Analiz

Hayat Tarzı ve Laiklik...

ODTÜ’de yaşanan öğrenciler arasındaki didişme, hemen toplumumuzdaki bazı isimlerde, “Hayat Tarzı” kaygısını ön plana çıkardı…

ODTÜ, ülkemizin en güzide ve önde gelen akademik kurumlarından biridir. Her şeyden önce, bu şekildeki kurumlarımızın içine “İdeolojik” saplantılı düşüncelerin sokularak, siyasete alet edilmemesi gerekir.

***

Olay, kısaca şöyle cereyan etmişti…

ODTÜ kampüsünde kayıt yapıldığı aşamada, iki tesettürlü bayan öğrenci, başları açık kız öğrenciler tarafından sıkıştırıldı ve kampüsü terk etmeleri istendi. Hürriyet gazetesinden Sayın Taha AKYOL, geçenlerde yazdığı makalesinde bu duruma; “Hayat Tarzı” boyutundan değinmişti.

Derin Operasyon

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20.09.2013

Son zamanlarda gündem bir anda Ankara’da ki, ‘’Başbakanlık Yurtdışı Türkler Başkanlığı’’na çevrildi. Malum bir böcek tartışmasıdır gidiyor. Daha öncede Başbakan’ın ofisinde de dinleme yapıldığı tespit edilmişti. Bu sefer ilginç olan Ak Parti’nin kuruluşunda da rol alan iki kadına çevrildi. Fatma A. ve Azime D.’ye böcekleri temin eden kişinin İran uyruklu bir işadamı olduğu iddaa edildi. Tabii ki gözler hemen İran’a çevrildi. Birileri ısrarla bu ve birçok gelişmenin ‘’Acem’’ oyunu olduğunu söylemeye başladı. Bazıları kamuoyunda bu işi resmen bir görev addetmiş. İsrail için bu kadar karalama kampanyası başlatamazlar ama birileri İran ile ilgili her haberi aleyhimize yorumlamak için adeta emir verilmiş gibi hareket etmeyi biliyor.

Cari Siyaset Yapısı ve Değişen Kitle Hareketleri...

Görece olarak, ülkemizde koalisyon dönemlerine ve vesayet rejimlerine göre, siyaset kurumunun, işlediğini ve demokratik düzenin sağlandığını iddia edebiliriz...

Sorunlar da yok diyemeyiz... Her şeyden önce, Türkiye’de 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana dengesiz gelişen bir siyaset ekseni var. İktidar ekseni olabildiğince gelişip, güçlenirken; muhalefet ekseninin iktidar karşısında özgün politik söylev üretememesi, seçmenler açısından ülkemizdeki siyasal parti algısını tektipleştiriyor.

Yani... Türkiye’de sanki AK Parti’den başka seçim yapılacak bir opsiyon yok gibi, düşünülüyor. Pekâlâ, düşünülmesine düşünülüyor; ama buna medya organları da, yaptıkları propaganda yayınları ile destek oluyorlar.

Yaşananlar ve AK Parti'nin Tepkileri(!)...

Adalet ve Kalkınma Partisi, önümüzde duran sorun bagajını acaba doğru düzgün derleyip toparlayabilecek mi? AK PARTİ, gerçekten de çok şanslı bir parti. 3 Kasım 2002'de iktidarı koalisyon yapısından devralırken de, şuanki durumda da büyük avantajlara sahip bir iktidar...

Yalnız, AK Parti, nedense bazı durumlarda yaşanılan sorunların çözülmesinde veya çözümünde, kendi yaptığı hatalardan dolayı etkisiz bir duruma düşmüyor değil...

Her şeyden önce... AK Parti, iç politikada terör sorunuyla başbaşa kalmış durumdadır... Yıllardır başımıza çorap misali örülen terör belasının çözümü, en son noktada terör örgütü liderinin iyi niyetine ve örgütüne söz dinletme alternatiflerine kaldı...

Din-Devlet-Toplum İlişkisi (2)

Referans İçerik: 
Din-Devlet-Toplum İlişkisi

Din ve vicdan özgürlüğü kavramının Dünya’da nasıl ele alındığını kısaca inceledikten sonra Türkiye’ye geri dönelim. Cumhuriyet Devrimi ile uzun yıllar şöyle veya böyle dini kurallarla yönetilmiş, bilimsel anlamda olgun bir eğitim sistemi olmamış bir ülkeyi bilimin, aklın egemen olduğu bir yapıya dönüştürme çabası neticesinde laiklik anayasal bir kavram olarak karşımıza çıktı. Bu sayede din resmi bir devlet politikası haline geldi ve dini inançların biri diğerinin tahakkümü altında olması engellenmeye, tüm inançların devlet tarafından eşit düzeyde desteklenmesi sağlanmaya çalışıldı. Zira bu türden keskin bir dönüşümün kendiliğinden -Cumhuriyet’in ilanından sonra dahi halifenin olduğu bir ortamda-  halkta karşılık bulmasını beklemek hayalcilik olurdu.

Bu Film “Orta Doğu”

Yazar: 
SADULLAH BAKIRTAŞ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
16.09.2013

Vizyona Giriş Tarihi : 14 Mayıs 1948

Filmin adı : Son Firavun ve Askerleri

Senarist : İsrail

Yönetmen : ABD

Başrol : Sisi - Esed

Seyirci : Ümmet-i Muhammed

Sponsor : Suudi Arabistan ve BAE 

Orta Doğu ve dolayısıyla İslam Coğrafyası kan içinde.

Nesne Direnişi

Yazar: 
Kerem Güner
Yazının Yazıldığı Tarih: 
17.09.2013

2003 senesi Show TV'de "Bu bir derin devlet ve mafya dizisidir" sloganıyla  gösterime giren Kurtlar Vadisi isimli Türk aksiyon dizisi izlenme rekorları kırıyordu. Tam da o yıllarda Uluslararası Politik ve Strateji Araştırmalar Merkezi'nin 17 ilde 2010 lise öğrencisi arasında yaptığı ankette “Kendinize yetişkin olarak kimi örnek alırsınız” sorusunda ''Polat Alemdar olmak'' cevabı birinci sıraya oturuyordu. Dizinin en çok sevilen ikinci karakteri Memati 'yi canlandıran Gürkan Uygun kendisine yöneltilen, '' Memati karakteri neden bu kadar çok sevildi ? '' sorusuna cevap olarak ; '' Ben insanların olmak isteyip de olamadığı bir karakteri canlandırıyorum'' demişti. Aynı yıllarda (2004 senesi) Orkun Uçar ve Burak Turna tarafından yazılan, Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'ye saldırmasını konu alan politik kurgu tarzındaki Metal Fırtına kitabı 500. 000 adet satıyor ve romanda süper kahraman Gökhan ABD 'yi tek başına dize getiriyordu. Yine o günlerde Adolf Hitler'in üstün ırk ideolojisini anlattığı kitabı "Mein Kampf-Kavgam"  Hüseyin Cahit Yalçın çevirisiyle, Manifesto Yayınları tarafından piyasaya sunuluyor ve 30 bin adet basılan kitap bir ayda 20 bin satarak,  D&R'ın haftalık en çok satanlar listesinde 7. sıraya oturuyordu. 2000 'lerde yerli film izleme sayısı, Türk filmlerinin artmasına paralel olarak artışa geçerken, seyirci sayısı 2004 ve 2005'te 6'şar milyona, 2006'da 10 milyona, 2010 yılında 20 milyona ulaşırken en çok izlenen yerli film ise Recep İvedik oluyordu.
 

Dış Karışıklıklar ve Darbe Riski(!)...

AK Parti hükümeti ama özelde başbakan Erdoğan, Mısır'da yaşanan darbeye, çok büyük tepki gösterdi... Elbette, Mısır'da yaşanan süreç, hiçbir şekilde kabul edilemez...

Mısır meydanları'nda insanlar âdeta kuş avlanırcasına öldürülmekte ve katledilmekte... Televizyon ekranlarından ve internet mecrasındaki fotoğraflardan gördüğüm kareler ve manzaralar, gerçekten de yürek burkan türden... Bir genç kızcağız, ailesinin yanında keskin nişancılar tarafından acımasızca öldürüldü...

Bugün Suriye'de yaşanan durum, Mısır'da da yaşanmakta. Sanki, Mısır'daki tablo da, Suriye'dekine benzeyecek gibi...

* * *

Marka : Recep Tayyip Erdoğan'ı Nutella Üzerinden Okumak

Tarih, belirli dönemlerde belirli liderler çıkarır. Bu liderler toplumların öz dinamiklerinden, yerleşik düzen karşıtlığından, ezilenler arasından yahut dışarıdan olabilir.

Weberci otorite tipolojilerinden sıyrılarak yapılacak lider kültleri tarifleri toplumların niteliklerine göre değişiklik gösterebilir.  Bu farklılığı göz önünde bulundurarak markalaşmayı işleyeceğimiz bu yazıda, kültleri korumak için geliştirilen refleksi açıklamaya çalışmak amaçlanmaktadır.

Siyasette Marka olmak:

Marka,   bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir. Bu tanım, wikipedia'dan direk alınan bir tanım.

Bir Darbenin Ardından

Yazar: 
Deniz Demir
Yazının Yazıldığı Tarih: 
12.09.2013

   12 Eylül 1980… Her şeyi unutuverip bomboş ve pervasız bir bakış attığımızda sade bir tarihten başka bir şey ifade etmiyor aslında.Oysa çok değil hafızalarımızı biraz zorladığımızda belki yitip giden bir gelecek belki kayıplara uğurlanan bir ömür,belki de sonsuzluğa emanet edilen bir evlat,bir eş,bir baba ya da bir anne oluyor bu tarih.Tüm bunların yanında aslolan bir realite var ki o da bu tarihin Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde hatta ve hatta Türk toplumunun tüm sosyal,kültürel,ekonomik vs.yapısında adı gibi darbe yapmış olması.Peki ne olmuştu?Gelin biraz tarih denen tozlu arşivin sayfalarını şöyle bir kurcalayalım. Öğrenci olayları,halk hareketi,sokak çatışmaları,karanlık cinayetler…Sabah okula diye çıkıp geri dönmeyen evlatlar,ders saatlerinde boş olan derslikler,atılan sloganlar,yitip giden umutlar…Bir tarafta kendilerini devrimci olarak adlandıranların "Kahrolsun Faşizm" nidaları öbür tarafta kendini ülkücü olarak tanımlayanların "Ülkücü Hareket Engellenemez Komünistler Rusya’ya" sloganları…Genel olarak karşıt görüşteki bu iki unsur başrol olarak meydanlarda olsa da aslında herkes bir gizemli gücün meydanlardaki ateşi harlandırdığının da farkındaydı belki de…Peki kimdi bunlar?Var olduğunu hep bildiğimiz ama hiç görmediğimiz ağabeylerimiz miydi?

İçeriği paylaş