Sağlam İrade(?)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

İLERİ DEMOKRASİNİN olduğunun seslendirildiği ülkemizde, gittikçe artan ölçüde bir baskı ve otosansürle karşı karşıyayız…

Yolsuzluk ve rüşvet şaibelerinin, artık gündelik siyasal değerlendirmelerden eksik olmadığını da görebilmekteyiz.

Şurası bir gerçek…

İktidar odağından bazı kimselerin de içinde olduğu bir yolsuzluk iddiası, hâlen havada kalmış durumda…

Sizler de günlerdir takip ediyorsunuzdur…

Ülkede olup bitenleri…

Yüzlerce polis memurunun ve yargı mensubunun yerleri, jet hızıyla değiştirildi ve bu insanlar, kış şartlarında zor durumda bırakıldı.

Yürütme erki, yani AK Parti hükümeti, ortaya atılan bu yolsuzluk iddiasının üzerine gideceğine, bu soruşturmanın unutturulabilmesi adına elinden geleni yapmakta…

Kendi siyasal stratejisi üzerinden politik gündemi saptırmakta.


Bu yolsuzluk soruşturmasının, kendilerine karşı düzenlenen bir “Darbe” olduğunu, kamuoyunu inandırma çabası içindeler…

Kâh muğlak bir kavram olan “Lobi” faaliyetlerinden bahsedilmekte…

Kâh bu yaşanan yolsuzluk soruşturmasının nedeninin cemaat olduğu iktidar tarafından “İddia” edilmekte…

“Paralel Devlet” ve “Devlet içinde Devlet” gibi yine muğlak söz oyunlarıyla, dikkatler, soruşturma odağının dışına çekilmekte.

17 Aralık’ta başlatılan soruşturma her şeyden önce şu 11 yıllık siyasal tarihimizde büyük bir “hayalkırıklığıdır”…

Geniş kitleler; Adalet ve Kalkınma Partisi’ne, daha fazla “Özgürlük”, daha fazla “Adalet” ve daha fazla hem ekonomik hem de sosyal gönenç için oy verdi.

İLERİ DEMOKRASİ Türkiye’sinde…

Bırakın demokrasinin ilerisini…

Normal demokratik standartlar bile aranır oldu.

Ülkemizde…

Medyanın hal-i pür melali ortada…

Özgürce ve basın ilkeleri doğrultusunda bir gazetecilik yapılamadığı görülebilmekte.

***

Adalet ve Kalkınma Partisi, çelişkiler yumağının içinde…

Her şeyden önce…

11 yıldır iktidarda olan bir partinin, devri iktidarları dönemlerinde en büyük desteği gördüğü sosyal taban olan FETHULLAH GÜLEN CEMAATİNİ bir anda siyasal gündeminin en başına oturtması düşündürücüdür.

Denildiği gibi, AK Parti’nin ve başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın pragmatik bir siyasa güttüğü tezleri, bu son yaşanan AK Parti-Cemaat çatışmasında daha da güçlenmektedir.

Fethullah Gülen Cemaati-Hizmet Hareketi- AK Parti’nin en önemli sosyo-politik paydaşlarının başında gelirken…

Başbakan ve kabine üyeleri tarafından hedef gösterilmeleri, 17 Aralık soruşturması babında kara propaganda odağı olduklarının dillendirilmesi, ve ilişkilerin çatışmacı bir tona gelmesi de, insanlarda farklı düşüncelerin tezahür etmesine neden olmakta.

Gerçekten de anlamakta güçlük çekmekteyim…

Cemaat yapılanması, AK Parti’nin en zor siyasal dönemeçlerinde hep yanında olmuş bir paydaşken…

Hatırlayınız…

AK Parti’ye açılan kapatma davasında…

Anayasa değişikliklerinde…

Başörtüsü serbestisinin anayasal değişiklikle bir hal yolunun bulunması süreçlerinde…

Üst üste 3 defa iktidara gelinmesinde, hükümet etme gücünün konsolide edilmesinde…

Cemaat, AK Parti’nin önemli sosyo-politik paydaşı idi…

Derin devlet faaliyetleriyle hesaplaşmada olsun, askerî vesayet anlayışının sonlandırılmasında olsun, jüristokratik vesayetin geriletilmesinde olsun…

AK Parti-cemaat dayanışması yadsınamazdı.

Bugünkü tabloya baktığımızda…

Önemli bir politik paydaşın “hasım” ilan edildiği ileri sürülebilir.

Tabii ki… Ülkemizde sorun olarak siyaset gündeminin başında sadece bu siyasal ahlâk ve ilkeden yoksun “pragmatik siyaset” yok ki…

Türkiye, her şeyden önce demokrasiden ve özgürlüklerden uzaklaşan tekadam ülkesi/rejimi görüntüsü vermekte.

Yasakların ve engellerin önünü açacağını defaatle dillendiren bir siyasal hareketin, 3. dönemdeki karnesi hiç iç açıcı değildir.

İnsanlar, en basit demokratik haklarını kullanamamaktalar.

Protesto gösterisinde bulunmak, tasvip edilmeyen ve beğenilmeyen siyasal kararlara eylemsel bir aktivite ile muhalefet etmek, ülkemizde neredeyse “suç” durumuna getirildi.

***

İktidar kanadından…

Milli irade ve egemenlik laflarını sıkça işitmekteyiz…

Son olarak da şimdilerde gündemde olan retorik “Sağlam İrade”…

Yalnız, AK Partinin içine düştüğü siyasal açmaz…

Kendisine oy vermeyenleri ve kendisi gibi olmayanları, ustalık dönemi diye adlandırdıkları iktidar sürecinde, “belirgin” bir biçimde dışlamalarıdır.

Bu durum, sivil hayat için de geçerlidir…

Diğer alanlarda da geçerlidir.

Yargı kadrolarının nasıl apar topar değiştirildiği ortada.

Ak Parti döneminde yine en çok gündeme gelen kavramlar: “şeffaflık”, “hesap verilebilirlik”, “erkler ayrılığı” gibi parlamenter bir demokraside olması gereken değerler idi…

İktidarın konsolide edildiği süreçte tüm bu değerler tavsama meyline girdi ve siyasal gündemimizden uzaklaştırıldı.

Önümüzde bir yerel seçim bizleri beklemekte…

AK Parti’nin tekrar geniş kitlelerin teveccühüne mazhar olabilmesinin bence tek yolu, toplumumuzun önemli bir kesiminde yeterince kuşkuya ve inanca neden olan soruşturmanın (17 Aralık) üzerine daha kararlı ve “Sağlam bir İrade” ile gidebilmesidir…

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.