Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Fikrim bile "yabancılaşıyor" fikrime!
- III. Meşrutiyet
- Yalan Gerçek Oldu
- Sen Türbana Özgürlük İsterken
- "Başaramadınız"
- 92 Küçüktür 24’ten...
- PKK Derhal Silah Bırakmalı
- "Bakan" Değil Gören Lazım Bu Memlekete!
- Köylülüğü Öldürmeliyiz!
- Kimliksel Hareketler ve Türkiye Cumhuriyeti
- Şiir
- 300 bin dolara "Özgürlük"
- Ne Yapalım, Takdir-i İlahi!
- Ben-Merkezci Ayrışma ve Birleşme Zorunluluğu...
- Nâzım Hikmet'i Anlamak - IV
Vakıf Üniversiteleri Üzerine Bir Not
1991 yılında üniversiteden mezun olduğumda Türkiye’nin farkındaydım. Ancak, bu güzel ülke için farkında olmak yetmezdi, faydalı olmak da gerekirdi. Ancak, faydalı olabilmek için belli bir yerlere gelebilmek lazımdı, bunun için de daha fazla okumak, yazmak ve öğrenmek gerekiyordu. Hayallerim kocamandı, kimselerin okumadığı, büyük kitap evlerinde dahi bulunmayan bir dergiye yazılar göndermeye başladım, zar zor ancak rica-minnetsiz kabul ettiler, gazetelere yazılar göndermeye başladım, on gönderdim, biri zor yayınlandı. Hayal kırıklıklarım olmadı mı elbette oldu ama yine bu hayal kırıklıklarından o kocaman hayallerim kurtardı beni. Madem ki Türkiye üzerine kafa yoruyordum, yüksek lisans yaparak daha donanımlı olayım istedim. Ufkum iyice açılmış, hayallerim daha kocaman olmuş fakat aynı ölçüde de kaygılarım iyiden iyiye artmıştı. Türkiye için daha fazla kafa yormaya başladım, hedeflerim büyüdü, uğraşlarım çeşitlendi. Yazılar göndermeye devam ettim, yine on taneden ancak bir ya da ikisi tuttu, “olsun” dedim, “çalışmaya devam”. Bu lisans üstü sıralarda hem öğrenmenin hem de öğretmenin tadını çıkardım. Uluslararası İlişkiler alanında Doktora yapmak için Türkiye’de iki devlet üniversitesinin açtığı sınavlara girdim, bilimsel formasyonum yetersiz gelmiş olacak ki girdiğim bu iki sınavı da kaybettim. Finladiya Helsinki Üniversitesi ve Finlandiya Turku Üniversitesi’ne başvurdum, her iki üniversitenin Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne burslu kabul edildim. Turku Üniversitesi’ni seçtim. Türkiye’nin bu diyarlardan nasıl göründüğünü öğrendim, algıladım ve Türkiye için daha fazlasını yapmanın şart olduğuna inandım. Derslerimi bitirdim, tezimi tamamladım, Türkiye’ye döndüm. Bir vakıf üniversitesi’ne başvurdum, kabul edildim. İlk uluslararası ilişkiler öğretmenliğim böylece başlamış oldu. Büyük bir gurur ve istekle sarıldım derslere, aynen kendi üniversite sıralarımda hocalarımdan gördüğüm gibi, yerli-yabancı kitap ve makaleler taşımaya başladım öğrencilerime. Haftada en az iki gün bavulla kitaplar getirdim, daha çok görsünler, daha çok bilsinler, daha çok farkında olsunlar diye. O tarihler henüz açılmış olan vakıf üniversitelerinin daha ilk yıllarıydı, öğrenciler hiç fena değildi hele ki burslu öğrencilerim oldukça parlaktı, birlikte makaleler yayınladık, kitap yazdık. Fakat sonraki senelerde kalite iyiden iyiye düştü. Orta Doğu ile Orta Asya’yı karıştıranlar mı istersiniz, Türkiye’nin Başbakanı’nın adını hatırlamayanlar mı, uluslararası ilişkiler bölümü’nde okuyup da hiç gazete okumayanlar mı, üniversite genelinde bir konferans düzenlendiğinde yoklama zoruyla konferans salonuna doldurulan! öğrenciler mi… Benim taşıdığım bavul sayısı azalmadı ama bu vakıf üniversitesinde yaptığım işi sorguladığım anların sayısı arttı.
Gamze.Kona@PolitikaDergisi.com
- Gamze GÜNGÖRMÜŞ KONA içeriği
- 11190 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder