“Erdoğan, Esad gibi” mi?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda tarafından adeta kapıdan kovuldu. Bu skandalın nedeni, Sn. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı “insan hakları, demokrasi ve özgürlükler çerçevesinde” Esad ile kıyaslamasıydı.

Batı Avrupa Sosyal Demokratları; siyasetlerinde her zaman insanların daima cazibelerine kapıldıkları “Demokrasi”, “Özgürlük”, “Eşitlik”, “İnsan Hakları” gibi kavramlardan oluşan söylemlerle kullanırlar. Ama onlar, bu söylemlerinde hiçbir zaman samimi değildirler. Tam tersine ikiyüzlü bir duruşla farklı söyler, farklı uygulamalar yaparlar. İşte bu olay da tipik bir Batı Avrupa Sosyal Demokrat tavırdır. Umarım, nihayet CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da onları biraz olsun yakından tanımıştır!

Aslında bana göre; AP Sosyalist Grup Başkanı Swoboda’nın Kılıçdaroğlu’na bu kaba ve nezaketsiz tavrının gerçek nedeni, sadece Kılıçdaroğlu ’nun Erdoğan ile Esad’ı kıyaslaması değildir. Batı Avrupa Sosyal Demokrasi hareketi, CHP’nin şimdiki Suriye politikasını da, Kürt Sorunu politikasını da hiç beğenmemektedir. Bu alanda onların beklentileri; CHP’nin, AKP hükümetinin her iki alandaki politikasını desteklemesidir. Yani Suriye’ye karşı düşmanlıkta ve Türkiye’nin bölünmesi için PKK ile ortaklıkta; Atatürk’ün partisi CHP, AKP hükümetinin şimdiki politikalarını tam destekleyerek, bütün bunlara ortak olmasıdır.

Nitekim Kılıçdaroğlun’a yaptığı bu saygısızlığı takiben Swoboda bir ABHaber sitesindeki açıklamasında aynen şöyle söylemektedir:

"Şimdi bakın CHP’nin Türkiye’yi ileriye götürmesi, modern Türkiye için çalışması lazım. Gerilerde kalmaması lazım. CHP bölünmüş durumda. Türkiye’yi açıklığa kavuşturmak lazım. Türkiye’yi daha demokratik, Kürt sorunun çözüldüğü bir noktaya çekmek lazım. Kürt sorununun barışçı yollardan çözülmesi lazım. İç savaşa dahil olucu bir görüntü vermek iyi bir yöntem değil. CHP Türkiye’nin sorunlarının çözümü noktasına daha aktif olmalı engelleyici bir görünüm vermemeli.Sonuçta CHP eğer iktidara gelmek istiyorsa değişmeli. Bu değişimi de CHP kendisi yapmak zorunda. CHP’nin yeni Anayasa ve Kürt sorunun çözümlenmesinde öncü rolü oynaması gerekiyor. Geçmişe değil ileriye bakan CHP’ye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum."

Bu ifadelerden çok açık olarak; AP Sosyalist Grup başkanı Swoboda’nın, CHP’nin AKP gibi Suriye politikasında Esad’da tam karşıdan saldırması, Kürt sorunun denen Türkiye’yi Bölme projesinde de daha aktif rol oynayarak katılmasını talep ettiği, görülmektedir.

Yani buradan da çok iyi anlaşılıyor ki CHP’yi değiştirmek ve yenileştirmek isteyen dinamikler, aslında dışardadır! Anlaşılan; CHP, ülkemizin dayattığı iç nesnel koşulların ve toplumsal sorunların bir gereği olarak nesnel ihtiyaçlardan dolayı değil, sadece Batı Avrupalı Sosyal Demokratların programlarına ve politikalarına uygun düşmesi gerektiği için değişmesi gerekiyor. Peki, Batı Avrupa Sosyal demokratların programları ve politikaları kime hizmet ediyor? Acaba Türkiye’nin çıkarına mı? Yoksa kendi ülkelerinin emperyalist çıkarlarına mı?

Meğer biz; AKP’nin bir taşeron olarak dışarıdan, ABD tarafında yönlendirdiğini iddia ederken, bu arada CHP’nin de dışardan, Avrupa’dan Sosyal Demokratlar tarafından yönlendirilmek istendiğinin eleştirisini biraz ihmal etmişiz gibi geliyor!

Her olayda bir hayır vardır!’  denir: umarım bu olay da, CHP’deki bazı kendisini “sosyal demokrat” olarak tanımlayanların biraz olsun, gözlerini açmalarında yararlı olur.

Batı Avrupa Sosyal Demokratların asıl işlevi,  esasen emperyalist politikaların emekçiler arasında taraftar bulmasıdır. Söz yerindeyse; “Sosyal Demokrasi”, Batı Avrupa emperyalist ülkelerinde emekçiler arasındaki emperyalist çıkarların ajanlığıdır. Bu nedenle Batı Avrupa Sosyal Demokratları, emekçilerin, gençlerin hoşuna giden yüce insanlık değerleri olan “Demokrasi, Özgürlük, Eşitlik ve İnsan Hakları” kavramların arkasına saklanarak, sanki emekten, haktan ve hukuktan yana siyaset yapıyorlarmış izlenimi yaratmaya çalışırlar.

Bu ikiyüzlü Sosyal Demokrat politikalara birkaç örnek verelim, isterseniz?

1991 yılı sonrası SSCB ve Doğu Avrupa’da reel sosyalizmin çökmesi ve Küreselleşme sürecinde neoliberal politikalarla emperyalizmin emekçilere ve ilerici insanlığa karşı saldırıya geçmesiyle birlikte Batı Avrupa Sosyal Demokratları da hemen buna ayak uydurmuşlardır. 1993 Tony Blair Başkanlığında İngiliz İşçi partisi, Arkasından Alman Sosyal Demokratları, Fransız ve İtalyan Sosyalistleri, hemen partilerinin programlarından “Kamulaştırma” ilkesini çıkararak yerine “Özelleştirme” ilkesini getirmişlerdir.

Hiç düşündünüz mü; bugün emekçileri köleleştiren “Taşeron İşçilik” uygulamasını ilk gündeme taşıyan ve yasalaştıran siyasi hareket nedir diye?  Yanıtını ben vereyim. Bunu yasal olarak ilk düzenleyen Alman Sosyal Demokrat Şansölyesi Gerhard Schröder’dir. 2002 yılında Schröder’in yine bir sosyal demokrat olan ekonomi ve çalışma bakanı Wolfgang Clement birlikte “Harz” reformları adı altında emekçilerin sosyal haklarını gasp eden bir dizi yasal düzenleme yapmıştır. Hatta bugün, hükümetten ayrıldıktan sonra bile Gerhard Schröder, Alman-Rus ortaklığındaki dev bir enerji şirketinin (Ayda 21 bin Avro Maaşla) yüksek maaşlı yöneticisidir. Aynı şekilde onun Ekonomi ve Çalışma Bakanı Wolfgang Clement ise, Almanya’nın en büyük Taşeron İşçi (Köle ticareti) yapan firmanın sahibidir.

İnsan belleği balık belleği gibi derler. Doğrudur. Çünkü insanlarımız; 2001 yılında Afganistan’ın işgalinde ve 2003 yılında Irak’ın işgalinde ABD emperyalizmin yanında en başta Labour Parti Başkanı Sosyalist Tony Blair olmak üzere birçok sosyal demokratın katıldığını çok çabuk unutmuşlar bile!

Kısaca, Batı Avrupa Sosyal Demokratları, asla bizim gibi ülkelerde ne demokrasiden yanadır, ne emekten yana! Onların; bizim gibi gelişmekte olan, emperyalizme bağımlı ülkelerde “Kürt Sorunu” vs. gibi sosyal sorunların samimi olarak çözülüp çözülmemesi de pek umurlarında değildir! Tam tersine; sadece emperyalist ülkelerin muhafazakâr partileri değil, aynı zamanda ve özellikle de sosyal demokrat veya çakma sosyalist partileri, bizim gibi ülkeleri kendilerine sömürge yapmak, onlara bağımlı kılmak için ellerinden gelenleri arkalarına bırakmazlar. Sosyal demokratlar, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin insanlarını daha kolay ve daha kurnazca manipüle edebildikleri için, bu alanda onlar çok daha aktiftirler!

Batı Sosyal demokratları, emperyalist politikalarını, az gelişmiş veya bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde uygulaya bilmek için “Sosyalist Enternasyonal” veya “Fredrich Ebert” Vakfı gibi kuruluşları kullanırlar. Bu saygın örgütler ve vakıflar üzerinde iyi niyetli, gerçekten demokrat ve emekten yana olan insanları yönlendirmeye çalışırlar.

Örneğin, Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” misali, geçen sene Sosyalist Enternasyonal’in Başkan yardımcılığına seçilmesi hiç te rastlantı değildir! Veya Sosyalist Enternasyonal’in son dönemde Türkiye’ye daha fazla dikkat göstermesi de tesadüf değildir. ABD ve AB emperyalistleri; muhafazakârları, liberalleri, sahte sosyalist veya sosyal demokratlarıyla hep birlikte bundan tam 90 yıl önce Mustafa Kemal öncülüğünde Kuvayı Milliye’e karşı halledemedikleri Türkiye’yi, şimdi paylaşma ve Sevr’i dayatma işini, Atatürk’ün partisi olan CHP’yi dahi kullanarak başarmanın peşindedirler. Ama nafile!

***

Gelelim sadede!

Bence Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı Esad’la kıyaslaması, büyük bir haksızlıktır! Bu haksızlık; Erdoğan’a değil, Esad’a yapılmış bir haksızlıktır!

Çağımızda ilericiliğin, demokrasi ve insan haklarından yana olmanın tek ölçütü vardır: Antiemperyalist olmak!

Bu ölçüyle Esad, antiemperyalisttir! Erdoğan ise emperyalizmin ülkemizdeki ve de Ortadoğu’daki bir taşeronudur. Bunu ben iddia etmiyorum. Bizzat Erdoğan, kendisi itiraf etmiştir. Çünkü Erdoğan, herkes tanığımdır; defalarca, “Ben, Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım!” demiştir. Sözü daha fazla uzatmanın bir anlamı yoktur!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.