Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'ndan Avrupa Birliği'ne
- AB’ye Neler Oluyor ?
- KKTC-TC Gümrük Birliği Antlaşması (1)
- Euro Bölgesinin Sonu mu? (2)
- Avrupa Birliği'nde Değişim
- Türkiye'nin Garantörlüğü AB'ye Taşındı (2/2)
- Euro Bölgesinin Sonu mu? (1)
- AB-Türkiye İlişkileri Sarsıntıda
- Euro Bölgesinin Sonu mu? (3)
- Rumlardan BlueMed Kazığı
- Euro Bölgesi ve Çin
- KKTC-TC Gümrük Birliği Antlaşması (2)
- Dünya Değişim Sürecine mi Giriyor?
- Hasta Adam Avrupa
- Gümrük Birliği: Türkiye—Avrupa Topluluğu Gümrük Birliği
Avrupa Kömür Çelik Topluluğundan Avrupa Birliği'ne
Avrupa Birliği bundan tam 62 yıl önce, ikinci dünya savaşının yaralarını sarmak için Avrupa’ da bulunan kömür ve Çelik’i ortak bir payda altında kullanmak ve savaş sırasında otoriterliğe karşı direnen insanların Avrupa’daki nefret ve düşmanlığına son vermek ve bir ‘’Avrupa birleşik devleti‘’ hayali ile kurulan bir kuruluştur.
Türkiye'nin de aday ülke konumunda olduğu Avrupa birliği bugüne hangi aşamalardan geçerek supranasyonel bir kuruluş halini aldı?
9 mayıs 1951’de Schuman Bildirgesi’yle Avrupa Kömür Çelik Topluluğu, 18 Nisan 1951’de Paris antlaşması ile gerçek oldu. Belçika, Federal Alman Cumhuriyeti, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda ortak bir Pazar oluşturmak için bir araya geldi. Bu altı ülkenin amacı, ikinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşın galip ve yenik uluslararası arenada barışı güvence altına almak ve bu ülkeleri ortak kurumlar arasında işbirliği yapan, her konuda eşit taraflar olarak bir araya getirmekti.
Bu 6 ülke daha sonra,25 Mart 1957’de Roma Antlaşması ile Avrupa Atom Enerji topluluğu (Eurotom) ve birde Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kurmayı kararlaştırdı. Bunun sonucu, her türlü mal ve hizmeti kapsayan geniş bir ortak pazarın inşa edilmesini içerecekti. Bu altı ülke tarihler 1 Temmuz 1968’i gösterdiğinde aralarındaki gümrük vergilerini kaldırdı ve 1960 yıllarında özellikle ticaret ve tarım alanlarında olmak üzere ortak politikalar uygulamaya başladılar. Bu girişimlerinden sonra topluluğa, Danimarka, İrlanda ve İngiltere katılamaya karar verdi. İlk genişleme, 1973’te oldu ve altı üyesi olan topluluk 9 üyeye ulaştı. Aynı zamanda, yeni sosyal ve çevresel politikalar benimsendi ve 1975’te Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ERDF) kuruldu.
1979 Haziran’ında doğrudan genel seçimler yoluyla yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleriyle bir başka kararlı adım atıldı ve bu seçimler her 5 yılda bir gerçekleştirilmeye başlandı
1981’de Yunanistan,1986’da İspanya ve Portekiz topluluğa katıldı. 1980’lerde tüm dünyadaki ekonomik durgunluk bir ’Euro-Kötümserliği’ yarattı. Ancak 1985’te Jacques Delors başkanlığındaki Avrupa Komisyonu’nun 1 Ocak 1993’e kadar Avrupa tek pazarının tamamlanması için bir rapor yayınlamasıyla, umutlar yeniden yeşerdi. Bu hedefe, Şubat 1986’da imzalanan ve 1 Temmuz 1987’de yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi’nde yer verilmişti.
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Avrupa’nın Siyasi şekli ilginç bir şekilde değişti. Bu Ekim 1990’da Almanya’nın birleşmesine ve SSCB kontrolünden kurtulan orta ve doğu Avrupa ülkelerinin demokrasiye kavuşmasına ön ayak oldu. SSCB’nin kendisi ise Aralık 1991’de tarih sahnesinden resmen silindi.
Aralık 1991’de AET üyeleri yeni bir antlaşma üzerinde görüşüyordu; üye devletler Avrupa Zirvesi’nde Maastricht Antlaşmasını kabul etti. Bu antlaşma, mevcut topluluk sistemine hükümetler arası işbirliğini’de ekleyerek Avrupa Birliğini kurdu. Antlaşma 1 Kasım 1993’de yürürlüğe girdi.1995’te üç ülke;Avusturya, Finlandiya ve İsveç Avrupa Birliğine katılarak toplam üye sayısını 15’e çıkardı. O dönemde Avrupa’da yeni teknolojiler ve sürekli gelişen internet kullanımı ekonomileri modernleştiriyor, ama bununla birlikte sosyal ve kültürel gerilimlerde yaratıyordu. Bunlara ek olarak, işsizlik ve emeklilik ödemelerindeki artan maliyetler nedeniyle ulusal ekonomiler üzerinde baskı oluşuyor ve reform giderek daha büyük bir ihtiyaç haline geliyordu. Seçmenler , hükümetleri bu sorunlara çözüm bulmaya çağırıyordu.
Mart 2000’de, tüm bunların bir sonucu olarak ,AB lideri ‘Lizbon stratejisi’ni kabul etti. Bu strateji Avrupa Birliği’nin dünya pazarında Amerika Birleşik Devletleri gibi başlıca güçlere ve yeni sanayileşen ülkeler ile rekabet edebilmesini sağlamak için tasarlanmıştı. Amaç yenilikçiliği ve iş yatırımlarını teşvik etmek ve Avrupa’nın ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamaktı.
Avrupa Birliği, tüketicilerin ve seyahat edenlerin hayatını kolaylaştırmak için tek bir ortak para birimi yaratma projesini başlattı.1Ocak 2002’de Euro 12 AB ülkesinin eski para birimlerinin yerini aldı. Euro bugün ABD dolarıyla birlikte dünyanın başlıca para birimlerindendir.
1990’da o güne kadar ki en büyük AB genişelemesi için yapılan hazırlıklar tamamlandı ve altı eski Sovyet bloğu ülkesinden Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya ve Slovakya önceden SSCB’nin parçası olan üç Baltık devletinden, Estonya, Letonya, Litvanya, eski Yugoslav cumhuriyetinden Slovenya ve iki Akdeniz ülkesinden Kıbrıs ve Malta’nın üyelik başvuruları alındı. Müzakereler Aralık 1997’de başladı ve 10’u 1 Mayıs 2004’te Avrupa Birliğine katıldı. 1 Ocak 2007’de Bulgaristan ve Romanya’nın katılımı ile üye ülke sayısı 27’ye çıktı. Son olarak Hırvatistan’ın 1 Temmuz 2013’te katılımı ile Avrupa Birliğinde üye sayısı 28’e çıkmıştır.
Kısaca Avrupa Birliği, Avrupa’da ortak pazarın kurulması ve işleyişi, daha yüksek yaşam standartları, tam çalışma, ekonomik büyüme, istikrarın artması, topluluk içinde ekonomik etkinliklerin uyumlu olarak gelişmesi ,üye ülkelerin ulusal piyasalarını mal, insan, sermaye faktörlerinin aynen bir iç piyasadaki gibi serbestçe dolaşabildiği geniş bir ortak pazar durumuna dönüştürmeyi amaçlamıştır.
Burhan ŞENÇİMEN
iletisim@politikadergisi.com
Yorumlar
Yeni yorum gönder