“Patriot” Füzeleri Türkiye’ye Niçin Getiriliyor?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

20 aydır sınır komşumuz ve tarihsel akrabamız Suriye’de kanlı bir iç savaş sürmektedir. Bir buçuk, iki seneden beri Kuzey Afrika’da esmeye başlayan “Arap Baharı” bir türlü Suriye’ye gelemedi(!) Bu iç savaşa AKP hükümeti aktif taraf olmuş, Suriye’de isyan çıkaran çapulcu ve terörist takımına madden ve manen destek olmuştur. Halen bu uğurda Türkiye büyük bir ekonomik, siyasi ve diplomatik fatura ödemektedir.

Esad’ı kısa zamanda devirebileceklerini hesap edenler yanılmıştır. Çünkü Suriye’deki koşulları Libya’daki ile karıştırmışlardır. Libya’ya dışardan askeri müdahaleyi ve hatta NATO’nun müdahalesini onaylayan BM Güvenlik Kurulu Suriye’de buna geçit vermemiştir. BM Güvenlik Kurulu daimi üyeleri Çin ve Rusya bu defa Suriye’de emperyalist güçlerin oyununa gelmemiş askeri müdahaleye” artık yeter !”demişlerdir.

Suriye artık, dünya siyasi güç dengesinin açık ve kritik bir cephesi haline gelmiştir. Emperyalizm için Suriye; emperyalizmin dünyamızı tek başına siyaseten yeniden şekillendirmesinin devam edip etmeyeceğine karar veren bir cephesidir.  Türkiye’de ise AKP hükümeti için Suriye; Esad’ın devrilmesi veya devrilmemesine bağlı olarak büyük bir zafer veya hezimet meselesi olmuştur. Kısaca Suriye’deki iç savaş emperyalizm ve Türkiye’deki AKP iktidarı için Hamlet ’in “Olmak veya Olmamak” ı kadar önemli bir sorun haline gelmiştir.  

Biz bu konuya, Haziran ayı sonunda Suriye sınırında bir uçağımızın düşürülmesi nedeniyle, Temmuz başında ayrıntılı bir biçimde değinmiştik. Temmuz ayındaki yorumumuzda ABD emperyalistlerinin kendi çıkarlarına Suriye için düşündükleri en etkili yolun, Türkiye-Suriye sınırında uçuşa yasak bir “Tampon Bölge” oluşturmak olduğuna işaret etmiştik. Başbakan Erdoğan’ın da “Tük Silahlı Kuvvetleri'nin angajman kurallarının değiştirildiğini” açıklayarak bu öneriye çok yatkın olduğuna dikkat çekmiştik.

(Link = http://www.politikadergisi.com/okur-makale/suriye-dunya-guc-dengesinin-d...

Bence Haziran sonu Türkiye-Suriye sınırında düşürülen F-4 Türk uçağının iki pilotu, Ruslar tarafından donatılan Suriye Hava Savunma sistemini test etmek için feda edilmiştir. TSK’nin iki değerli pilotunun yaşamına mal olan bu test aslında  “Tampon Bölge” için büyük önem taşımaktaydı.

Şimdi anlaşılıyor ki TSK’nın ve NATO’nun önde gelen savaş stratejileri, bu testi göz önünde tutarak Türkiye-Suriye sınırında “Tampon Bölge” oluşturmada büyük rol oynayacak olan Suriye’nin hava savunma sistemini felç etmek için NATO’nun “Patriot” füzelerine ihtiyaç var. Çünkü zaten Malatya’nın Kürecik yöresine yerleştirilen NATO Radar istasyonları bu projenin gözetleme ve denetleme işlevini üstleniyordu. Eksik olan sistemin aktif yönü, yani füze rampalarıydı! Bu eksiklik te şimdi NATO’nun “Patriot” füzeleriyle tamamlanmış oluyor!

Patriot” Füzeleri elbette sadece karşı tarafın roketlerine karşı kullanılacak bir savunma silahı değildirler. Bu füzelerle pek âlâ her türlü uçak, helikopter veya insansız hava taşıtları da vurulabilir. Öğleki “Patriot” Füzeleri Kürecik ’teki radarlarla birlikte “Tampon Bölge” oluşturmada ideal bir silah sistemi olarak ortaya çıkmaktadır.

Üstelik işin içine bu biçimde doğrudan NATO da dâhil edilmektedir. Kürecik radarlarının kontrolü de “Patriot” füzelerinin komutası da NATO’nun elinde!  AKP sözcülerinin aksi iddialarına rağmen NATO’nun en yetkilisi olan Genel Sekreteri Rasmussen bunun böyle olduğunu ilk ağızdan bizzat açıklamıştır.

Bu ara 4 Ekim 2012 tarihinde meclisten geçen “Savaş tezkeresi “de unutulmasın! Bilindiği gibi o tarihte hükümete, Suriye konusunda, TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin bir yıl süreyle izin verilmesini öngören tezkere AKP ve MHP’nin oylarıyla Meclis'ten geçmişti.

Suriye iç savaşında BOP Eş Başkanlığı olması dolayısı ile emperyalizme taşeronluk yapma ve kendi tutkusu olarak ta “Yeni Osmanlılık” iştahıyla büyük bir angajman sergileyen Başbakan Erdoğan ve onun Dışişleri Bakanı Davudoğlu Esad rejiminin 20 aydır direnmesini, bir türlü devrilmemesini asla hazmedememektedirler. Çünkü artık gerek Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davudoğlu’nun siyasi kariyerleri ve gerekse de AKP hükümetinin siyasi geleceği Suriye’deki Esad rejiminin düşüp düşmemesine bağlanmış durumdadır.

Her ikisi de defalarca Suriye’ye karşı NATO’nun 4. Ve 5. Maddesini işletmeye çalışmışlar, fakat her defasında da elleri boş dönmüşlerdir. İşte şimdi “Patriot” füzeleri üzerinden nihayet bu niyetlerini de gerçekleştirmiş olacaklar. Üstelik böylece yıllardır kendi hava savunma sisteminin olmadığından yakınan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu arzusunu da yerine getirmiş olarak!

Türkiye-Suriye sınırında her zamanki o canlı ticaret artık durma noktasına gelmiş, bölge esnafı kan ağlamaktadır. Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine yaptığı ticaret nakliyatının Suriye kapılarının hepsi neredeyse kapanacak. Suriye’den Türkiye’ye sığınan mültecilerin sayısı her geçen gün artıyor; mültecilerin maliyeti devlet bütçesinde oldukça büyük gedikler açıyor.  TSK ise Suriye sınırında büyük bir askeri yığınak yaptı. Bütün bunlar Recep Tayyip Erdoğan hükümetini çok zor durumda bırakan, hükümet üzerinde biran önce Esad devrilmesi için baskı yaratıyor.

Kısaca bütün bunlar NATO’nun da bir şekilde katıldığı bir savaş hazırlıkları değil midirler?

Ancak Ortadoğu barut fıçısı gibi! İsrail geçen hafta Gazze’ye saldırdı. Bu saldırı aslında İsrail’in savaşa hazırlandığının açık bir işareti idi. Çünkü İsrail Gazze saldırısıyla İran’a veya Suriye’ye veya Lübnan’a karşı savaş yürütmesi durumunda, onun için olağanüstü önem taşıyan üç olguyu test etmiştir:

Eğer İsrail bir savaşı başlatırsa;

  • Dünya Kamuoyunun özellikle ABD’nin Başkanlık seçimi sonrasında tepkileri ne olacak?
  • Gazze’de konuşlanan İran Füzelerinin etkisi ne kadardır?
  • Ve kendisinin “Demir Kafes” olarak adlandırdığı hava savunma sistemi ne kadar füze geçidine izin veriyor?

Geçen haftadaki İsrail’in Gazze saldırısını ABD ve AB emperyalistleri açıkça desteklemişler; Gazze’den İsrail’e fırlatılan İran füzelerinin etkisi ise çok sınırlı kalmış; İsrail’in kendi ifadesiyle İsrail’i hedef alan füzelerin sadece % 20 si İsrail’in hava savunma sisteminden geçit bula bilmiştir. Bütün bunlar demektir ki İsrail; sadece askeri bakımından değil, siyasi ve dünya kamuoyunun duyarsızlığı, emperyalizmin İsrail’e her durumda arka çıkması nedeniyle bir savaşın fitilini her an için ateşleyebilir!

Öte yandan Irak’ta da durum gittikçe ciddi ve kritik bir seviyeye gelmektedir. Emperyalist işgalle oldukça yıpranan ve dağılan merkezi Irak ordusu karşısında yeni yapılanan ve modern silahlarla donatılan Kuzey Irak’taki Özerk Kürt ordusu Peşmergeler oldukça küstah bir tavır almış durumdalar. Bütün Irak’ın ulusal malı olan petrole tek taraflı olarak el koyan, onu doğrudan Türkiye üzerinden pazarlayan Barzani güçleri, emperyalizme ve onun bölgedeki taşeronu olan AKP hükümetine güvenerek merkezi Maliki hükümet güçlerine meydan okumaktadırlar. Türkiye’nin AKP hükümeti ise Maliki ile arası çok bozuk olduğu gibi, Barzani ile de can ciğer kuzu sarması durumundadır.

Sonuçta Başbakan R.T. Erdoğan ve onun Dışişleri Bakanı Davudoğlu, barut dolusu fıçıların her an için patlamaya hazır olduğu bir bölgede ellerinde ateşle dolanıyorlar.  Bu durumdan sadece komşu ülkeler değil, başta Rusya ve Çin olmak üzere bütün dünya endişe duymaktadır. Çünkü bu bölgede çıkacak bir savaş sadece bölgeyi değil, bütün dünyayı ateşe verebilir! O yüzden de bu ülkeler çok soğukkanlı ve akıllı bir biçimde Türkiye’deki AKP hükümetini uyarıyorlar.

Çağımızda insanlığın ön görüsü ve ön sezişi en güçlü olan liderlerden birisi olan M.K. Atatürk, bu nedenle ve ısrarla “Yurtta Sulh, Dünyada Sulh” sloganını haykırmıştır!  Ancak ülkemizde Atatürk düşmanı, emperyalist işbirlikçisi bir karşı devrim hükümeti iktidardadır.

Bu hükümetin bu gidişatını durduracak, bölgeyi ve ülkeyi yeniden huzur ve barışa kavuşturacak ulusal demokratik güçler Türkiye’de yeterince vardır. 1 Mayıs, 19 Mayıs, 29 Ekim ve en son 10 Kasım günlerinde bu güçler kendilerini dosta düşmana göstermişlerdir.  Atatürk düşmanı, karşı devrimci AKP iktidarını işte bu güçler durduracaktır.

Şimdi vatansever, ilerici olan herkes; çok geç olmadan mücadele cephesinde yerlerini almalıdırlar!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.