CHP’lilerin Havuzlu Evleri

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu göreve seçilmeden önce, 18 Mayıs günü yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

“…yaşamdan umudunu kesmiş veya çaresizliğe düşmüş veya işsiz kalmış veya aldığı ücretle geçinemeyen veya ektiği üründen ötürü hak ettiği geliri elde edemeyen bütün yurttaşların oyunu bekliyorum. Çünkü ben onlar için çalışacağım. Ben gidip villalarda oturmayacağım. Havuzlu villalarda oturmayacağım. Nerede oturuyorsam Başbakanken de orada oturacağım. Ne ben zenginleşeceğim, ne benim çocuklarım zenginleşecek. Bunun için halkıma söz veriyorum.”

Bu söylenenlerden şunu anlıyoruz: Kılıçdaroğlu yoksullar için çalışacak ve havuzlu villalarda oturmayacak.

Peki, genel başkanlarının bu açıklamasından sonra CHP’nin diğer yöneticileri ne yapacak?

Şimdi dört ay öncesine dönüp, Trakya’da yayımlanan Avrupa Yakası gazetesindeki bir yorumu hatırlatalım. Bu yorumda, 17 Ocak 2010 günü yapılan CHP Silivri İlçe kurultayında, kazanan ve kaybeden listeler arasındaki sosyo-ekonomik bir karşılaştırmaya dikkat çekilmişti.

“CHP Silivri İlçe Örgütü Kurultay seçimleri, ilginç gelişmelerin ipuçlarını veriyor. Konuya hem yerel hem de, genel siyaset açısından bakmakta yarar var… Taraflar arasındaki çatışmanın sosyo-ekonomik temeli nedir? Bu soruyu aydınlatmak çok önemli. Kazanan listede, milyon dolarlık evlerde oturanların daha fazla olması bir tesadüf mü? Kazanan yönetimin ağırlıklı olarak; sanayici, toprak zengini ve büyük ticaret sermayedarlarına yakın kişilerden oluştuğunu söylemek mümkün. Listede Kongre Delegesi olarak yer alan eski Milletvekili Sıdıka Sarıbekir’in, geçmiş yıllarda Deniz Baykal’a karşı muhalefet hareketi oluşturmaya çalışan Kemal Derviş’in safında yer aldığı biliniyor.” (Yorum / Sosyolog Hakan Yavuz, Çorlu Avrupa Yakası Gazetesi, 19 Ocak 2010)

Bu tespitten dört ay sonra Kılıçdaroğlu da, havuzlu milyon dolarlık evlerde oturarak halkçı bir mücadele vermenin, mümkün olamayacağının altını çizdi. Ancak Kılıçdaroğlu’nun duyarlılığı, CHP’nin sosyolojik gerçeğini değiştirmiyor. CHP’nin örgüt yapısında da, AKP’de olduğu gibi, halkın yaşamından kopmuş milyon dolarlık zenginler önemli bir yer tutuyor. Hatta bunların aralarında şaibeli olarak zenginleşmiş isimler de bulunuyor. İşin ilginç yanı CHP’li ve AKP’li bu “zenginler”, bütün “karşıtlıklarına” rağmen, aynı havuzlu villalarda aynı yaşam tarzında buluşuyorlar.

Örneğin hayatlarını bölücü teröre karşı mücadeleye adamış vatansever subayların ve aydınların tutsak edildikleri Silivri Cezaevi’nin hemen yakınındaki Sunflower Evlerinde, pek çok CHP ve AKP yöneticisi, milyon dolarlık villalarda komşuluk yapıyorlar.

Başta Silivri İlçe Başkanı olmak üzere, CHP ilçe yöneticilerinin dikkate değer bir kısmı bu tür evlerde oturuyorlar. Havuzlu villalarda oturan bu kişiler, Kılıçdaroğlu’nu seçen delegeler arasında da yer alıyor.

Bu durumda, CHP’nin ne oranda “halkçı” siyaset izleyebileceğini anlamak için, Kılıçdaroğlu’nun söylediklerine mi, yoksa partinin gerçek sosyo-ekonomik yapısına mı itibar edilmeli?

Toplumsal ve siyasal davranışların özünü belirleyen ana etmen sosyo-ekonomik yapıdır. Halka sempatik görünmek için tasarlanmış tüm makyajlar günün birinde mutlaka dökülür. Ama ne yazık ki bu makyajlar, halkın gerçekleri görmesi için zaman kaybetmesine yol açmaktadır. Türkiye’nin ayakta kalabilmesi için ise, zaman kaybetmeye tahammülü yoktur.

Hakan YAVUZ
sosyologhakanyavuz@gmail.com