Papa'nın Çifte Standardı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Hıristiyanların dini lideri ve sivil ismi JorgeMarioBergoglio olan Papa Francis'in (Latince yazılışı Franciscus) evvelki gün, Irak’ta IŞİD'in Hıristiyanların yaşadığı Karkuş ve Bartulla’yı ele geçirmesinden sonra, dünyaya "Hıristiyanların korunması için yaptığı çağrıyı" çok iyi değerlendirmek ve anlamak gerekmekte.

Bu, çok zor bir değerlendirme değil.

Ortaçağın din savaşlarına da geri gitmeye, yüzlerce sayfa tarihi bilgiyi okuyup anlamaya da gerek yok. Papa'nın bu çağrısını anlayabilmek ve değerlendirebilmek için sadece 2 ay geriye gidip, Ortadoğu'da yaşanan olayları ve Filistin ile İsrail arasında geçenleri araştırmak yeterli.

24 Mayıs'ta Ortadoğu gezisi kapsamında Ürdün'ü ziyaret eden Papa Francis, Hazreti İsa’nın doğduğu yer olduğuna inanılan Beytüllahim’e gitmiş ve kendisini karşılayan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a hitaben yaptığı konuşmada, İsrail devlet Başkanı ŞimonPerez ile birlikte kendilerini "bölgeye barışın gelmesi ve anlaşmazlıkların sona ermesi" için Vatikan'a dua etmeye çağırmıştı. Her ikisi de Hıristiyan olmayan, biri Müslüman, diğeri Yahudi olan iki devlet başkanını Hıristiyanların dini merkezi olan Vatikan'a dua etmeye çağırması dinler arası diyalog kavramının bir ürünü olsa gerek.   

İsrail'in 12 Haziran’da kaybolan üç İsrailli yerleşimci için günlerce sürdürdüğü operasyonlarda binlerce kişiyi tutuklamasına ve 30 Haziran’da bu yerleşimcilerin cesetlerinin bulunması üzerine Gazze’ye saldırılar başlatmasına ses çıkartmayan Papa Francis, aradan 47 gün geçtikten ve yüzlerce Müslüman çocuk, kadın, erkek, yaşlı Filistinli acımasızca katledildikten sonra, St. Peter Meydanı’nda toplanan kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada bir barış çağrısı yaptı ama bu çağrı Gazze'de insanlık dışı bir şekilde öldürülen Müslümanlar için değil, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcının 100. yılı münasebeti ile tüm dünyadaki anlaşmazlıkların diyalogla çözülmesi çağrısı idi sadece. Gazze'de öldürülen Müslümanlar pek de umurunda olmadı Papa Francis'un.

Gazze'de savunmasız Müslümanlar çoluk, çocuk, kadın demeden tepeden tırnağa silahlı İsrail askerleri tarafından acımasızca katledilirken Papa Franscis'induymayan kulakları,  Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) milislerinin Irak’ın Musul Kentinde Hirsitiyanların topluca yaşadığı Karkuş ve Bartulla’yı ele geçirmesi ile aniden Allah'ın bir mucizesine gark oluverdi ve duymayan, işitmeyen kulakları duyar hale geldi. Hatta kör gözleri de görmeye başladı. 

Aslanım Papa… İşin içine Hıristiyanlar girince, hem görmeye, hem işitmeye, hem de kükremeye başladı adeta.

***

Türkiye Cumhuriyeti 31 Temmuz 1959 yılında rahmetlik Başbakan Adnan Menderes'in ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun uzak görüşü ile dönemin AB'si olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) üyelik başvurusunu yapmış,  görüşmeler dört yıl sürmüş ve taraflar arasında bir "ortaklık" kurulması 12 Eylül 1963’de imzalanan ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile yazılı mutabakata dönüştürülmüştü. Rumların, arkasına saklanarak "Türkiye bizi tanısın" dediği ve uğruna 6 başlığı veto ettikleri anlaşma bu 1963 tarihli Anlaşma. Ankara Anlaşması imzalanmaya imzalanmıştı ama bu anlaşmanın özünü oluşturan "Ortaklık" ise aradan 51 sene geçmesine rağmen hala daha gerçekleşemedi.

Yarım asırdan fazladır yürürlükte olan Ankara anlaşmasına rağmen AB'nin Türkiye'yi üye yapmamak ve ortak almamak için her tür zorluğu çıkarmasının ana nedeni işte Papa Francis'in de uygulamak zorunda kaldığı "Çifte Standart" veya namı-diğer hala daha geçerliliğini koruyan "Haçlı Ruhu" dur.

21. yüzyıldayız ve hala daha kendilerini dünyanın en ileri topluluğu addeden Avrupalıların ve Amerikalıların söz konusu bu "Dini bağnazlığın" veya da "Haçlı Ruhu'nun" esiri olmalarını ve pençesinde de kıvrandıklarını görmek gerçekten de çok şaşırtıcı.

Bence bu  yüz karası bir durum. Hem onlar için, hem de onları örnek almayı bir marifet sayan içimizdeki "Batı hayranları" için. Özümüze dönmek ve kendimize güvenmek en doğru çıkış yolu olacaktır, İslam alemini düşman gören AB'ye girmeye çabalamak yerine... 

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.