Dört Ayaklı İnsanlar...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet Turan
Yazının Yazıldığı Tarih: 
30 Aralık Çarşamba 2009

DÖRT AYAKLI İNSANLAR…
Yolsuzluğu kim yapıyor?
Ya bırakın Allah aşkına…
Düşünüyorum da biz ne riyakâr toplumuz aslında…
Hep şikâyet, hep şikâyet… Ye, ye bitmiyor nimetler.
Herkes devleti suçluyor, herkes başkasına suç atıyor. Olaylar dramatize edilerek “Çok acı çektik çok!” diye acındırma politikası uygulanıyor. Gururlu, şerefli insanları göremiyorum artık. “Devletin malı temiz, yemeyen keriz!” ile başladı bunlar. “Babana bile güvenmeyeceksin.” ile devam etti.
Herkes yolda ağlıyor. Menfaat olmadan selam bile verilmiyor. Akrabaların yerini internet arkadaşlıkları aldı. Garibanlık diz boyu… Kimse mutlu değil hayatından… Sahte gülüşler saçılmakta etrafa… Sıkıntı çekmeyen adam yok…
Türklük, Müslümanlık kavramları yerle bir! Kurtuluş savaşında aç olduğu halde sokaklarda başı dik gezen insanların yerine, şimdikiler kral gibi yaşadıkları halde para bulma umudu ile yerlere bakıyor.
Kimse kusura bakmasın, biz de az değiliz…
Yıllardır turistleri kazıklamaya çalışan biz değil miyiz? Başkalarının sıralarını kapan, torpille bir yerlere adam yerleştiren kimler? Çoluğunun çocuğunun rızkını içkiye, kumara, çapkınlığa harcayan adamlar bu milletten çıkmıyor mu? İşçisinin emeğine göz diken patronlar bu ülkenin evladı değil mi? Yolda bedava bir şeyler dağıtıldığında en zengini bile koşturmuyor mu kapmak için?
Pazara gidiyorum çürük meyve sebze dolduruyor pazarcı. Balıkçıya gidiyorum mezgit alacağım altı üstü bir kilo, “irilerinden istiyorum” diyorum,“tamam abi” diyor. Gene de en ufaklarını koyuyor. Uyarıyorum “Yok abi yok, büyük koydum.” diyor. Ben kör müyüm, aptal mı? Göz göre göre yalan söylüyor bir de… Kasaba gidiyorum yağsız kıyma istiyorum, genciz diye inadına yağlı veriyor. Pastaneye gidiyorum “Abi ay çörekleri tazeyse alayım.” diyorum. “Taze tabi al.” diyor. Eve gelip bir bakayım tadına diyip, dişimi geçirmemle bırakmam bir oluyor. Taze dediği üç günlük belki…
Fırıncılar değil mi ekmeğin gramajından çalan? Otobüs şoförleri değil mi istikametlerini değiştirip, kestirmelerden kaçan? Öğrenciden fazla kira alan kim?
Kardeşim hepiniz bu devlete küfrediyorsunuz da siz ne veriyorsunuz? Hep isteyin, hep yatın…
Birinin hırsız olup olmadığını anlamak için eline fırsat geçmesini beklemek gerekir. Parası olduğu halde otobüse kaçak binmeye çalışıyorsa bir insan, o da diğerleri kadar hırsızdır. Vergi borcu varken ödemiyorsa o da hırsızdır. Ruhsatsız, çalıntı, kolpa malzeme kullanıyorsa o da hırsızdır. Miktar önemli değil niyet önemlidir… Banka başına geçse bu adamlar soymayacaklar mı? Bugün bizde netice itibariyle hırsızcıklarız.
Kriz var diyoruz; önünden geçtiğim bütün kuaförler tıklım tıklım, marketlerde iğne atsan yere düşmüyor… Alışveriş merkezi öğrencilerle dolu, sinema salonlarında boş yer yok…
Başka bir yerden devam edelim;
Sokaklarda “Kahrolsun emperyaaaliiiziim!” sloganları bangır bangır etrafı inletiyor. Zıtarbaks’lar, Mekdanılds’lar hala tıklım tıklım. Dünyanın en büyük kapitalisti; George Soros bile kapitalizme lanet okuyor. Bunların ondan hiçbir farkı yok. Soros zengin olduğu halde okuyor, bunlar fakir olduğu halde. Netice itibariyle bunlarda küçük Sorosçuklardır…
İsrail-Filistin gerilimi ülkeyi kasıp kavuruyor. “Kahrolsun İsrail-Amerika” sözleri gene dillerde. Sedat Laçiner bu kez tartışma programında bu sözü söyleyenlere bir soru soruyor; “Peki hepiniz lanet okuyorsunuz da ABD’ye, bir fırsat çıksa kaçınız gitmezsiniz orada okumaya, yaşamaya?”. Salonda gene birilerinin elleri havada… Fakat yalan… En ufak fırsatta arkalarına dönüp bakmadan kaçacaklar ülkeden ve birçoğunun da gidecekleri yere varmadan söyleyecekleri; Oh be! Olacaktır.
Bu sahtekâr insanlar mı kurtaracak Türkiye’yi? Bunlar mı baş edecek emperyalizmle?
Önceden fakirlik ayıp değildi. Kurtuluş savaşı sonrası tencerede taş kaynatan adamların hikâyeleriyle büyüyenler, bu kadar bolluğun içinde şaşırmış olsalar gerek ki kendi çocuklarını kral gibi yaşatmaya çalışıyor.
“Bizim insanlardan farkımız ne? Bir daha mı geleceğiz dünyaya? Hayat kısa…”… Alayı geri zekâlı olan insanların kendini avutması için söylenen özlü sözler…
Peki sen insanlığa ne veriyorsun? Doğaya, kardeşliğe, barışa ne veriyorsun?
Her gün savaş görüntülerini izleyen bir insan israf yapar mı?
Nerde kaldı ayakkabısı delik olup da; “çocuğum arkadaşları içinde rencide olmasın.” diyen babalar?
Şimdi karı koca zevk peşinde geziyor ebeveynler…
Ya kıvırmayın, sahtekârız bizde…
Tüyü bitmedik yetimlerin hakkını savunurken, kendi kumar sermayemizi oluşturuyoruz bir yandan da…
Bugün git yarın gel yapan da biziz, asıl soygunları yapan da… Önce aynaya bakmak gerek aslında… Bize herhalde bunlar fazla… Hem biraz yokluk iyidir. Empatiye vesile olur…
Bu millet ekmek yiye ekmek kafalı oldu…
Bunların yaptığına ne denir söz bulamıyorum. Ama kendileri için iyi bir yakıştırmam var; dört ayaklı insanlar…

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.