“Akil” Adamlar Nasıl ve Neden Oluşturuldu?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

2013 yılı “Barış” yılı olacak! Artık analar ağlamayacak! Niye? Çünkü AKP, PKK ile 2013 yılında anlaşacak, barış çubuğu yakılacak, akan kan da duracak! Ne var ki halkımızın büyük çoğunluğu bu yalana inanmıyor. Anketler bunu gösteriyor. Politikadergisi’nin kendi çapında yaptığı küçük ankette bile bu sonuç doğrulanıyor.

Okuyucularımızın  ¾ ü Açılımın barış getireceğine inanmıyor!

Birkaç gündür Türkiye’de kamuoyu, “Akil” adamlar konusunu tartışıyor. 63 kişilik bir liste açıklandı. Listede kimince sevilen, kimince sevilmeyen müzisyenler, sinema sanatçıları, yazarlar, bilim adamaları, akademisyenler vs. var.  “Açılım” politikasının ikinci perdesini açan AKP hükümeti;“Akil” adamlar ile bu politikasını ileri götürebileceğine, halkı hükümet ile PKK arasındaki ortaklığa bu şekilde ikna edebileceğine inanıyor.

Aslında “Terör Sorunu” olması gerekirken, fakat hile ve zorla topluma illa da “Kürt Sorunu” olarak empoze edilen Türkiye’mizin son otuz yılının en büyük toplumsal sorunu olan bu sorunun çözümüne  “Akil” adamlar reçetesini öneren ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu, tam bir sene önce 2012 Nisan ayında TBMM’ne mecliste temsilcisi bulunan bütün partilerden oluşacak bir “Kürt Sorunu” komisyonun kurulması ve sorunun “Akil” adamlarla çözülmesi için çalışma yapmasını teklif etmişti. AKP ve BDP bu teklifi hemen kabul etmiş fakat MHP’nin ret etmesiyle de bu öneri yaşama geçirilememişti.

Aylardır MİT üzerinden Öcalan ile görüşüp müzakere eden AKP hükümeti, bunu bu senenin hemen başında kamuoyuna açıklayarak resmileştirdi. İki kez BDP vekillerinden oluşan heyet İmralı’da Öcalan’ı ziyaret ederek müzakere edildi. İkinci müzakere ile birlikte orada yapılan tutanaklar kasıtlı olarak basına sızdırıldı. Böylece terörist PKK’nın lideri olan Öcalan’ın ağzından müzakerelerin içeriği ve yönü hakkında gerçek niyetler ortaya döküldü.

“Açılım” politikasının gerçek amacı, AKP ve PKK ikilisinin gelecekteki ortak çıkarlarını ve siyasetlerini birlikte işbirliği yaparak gerçekleştirmektir. Her iki tarafın anlaşmasına göre; PKK ve BDP, AKP’nin Erdoğan’ı Başkan yapacak “Başkanlık Sistemini” de içeren, bölücü ve diktacı nitelikli “yeni” Anayasa tasarısını destekleyecek; AKP ise PKK’ya meşruiyet kazandırarak siyasallaştıracak ve PKK lideri ve kadrolarına özgürleştirecek.

Bu politikanın kamuoyuna deklarasyonundan henüz üç ay geçti. AKP hükümeti, sürekli yaptırdığı kamuoyu yoklamalarından halkımızın büyük çoğunluğunun “Açılım” politikasına karşı olduğunu tespit etti. Ama Erdoğan ve AKP hükümeti artık geri dönülmez bir çıkmaza girmiş durumda. Ne yapıp edip, bu politikayı halka benimsetmesi ve sevdirmesi gerekiyordu. Aklına “Akil” adamlar çözümü geldi. Belki; “Akil” adamlar sayesinde, Türkiye’yi bölecek bir iç savaşa ve ülkeyi ortaçağ karanlığına sürükleyecek bu maceraya ikna edebilirdi. Hemen kollar sıvandı ve 63 kişilik “Akil” Adamlar kadrosu açıklandı.

***

O halde ortada yanıt arayan temel soru: “Akil” adamlar gerçekten halkımızın çoğunluğunu AKP’nin “Açılım” politikasına ikna edebilir mi? Sorusudur.  

Bu soruya doğru ve gerçekçi bir yanıt verebilmek için, aslında yanıtlarına yazımızın yukarıdaki bölümde kısmen değindiğimiz, “Akil” adamlarla ilgili aşağıdaki şu sorulara doğru yanıt verebilmemize bağlıdır:

“Akil” Adamlar nasıl oluşturuldu?

“Akil” Adamlar neden oluşturuldu; dolayısı ile işlevi nedir?

Önce birinci sorunun yanıtını vermeye çalışalım. AKP hükümeti, 10 senedir iktidardadır. AKP, iktidarı döneminde sürekli demokrasimizi geliştirdiğini hatta “ileri demokrasi” den bahsetmektedir. Demokrasi nedir? Demokrasi bir yönetim biçimi olarak kurallarla yönetim yapılan bir rejimdir. Yönetim kuralları ise demokratik bir rejimde anayasa ve yasalarla belirlenir. Yine demokrasilerde anayasa ve yasayı halkın özgür iradesiyle seçilen vekillerin oluşturduğu meclisler veya kurullar yapar. Bütün bunlar demokrasinin alfabesidir. Hemen herkes bilir.

Şimdi kendimiz soralım: “Akil” adamlar nasıl oluşturuldu? Halk tarafından seçildi mi? Hayır! Peki halkın seçtiği, kendilerine dört yıl için siyasi konularda vekalet verdiği vekiller seçtiler mi? Yine Hayır!

Demek ki “Akil” adamların yapılanması konusunda tartışma; Ahmet mi olsun, Mehmet mi olsun tartışması değildir. Gerçek tartışma “Akil” adamların oluşturulmasının demokratik olup olmadığıdır. Bence hiç de demokratik değildir. Çünkü “Akil” adamları listesinin nasıl belirlendiği kamuoyuna açıklanmadı; sadece liste yayınlandı, o kadar! Büyük ihtimalle hükümetin tek taraflı ve hatta tek başına Recep Tayyip Erdoğan bu listeyi kendisi hazırladı!

Şimdi gerçek demokratlar; bu oldu-bitti veya “ben yaptım, oldu!” anti demokratik heyeti kendilerinin temsilcileri olarak kabul edip benimseyecekler mi? Ben şahsen, kim olurlarsa olsun, isterlerse bizzat benim annem babam olsa asla! Demokrasi bir oyun değildir! Çok ciddi bir iştir!’

Gelelim ikinci sorunun yanıtına.

Aslında bu sorunun yanıtını yukarıda verdik. Ama yinelemekte yarar var!

AKP,  “Açılım” politikasıyla PKK’yı meşrulaştırmak ve teröristleri özgürleştirmek istiyor. Buna karşılık PKK ve de uzantısı BDP de AKP’nin yeni anaya taslağının kabulü için çalışacaklar.

Çok tartışıldı; AKP’nin yeni anayasa taslağının temel özellikleri;

  • Başkanlık Sistemi ile Türkiye’de yerleşmiş olan Parlamenter Demokratik sistemi tasfiye etmek,
  • 12 Eylül 1980 mirası anti demokratik yasal mirasın yardımlarıyla tek adam diktası kurmak,
  • Atatürk devrim ve ilkelerini artık toplumsal yaşamdan silmek,
  • Türk milletini “yeni” anayasadan çıkararak milletsiz bir devlet yaratmak,
  • Özerkliklerle ülkeyi eyaletlere ayırarak, ilerde bölünmeye hazır hale getirmektir.

Demek ki “Barış” ve “Huzur” yukarıdaki özellikleri sıralanan ve ülkenin geleceğini ortaçağ karanlığına sürükleyecek olan bir anayasayı halka kabul ettirmek için getirilmek isteniyor.

AKP ve lideri Erdoğan çok akıllı olmak istiyorlar. Kestaneyi ateşten “Akil” adamlara aldırmak, fakat kendileri yemek istiyorlar. Yani “Akil” adamlar aslında “Açılım” politikasının basit birer maşaları.

Onların aralarında kendisini “Adam yerine konma” arzusu ile yanıp tutuşan kompleks sahibi aydınlar, satılık vatan hainleri veya safça gerçekten barışa inanan kişiler bulunabilir. Ama burada söz konusu olan vatan ve vatanımızın geleceğidir!

Ne demiş büyük önder Mustafa Kemal Paşa?

“Söz konusu vatansa eğer, gerisi teferruattır!”

 

 

Mehmet ÇAĞIRICI

 

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yazıya yorum...

Yazınızın içeriğinde yeni bir şey anlatamadığınız için az üslubunuzla ilgileneyeyim. Daha doğrusu "imlanızla"....

Bakın Mehmet Bey laf sizin :

"Akil adamlar neden oluşturuldu; dolayısıyla işlevi nedir?"

Ben  bu lafı anlatım yanlışı olarak sorarbilirdim  dershane sınavlarında öğrencilere... "Dolayısıyla" sözcüğünden  sonra ya "akil adamların" ya "onların" sözcüğü getirilmelidir. Yoksa bu cümle cümle olmaz... Bu  BİR...

"Demokrasi, bir yönetim biçimi olarak kurallarla yönetim yapılan rejimdir. "

demişsiniz; ne demektir  bu cümle... Siz  anladınız mı? Bu İKİ...

"Bence hiç te demokratik değildir."

demişsiniz; -da/-de bağlacının asla "-ta/-te" şekli olmaz; "de" demeniz gerekirdi... Bu ÜÇ...

"Büyük ihtimalle hükümetin tek taraflı ve hatta Recep Tayyip Erdoğan bu listeyi hazırladı."

demişsiniz. Size ne anlatır bu cümle; düzeltmesini size bıraksam becerebilir misiniz? Bu DÖRT...

"buluna bilir"  demişsiniz, sözcük bileşik fiildir "yeterlilik" yardımcı fiili olan "bilir" le yapılmıştır ve mutlaka bitişik yazılmalıdır... Bu BEŞ...

Mustafa Kemal'e tıpkı İsmet İnönü ve yandaşları gibi "büyük önder" (ulu önder demekle aynı şey)demişsiniz; bu "heil Hitler" le aynı manadadır, bilir misiniz? Bu  ALTI...

Üslup konuşacaksak buyrun üslup...

Dilinin imlasını bilmeyenden ne  kendine ne kimseye hayır gelir; bilmem anlatabildim mi Mehmet Bey...

 

 

 

 

 

düzeltmeler yapıldı

Ufuk Bey

Mehmet Bey'e yaptığınız imla hataları yorumunuzu üstümüze alıp gerekli düzeltmeleri yaptık. "hiç te", "hiç de" olarak, "buluna bilir", "bulunabilir" olarak düzeltildi.

Mehmet Bey yanlış hatırlamıyorsam Almanya'da yaşıyor. Almanya'da yaşayan biri için Türkçe yazımının gayet iyi olduğunu düşünüyoruz. Hatta Türkiye'de yaşayan çoğu kişiden daha iyi. Anlatım bozukluklarını da bu bağlamda mazur görmek gerek... Editörlük olarak Mehmet Bey'in yaptığı anlatım bozukluğu harici ufak hataları görmeyerek ve gerekli düzeltmeleri yapmayarak yazıyı yayına almamız aslında bizim hatamız.

Bu hatadan ötürü sizden ve okuyucalırımızdan özür diliyoruz.

Saygı ve Sevgilerimizle...

Editör

 

Editör'e ve Kesici'ye teşekkürlerimle

Önce Sayın Editör’e benim adıma Sayın Kesici’nin yorumuna karşı duruma açıklık getirdiği için çok teşekkür ederim.

 

Sayın Kesici,

Yaptığınız eleştiriler üslup (ifade tarzı, anlatım biçimi) ile ilgili değil, imla hatalarıyla ilgili. Ama siz bu yazıdaki eleştirilerinizi üslup hatası olarak yorumlamışsınız ama yanılıyorsunuz. Yine de dikkatiniz için size teşekkür ederim.

 

İmla hataları; örneğin düşük cümleler, bağlaçlar, hecelerdeki farklı harf kullanımı, noktalamalar vs. bir üslup, yani ifade biçimi hataları değil, bir dilin yazma kurallarına uymayan hatalardır.

Ben de yazılarımda ara sıra imla hataları yaptığımın bilincindeyim. Bundan elbette ben de hiç memnun değilim. Bu hatalar; bazen benim imla kurallarını yanlış bilmemden, bazen istemeden, yani dikkatsizlikten kaynaklanmaktadır.

Sayın Editör’ün de açıkladığı gibi makaleler, editör tarafından imla denetimi uygulanmadan, yani imla hataları düzeltilmeden yayınlanmaktadır.

Saygılarımla..

Editörlere yanıt...

Mehmet Bey'in dış ülkede çalıştığını bilmiyordum. Bu anlamda elbet Türk dili imla kurallarının çoğunu unutmuş olabileceğini de... Kendisinden sizlerin nezdinde özür dilerim...

Saygılar, selamlar

Kesici'y

Önce gerginlik, tatsızlık olmasın diye size bu son yorumumu yayınlatmak istememiştim ama artık sizin son yazdığınız, benim büyük Atatürk’e “büyük” diye hitap etmemi “Heil Hitler” e benzetmeniz, benim tahammül sınırımın çok ötesinde olduğu için, kararımı değiştirdim ve size bu son yorumu yazıyorum.

Sayın Kesici, sizin bu yaptığınız büyük bir ayıp olduğu kadar aynı zamanda korkunç  bir küstahlık ta!

Hatta iddia edebilirim ki bilinçli bir provokasyon.

Siz kim oluyorsunuz da Mustafa kemal Atatürk’ü; tarihin tanıdığı, en onurlu, en erdemli, sadece ülkemizin değil bütün mazlum ulusların eşsiz kahramanını Hitler ile kıyaslaya biliyorsunuz? Hangi cüretle ve küstahlıkla beni de ona tapan bir “faşist” olarak nitelemeye çalışıyorsunuz?

Bakınız; zaten ben sizin burada iki haftada 30 a yakın makale bombardımanıyla yapıcı değil yıkıcı bir amaçla yazı yazdığınızdan şüphelenmiştim. Üç sene burada üye olmanız bir şey kanıtlamaz. Ancak yazdığınız yazılarda;

"Kalkınma eğitimle olmaz!"

“Lenin Troçki'nin ‘Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması” adlı kitabını çalmış”

"Atatürkçülük Kemalizm değildir"

"İnönü, Atatürk'e kazık atmış"

"Doğu Perinçek bir komitacıdır."

"İttihat ve Terakki Mason locasıdır."

"Mustafa Kemal ile Enver Paşa birbirlerini kıskanmışlar"

"Gerillanın Attığı Kurşun, Düzenli Ordu için öksürüktür de."

Gibi ipe sapa gelmez saçma iddiaları burada yaymanızı ve de en son olarak “Büyük Mustafa Kemal Paşa” ifadesini “Heil Hitler” e benzetmeniz beni kesinlikle; artık benim sizin için başlangıçta, burada iyi niyetle yazı yazmadığınız, hatta burada provokasyon amaçlı özel görevli olduğunuz şüphemden emin olmama neden oldu!

Nankörler! Atatürk’ün tırnağına kurban olsunlar!

Sizinle artık asla muhatap olmayacağım!

Kesici'yi şiddetle kınıyorum!

Önce gerginlik, tatsızlık olmasın diye size bu son yorumumu yayınlatmak istememiştim ama artık sizin son yazdığınız, benim büyük Atatürk’e “büyük” diye hitap etmemi “Heil Hitler” e benzetmeniz, benim tahammül sınırımın çok ötesinde olduğu için, kararımı değiştirdim ve size bu son yorumu yazıyorum.

Sayın Kesici, sizin bu yaptığınız büyük bir ayıp olduğu kadar aynı zamanda korkunç  bir küstahlık ta!

Hatta iddia edebilirim ki bilinçli bir provokasyon.

Siz kim oluyorsunuz da Mustafa kemal Atatürk’ü; tarihin tanıdığı, en onurlu, en erdemli, sadece ülkemizin değil bütün mazlum ulusların eşsiz kahramanını Hitler ile kıyaslaya biliyorsunuz? Hangi cüretle ve küstahlıkla beni de ona tapan bir “faşist” olarak nitelemeye çalışıyorsunuz?

Bakınız; zaten ben sizin burada iki haftada 30 a yakın makale bombardımanıyla yapıcı değil yıkıcı bir amaçla yazı yazdığınızdan şüphelenmiştim. Üç sene burada üye olmanız bir şey kanıtlamaz. Ancak yazdığınız yazılarda;

"Kalkınma eğitimle olmaz!"

“Lenin Troçki'nin ‘Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması” adlı kitabını çalmış”

"Atatürkçülük Kemalizm değildir"

"İnönü, Atatürk'e kazık atmış"

"Doğu Perinçek bir komitacıdır."

"İttihat ve Terakki Mason locasıdır."

"Mustafa Kemal ile Enver Paşa birbirlerini kıskanmışlar"

"Gerillanın Attığı Kurşun, Düzenli Ordu için öksürüktür de."

Gibi ipe sapa gelmez saçma iddiaları burada yaymanızı ve de en son olarak “Büyük Mustafa Kemal Paşa” ifadesini “Heil Hitler” e benzetmeniz beni kesinlikle; artık benim sizin için başlangıçta, burada iyi niyetle yazı yazmadığınız, hatta burada provokasyon amaçlı özel görevli olduğunuz şüphemden emin olmama neden oldu!

Nankörler! Atatürk’ün tırnağına kurban olsunlar!

Sizinle artık asla muhatap olmayacağım!

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.