Ocak 2014

Organize İşler Bunlar

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20 Ocak 2014

Türkiye, Akp dönemindeki üçüncü yerel seçimlere giderken, gündem elbette ki, 17 Aralık’ta yapılan ve sonrasında yaptırılmayan, iki adet, yolsuzluk operasyonları. Muhalefet liderleri, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu, bu mevzular üzerinden iktidarı vurmaya çalışırken; Başbakan ise, Gezi’den bu yana somut veriler varmışçasına öne sürdüğü bir iddia olan darbe girişimi sözlerini yineliyor. Sanıyorum ki bu artık, bundan sonra, yani Akp yıkılana dek, hatta önümüzdeki otuz sene boyunca konuşulup tartışılacak, siyasi tarihimizde yer edecek bir konu. Tıpkı sağın, dışlanan çevrede örgütlenip merkeze ele geçirmesi tezleri gibi. Tayyip Bey’in, özellikle Yiğit Bulut’tan mülhem biçimde bu hücum anlayışlı taktiksel savunmayı benimsemesi, yeni bir dönemin açıldığını kanıtlıyor; fakat şu önemli, her yaşanan gelişme, buna destek olur gibi görünüyor.

Pis Kokular!...

Etraf inanılmaz pis kokuyor. Sanki her taraftan lağımlar patlamış gibi. Ortaya saçılmış her türlü atık çürüyor ve ortalığı dayanılmaz bir koku kaplıyor.

Hükümet şu an savunmada. Yargının hemen her girişimini engelliyor. Tabii başarışlı olduğu kadar. Koalisyonun diğer ortağı da o kadar güçlenmiş ki, hükümetin her engellemesine karşı darbe ile geliyor.

Bir örnek verelim. Şu Suriye’ye giden tır meselesi. Bilinen kadarı ile Türkiye hükümeti Suriye hükümetine satış anlaşması gereği bir şeyler göndermiyor.  Kaldı ki bölgeyi bilen herkes biliyor ki, bizim sınırı aşan sinek bile olsa El-kaidenin eline geçiyor. Eğer yazılıp çizilenler doğru, gidenler silah ve mühimmatsa durum çok vahim.

Siyah ve Beyaz

Her toplumun hayatında siyah ve beyaz dönemler olur. Bu son derece doğal bir durumdur. Ortak akıl geliştikçe toplum siyahtan beyaza doğru bir yolculuğa çıkar. Tam beyaza ulaşmak tabii ki mümkün değildir. Çünkü aydınlanma sürekli bir durumdur.  Ne kadar aydınlanırsanız hedefinizde daha aydınlık olacaktır. Evrende durağan hiçbir şey olmadığı gibi bilinçlenme ve aydınlanma yaşamında da durağanlık yoktur. Durduğunuz anda birlikte yürüdükleriniz sizi geçecek, siz de daha geridekilerin içinde kalacaksınız demektir. Arkanızdan gelenler size takılacak ortalık kargaşa alanına dönecektir.

Toplumların ilerlemeleri, aydınlığa ulaşma gayretleri içlerinden çıkan öncülerin sorumluluk alması ve ekstra gayret göstermesi ile daha rahat ve sancısız olur.

Önümüzdeki 2014 Mart Yerel Seçimlerin Siyasi Önemi

Ülkemiz bir siyasi krizle çalkalanıyor. Bundan bir ay önce hükümetin üç bakanının oğlu ve bir bakanın şahsı ile ilgili “Yolsuzluk ve Rüşvet” suçlamasıyla bir soruşturma operasyonu yapıldı. Bu olaya Başbakan Erdoğan; devlet içinde bir “Paralel Devlet” olduğunu ifade ederek kendisine yargıda yuvalanmış olan bu paralel devlet tarafından bir darbe yapıldığını iddia ederek yanıt verdi.

Başbakan Erdoğan’ın “Paralel Devlet” olarak nitelediği, devlet içinde yuvalanmış olan bu örgütlü gücün toplumda F. Gülen cemaati olduğunu bilmeyen yoktur. Aslında Başbakan Erdoğan ve hükümeti; 11 yıllık kendi iktidarında şimdi kendisinin “Paralel Devlet” olarak adlandırdığı polis ve yargıdaki bu cemaat kadrolaşmasını yine bizzat kendilerinin işbirliği ve yardımıyla gerçekleştiğinin çok iyi bilincindedir. Bu nedenle Başbakan Erdoğan, bu krizde neyin nasıl olduğunu da çok iyi bilmektedir.

İngiliz Üsleri Devredilecek mi?

Londra'da, 15 Ocak günü Downing Sokak No.10'da bulunan Başbakanlık ikametgahında, İngiltere Başbakanı David Cameron ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Başkanı Nikos Anastasiadis arasında yapılan görüşme sonucunda yayınlanan "Ortak Bildiri" bir kaşık suda fırtınalar kopardı.

Açıklamadan sonra Rumlar bayram yaptılar adeta, İngiltere Rum tezlerini destekliyor ve 1960 Anlaşması ile İngiltere'nin mülkiyetine verilen Ağrotur ve Dikelya İngiliz Üslerinden 198 Kilometre kare Rumlara iade ediliyor diye.

Söylenenlerin ve iddia edilenlerin her ikisi de doğru değil.

Elimde 15 Ocak günü İngiltere Başbakanı David Cameron ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis arasında mutabakata verilen metnin orijinali bulunmakta.

KKTC'de Kilislerde Ayine İzin Verilmesi

KKTC sınırları içindeki kiliselerde karşılıksız ve tek taraflı olarak ayinler yapılmasına izin verilmesi KKTC halkını rahatsız etmeye başladı.

Gazimağusa'dakiAyiosKserinos kilisesinde bir kereye mahsus ayin yapılmasına izin verilmesi daha işin başında birçok vatandaşımızı rahatsız etmişti. Özellikle hem Mağusa'mızın yerlileri, hem de güneyden göç ederek gelen kardeşlerimiz büyük infialle karşılamışlardı bu kararı. Şimdi Dışişleri Bakanlığı bu izinleri her aya çıkarmış durumda.

Vatandaşlarımız kiliselerde ayin yapılmasına izin verilmesine karşılık,Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sınırları içinde kalan camilerde Kıbrıslı, Türkiyeli diye ayırım yapılmadan tüm KKTC vatandaşlarına dini ibadetlerini yerine getirmek ve mezarlıkları ziyaret etmek izninin talep edilmesini ve bu izin verilmediği müddetçe de KKTC'lerdeki kiliselerde ayin yapılmasına müsaade edilmemesini istemektedir.

Şehit Kubilay Anısına

Yazar: 
Halit DURUCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20.01.2014

MENEMEN’DE NELER OLDU?

Kemal Atatürk, cumhuriyeti kurduktan sonra modern devletin temellerini oluşturacak çok önemli devrimler yapmıştır. Harf inkılabı, kılık-kıyafet inkılabı ile tekke ve zaviyelerin kapatılması bu devrimlerin başında gelmektedir. Devletin yapısını ilgilendiren en önemli devrim ise Hilafet Makamının İstanbul Hükümeti’nden alınıp, TBMM’ne devredilmesidir. İşte tam bu noktada o dönemin dinden nemalanan softa-dincilerinin ellerinden menfaatleri alınmıştır. Zira, kendilerini dindar olarak gösteren bu kişiler, İstanbul Hükümeti’nin kendilerine tanıdığı geniş imtiyazlardan tıka-basa nemalanıyor, istediği fetvaları çıkarıyor ve böylece halk üzerinde tasarruf sahibi oluyorlardı.

Derin Milletin Korkutan Sessizliği

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
21.01.2014

Türkiye’de son zamanlarda inanılmaz işler oluyor. Yargı-Emniyet-İstihbarat-Ordu vs. derken, ülke iyice kaosa doğru sürüklenmeye devam ediyor. Türkiye her geçen gün uçurumun kenarına biraz daha gelirken, her zaman ki gibi kendi içinde kan kaybetmeye devam ediyor. Hal böyleyken, kurumlar arası güvensizlik ve zafiyet her geçen gün artmaktadır. Türkiye göz göre göre büyük bir zafiyetin içinde sürükleniyor. Bütün bunlar olurken hala dış güçler, patates lobisi, kuru fasulye lobisi vs. söylemler ile kendini haklı çıkarmaya çalışmak ayrı bir acziyetin göstergesidir. Tamam, Emperyal güçler her daim var ve bu topraklarda da sürekli emellerine devam ediyorlar lakin kendi içinde suçluyu aramak varken bunu bile bu şekilde bir mağduru oynama şeklinde topluma lanse etmek hiçte doğru değildir. Yapılan her şeyi kendilerine bilerek yapılmış dış düşman metaforu üzerinden göstermek ayrı bir trajikomik olaydır.

Rumların Mülkiyet Korkusu

Taşınmaz Mal Komisyonu'nun (TMK) Rumları korkuttuğu ve endişelendirdiği kesin.

Bütün çabaları mülkiyet konusunu ve adadaki mülkiyet sahipliliğini 1974 öncesi duruma getirebilmek.

Bunun için çok uğraşıyorlar, Rum Temsilciler Meclisinden yasalar geçiriyorlar ama AB'nin yürürlükteki kurallarına göre AİHM'nin Dempoulos Davasındaki kararı, yasaların uygulanması hiyerarşisinde Rum Temsilciler Meclisi Yasalarının üzerinde ve öncelikli. Demopoulos –Türkiye Davası, paragraf 107 bunu net bir şekilde ortaya koymakta.

Özellikle 1991 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) yürürlüğe koyduğu "Türk Malları Vasilik Yasası" Türk mülk sahiplerinin mülklerine erişimini/tasarrufunu yasaklamakta ve Türklere ait mülklerin değer kazanmaması için gelişimini önlemek amacını taşımakta. Rum Yönetimi tarafından dahiyane bir karar ve uygulama olarak tanımlanan bu yasa, zaman içinde iki tarafı keskin kılıca dönüştü.

Emredersiniz Efendim…

Bir insan elli yıldır politika ile hiçbir partiye veya lidere biat etmeden ilgileniyorsa, sadece ve sadece ülkesinin ve milletinin tarafında oluyorsa bu gün yaşananlar ancak onun üzüntü ile başını öne eğmesine neden oluyor.

Misakı millinin çöpe atıldığı 1950 yılından bu yana adı politikacı olan bir sürü kuklanın bu ülkeyi efendilerinin isteği doğrultusunda soydurmalarını o kadar kanıksadık ki, günümüzde yaşanan olumsuzluklara bu anahtarı taktığımızda kapı sonuna kadar açılıyor ve gerçek kahredici alaycılığı ile bizimle dalga geçiyor.

Maalesef ülkemiz o tarihten beri kendi inisiyatifi ile asla yönetilmemiştir. İktidar yapılan kuklalar emir ve komuta zinciri içersinde kendilerine efendilerinin verdiği emirleri yerine getirmişlerdir.