Size Sizi Anlatmak / Yoktur Bu Vatanda Farkımız, Aynı Vatan Evladıyız!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Aile tarihimi, seceremizi inceliyorum. Ne paşa var soyda ne vekil ne sadrazam ne bey ne de hacı hoca takımı.
 
Bilindiği kadarıyla Konya’dan Rumeli’ye yerleştirilmişiz. Tarih meçhul belki de sadece rivayetten ibaret. Konya’dan Rumeli’ye gönderiliş kurguları yaratmak istemiyorum. Türk oğlu Türküz ama, sadece başka aile yada boydan geldiğimizden oralara sürülmüşüz. Kim bilir belki Karamanoğlu Mehmet Bey’in boyundanız, Türk oğlu Türk soyundanız.
 
Bugünden geru divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır."Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277
 
Diyen bir liderin boyundan olmak da mümkün, Osman soyundan gelmek de…
 
Ne demişti Osman Bey vasiyetinde;
“Oğul! Din işlerini her şeyden evvel ele alıp; yürütmek gayret ve esasını daima gözönünde bulundur ve bu esası sakın gevşekliğe uğratma. Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin kuvvetlenmesine sebep olur. Din gayretine sahip olmayan, sefâhete düşkün olan ve denenmemiş kimselere devlet işlerini verme! Zira yaradanından korkmayan kimse, O'nun yarattıklarından da çekinmez.
Allah'ın rızası için devlet hizmetinde gayret gösterenleri daima gözet. Böyle kıymetli kimselerin vefatından sonra aile fertlerini koru, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını karşıla. Tebeandan hiç kimsenin malına - mülküne dokunma. Hak sahiplerine haklarını ver, layık olanlara ihsan ve ikramlarda bulun, onların ailelerini de gözet.
Alimleri, fazilet sahiplerini, edipleri, yazarları ve sanat erbabını gözetip koru. Onlara hürmet, ikram ve ihsanda bulun. Başka bir memlekette olgun bir alimin, bir arifin, bir velinin bulunduğunu duyarsan; onlara layık bir usul ve ifade ile memlekete getirt. Onlara her türlü imkanı tanıyarak ülkene yerleştir ki memleketinde çoğalsınlar; din ve devlet işleri nizama girip ilerlesin.
Sakın, ordun ve zenginliğinle mağrur olma. Benden ibret al ki; zayıf, güçsüz bir karınca misali, hiç layık olmadığım halde buraya geldim ve Allah'u Teala'nın nice nice ihsanlarına ve inayetlerine kavuştum. Sen de benim uyduğum ve uyguladığım nizamı uygula. Dinimizin tayin ettiği beytü'lmaldaki gelirin ile kanaat eyle. Senden sonra geleceklere de aynı nasihatlerde bulun ve iyice tenbih eyle.
Daima adalet ve insaf üzerinde bulun, zulme meydan verme. Herhangi bir işe başlayacağın zaman Cenabı Allah'ın yardımına sığın. Tebeanı düşmanların ve zalimlerin saldırılarından koru.”
 
Her ne sebeple gitmiş olursak olalım Rumeli’ye ister Akıncı, ister isyancı olduğumuzdan gitmiş/gönderilmiş olalım. Türk’ün “göç” hadisesi bizim tarihimizde kayıtlıdır, birebir yaşanmıştır…
Rumeli Tirnova vilayetinde kayıtlı bir Osmanlı vatandaşı, Türk oğlu Türk olarak oralarda bulunmuşlar dedelerimizin dedeleri, onların babaları…
Çok geçmemiş Osmanlı Rus Harbi “93 Harbi” neticesinde Rumeli savaş alanına dönünce Rumeli’den göçler başlamış. (II. Abdülhamit Anadolu’yu Müslümanlaştırmak gayreti ve düşüncesiyle bu göçlere hem Rumeli’den hem de Kafkasya’dan olmak üzere ki bu göçlerde Musevi dinine bağlı olanlarda Kudüs civarına yerleşmek üzere Anadolu’ya geçmişlerdir.)
Ara süreci saymazsak, Bursa’nın merkezinde kalan bir yerde ikamet ettirilmiş atalarımız vakıf arazisi üzerinde. Sonraları bu vakfa paralarını ödeyerek kendilerine tahsis edilen bu yerleri kendi mülkiyetlerine geçirmişler 1980’lerde… Yani neredeyse tam 100 yıl sonra.
 
Peki bu yüzyıl içerisinde neler olmuş?
Rumeli’den Bursa’ya yerleşen dedelerimizin anneleri olmuş. Erkekler Balkan harbinde kalmışlar ve dönmemişler geri şehit olmuşlar. Bir göç daha ve Bursa anlayacağınız. Türkiye Cumhuriyeti Nüfus kayıtlarına göre Tirnova doğumlu sadece dedemin annesi ve kız kardeşi var. Erkekler yok gelenlerden, onlar gelemeden Balkan Harbinde kalmışlar şehit olmuşlar. Bursa’ya gelen sadece iki kız kardeş ve kucağında çocuk bu baba tarafının tarihi; kucaktaki çocuk babamın babası ve gelen annesi.
 
Annemin babası öksüz, neden? Balkan harbinde kalmış, şehit düşmüş… Dedem’in doğum tarihi biraz muğlak, 1900 doğumlu Çanakkale Harbine çağrılmış. (Daha büyük olduğunu kendisi söylerdi)
 Kağnı ile intikal ederken kağnı yüklü ve saplanmış çamura ilerleyemez olmuş. Hep birden el verip itiyorlarmış kağnıyı ki devrilmiş kağnı dedemin üzerine, dedem kağnı arabasının altında kalmış. Kaburga kemikleri kırılmış, ameliyat olmuş geri hizmette kalmış. Çanakkale Harbinde bulunamamış… Babamın babası daha küçük o zamanlar, o seferberlik dışı kalmış.
Tarih ilerler durur ve çok geçmez Yunan işgali Bursa’yı vurur. Milis kuvvetlerin direnişi zayıftır ve Bursa Yunan işgali altında kalır. Annemin babası 20-22 yaşlarındadır. (Bursa`nın 8 Temmuz 1920`de Yunanlılar tarafından işgal edilmesi)
11.Eylül.1922 gününe kadar Bursa Yunan işgali altında kalır. Dedem (Annemin babası) 24 yaşlarına gelmiştir.
Ve Mustafa Kemal İzmir’den bu millete seslenmektedir:
 
“Asil Türk Milleti, ordumuz 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'imizi ve yine 9 Eylül 1922 akşamı Bursa'mızı zaferle boşalttı. Akdeniz, ordularımızın zafer şarkıları ile dalgalanıyor... Anadolu'nun kurtuluş zaferini kutlarken sana İzmir'den, Bursa'dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selamını da sunuyorum.''
 Yeni bir ülke yaratılmaktadır. Teba olmaktan vatandaş olmaya geçen bir süreç. Osmanlıca alfabeden Türkçe alfabeye geçilen bir dönem ve Cumhuriyet, 29. Ekim 1923.
Dedem 25 yaşlarında. Babası balkanlarda şehit olmuş, annesi çoktan ölmüş bir öksüz.
Bu kadar savaş ve badire ardından 30’lu yaşlarında evlenebilen ve 3 çocuk sahibi olan dedem, annemin ve iki dayımın babası. (Bir dayımı 20’li yaşlarında toprağa veren dedem ve ananem.)
Sürekli el emeği ve alın terine dayanan bir yaşam öyküsü sonrası, bir kısmına benim de tanıklık ettiğim. 87 yaşında bağ belleyen bir adam. 90 yaşında bu dünyanın kahrına veda eden, “90 yaşıma geldim bu dünyadan bir şey anlamadım diyen bir insan.”
Atatürk’e kahve sunduğu için kendi ellerinle, gururlandığımız, büyük tanığımız kurtuluşa ve umuda dair ayakta kalan çınar. Bir sürü anlattıkları var…
Babamız ve annemiz köylü ve işçi, sonrası biz; işçi çocuğu…
Yeni kurulan bir devletin genç evlatları, bizler. Bir koçan otobüs bileti ile 4 çocuk okutan babamla gurur duyan biz. (Umarım o da bizlerden memnundur.)
Üniversite okuma çabamız…
Birisi Bingöl/Yayladere’de, birisi yani ben, Şırnak/ Silopi’de vatani görevini yapan iki erkek. (Takdir belgeleri filan)
Teskere alıp dönmek…
Geldiğimiz nokta…
Hey gidi Dünya…
 
Göç yolda düzülür derler,
Bir göç eyledik ki beyler;
Verin bize görevler
Çocuklarımız mutlu, ceddimize layık
Batana değin bu kayık
Hayır, bin kere hayır!
Sen sahip çık ey halk, bu vatan batmayacak!
 
Önemli Not:
Bu tarih Anadolu’nun evlatlarının tarihinden ufak bir kesittir. Bütün Türkiye vatandaşlarının tarihine benzerVe bu vatan evlatları her şeyin güzelini hak eder!
Ne Türksünüz diye ne Kürtsünüz diye öldürmemezlik etmemiştir; Yunanı, İngilizi, Rusu, Fransızı  Anadolu Halkını...
Kendinize gelin beyler...
“Açsak, yorgunsak, kan ter içindeysek eğer / Kabahat sizin! / Demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu sizin canım kardeşlerim” N.Hikmet.
 
Erdinç AYDIN
erdinc.aydin@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.