyip etkilemeyeceği…

Politika Dergisi - Akif Ünal Mülakatı

PD Roportaj Ekibi: 
Cihan ÜNAL

Cihan Ünal: Öncelikle Politika Dergisi adına görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Klasik bir soruyla başlayalım. Akif Ünal kimdir, kendini nasıl tanıtır?

 

Akif Ünal: 1973 doğumluyum. Evliyim ve 3 çocukluyum. İktisat Fakültesi Mezunuyum. 20 yıldır Mali Müşavirlik mesleği yapmaktayım. Denizli’de mesleğimi icra etmekteyim. 

C.Ü.: Sizi Büyük Türkiye Partisi'nin Denizli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmaya iten etkenler neler? 

 

A.Ü.: Diğer adayların projelerinde üretimi destekleyen hiçbir şey yok. Yapılan her yatırım harcamaya dönük. Halkın ekonomik durumunu düşünen olmadığı için. Belediyenin yapmış olduğu yatırımların halkıda kalkındırması gerektiğini düşündüğüm için adayım. Harcayan değil üreten Denizli için.

Politika Dergisi - Mansur Yavaş Mülakatı

PD Roportaj Ekibi: 
Melisa TEKELİ



Melisa TEKELİ: Öncelikle Politika Dergisi adına görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Klasik bir soruyla başlayalım. Mansur Yavaş kimdir, kendini nasıl tanıtır?

Mansur YAVAŞ: 1955 yılında Beypazarı'nda doğdum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum.1986 yılından 1999 yılına kadar Beypazarı’nda serbest avukatlık yaptım. 18 Nisan 1999 seçimlerinde Beypazarı Belediye Başkanı seçildim ve iki dönem Beypazarı Belediye Başkanlığı yaptım. Mart 2009 yerel seçimlerinde MHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı oldum, Ankara’yı marka kent yapma hedefi ile çıktığımız seçim yarışında %27 gibi bir oy aldım. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Ankaralıların verdiği destekle, Ankara’yı dünya başkenti yapmak için CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak çalışmalarımıza büyük bir hızla devam ediyoruz. 

Tüm Siyasilere Soru: Size Kim Oy Verecek?

Yayılan tapeler, uçuşan iddialar, yürüyen tartışmalar...

Canı cehenneme her türlü iddianın. Varlığı da yokluğu da bu yazının konusu değil. Bu yazı açık bir uyarıdır.

Devlet soyut bir şeydir, devlet kurumlar aracılığıyla ortaya çıkar. Yargısı, meclisi, yürütmesi, güvenlik güçleri ile devlet mefhumunun ruhuna can üflenmiş olur. Devleti var eden unsurların başında da halk gelir. Halkınız yoksa hangi büyüklükte toprağınızın olduğunun önemi yoktur.

Türkiye'de siyaset yaptığını zanneden politikacılar halk kavramını hiçbir zaman homojen (birbirine tamamen karışmış, farksız) olarak görmemiştir. Aksine siyaset, 20.yüzyıl teorisyenlerinden C.Schmitt'in kurguladığı dost-düşman ayrımı üzerine yürür. 21. yüzyılda bu çözümlemenin hala geçerli olması, aslında hiçbirimizin 21.yüzyıl insanı olmadığımızın göstergesidir.

İçeriği paylaş