Fikrimin İnce Gülleri

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Selvihan ÇİĞDEM

 

12 Eylül’de yapılacak halk oylaması için her gün yeni bir olay yaşatan RTE, son olarak, meclis toplantılarında 12 Eylül’de idam edilenlerin mektuplarını okuyarak kendine yeni bir duygu sömürü şekli geliştirdi. Döktüğü göz yaşlarının gerçeklikten ne kadar uzak olduğunun kendisi de farkında. Fakat halkk oylamasına giden her yolu mübah gördüğünden halkın bu konudaki duyarlılığını kullanmak işine geliyor. Bu gözyaşlarına kimler inanır kimler inanmaz az buçuk bunu tahmin edebiliyoruz. Aldanmamak için fazla zeki olmaya gerek yok ama aldananlar için çok iyi şeyler düşünemeyeceğim. Benim asıl sözlerim de onlara zaten.

 
Türkiye “cumhuriyet” tarihinden beri birçok kanlı olaylara şahit oldu. Darbeler, idamlar, suikastler, toplu kıyımlar… Biz biliyoruz ki bunların hepsi laik, demokratik, cumhuriyet sistemini içlerine sindirimeyenlerin, Sevr’de bozguna uğrayanlarla işbirliği halinde gerçekleştirdiği kabul edilemez aşağılık düzenlerdi. Her şeyden önemlisi Türkiye Cumhuriyeti bir “devrim” ülkesiydi. Bu yüzden sancılı süreçlerden geçirilerek temellerinin ne kadar sağlam olduğu sınanıyordu. Sadece darbeler miydi zorlayan temelleri? Bence değil. Sadece 12 Eylül’de takılı kalmak hata. Çünkü 12 Eylül’ün kendi içinde zaten çetrefilli ve çelişkili halleri var. Peki ya öncesi?

 
        Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri yaşanan olayları hiç gözlerinin önünden geçirenler var mı? Var elbette… Onlar zaten bu ülkenin aydınlıklık yüzleri, düşündükleri ve yaşanan herşeyin kaygısını ta içlerinde gördükleri için “aydın”lar. Onlardan bahsetmiyorum. Ya diğerleri? Hani şu oyunu satılığa çıkaranlar, hani şu din maskesi altında söylenen her şeye çok çabuk inanlar, hani bu dünyada umduklarını bulamayıp umutlarını “öteki dünya”ya bağlayanlar. Hani hâlâ daha RTE’ye sırf “müslüman adam, karısının da başı kapalı, daha ne olsun” diye oy verenler, hâlâ aynı zokayı yutanlar, TV karşısında gereksiz her şeyi izleyip, internet başında feysbuk’ta saatlerini harcayanlar, bir kere üniversiteye kapak atıp dünyayı kurtaracaklarına inanan 20’li moloz beyinler, hayat şartlarıyla cebelleşip “bu memleketi ben mi kurtaracağım” diyenler… Daha sayayım mı? Gerek yok seslerini duyar gibiyim. Bunlar bile bir ülkenin neden hala 12 Eylül’de takılı kaldığına ve burnunun ucunu bile göremediğine yeterli sebeplerdir, öyle değil mi baylar ve bayanlar? Bizi 12 Eylül’e getiren tarihe ve olaylara bir göz atalım.
 
1924’te halifeliğin kaldırılmasına tepki olarak doğan “Şeyh Sait İsyanı” cumhuriyetin bilinen ilk irtica olayıdır. Diyarbakır’da yaşanan ve çevre illere sıçrayarak yayılan bu isyan hem kürtçülük hem de din adına yapılmıştır. Devlet doğu illerinde sıkı yönetim uygulamış ve elebaşları yargılanarak ölüm cezasına çarptırılmıştır.
       
23 Aralık 1930 tarihinde gerçekleşen “Menemen Olayı” cumhuriyet tarihinin ikinci irticai olayı olmuştur. Gerici bir yobaz olan Derviş Mehmet teğmen Kubilay öğretmeni şehit etmişti. Gerekçesi din elden gidiyor. Peki o günden sonra din elden gitti mi? (takdiri size bırakıyorum)
         
Sonra 1937’de yaşanan “Dersim Olayları.” Sebep ne olaya? Osmanlı’da özerk bir yapıda olan Dersim yeni kurulan devlete bağlanıp asimile olamazmış. Yani aşiret sistemi devam etmeliymiş. İsyanı başlatan Seyit Rıza bölgede yüzlerce kişinin ölümüne sebep oldu. Bu olaya belki de hiç bulaşmayacak halk ile devleti karşı karşıya getirdi. Suçu ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne attı. Bu gün hala o bölgedeki insanlar soykırım mağdurluğunu oynuyor ve günümüz siyasetine bu sayede malzeme ediliyor.
 
Bu isyanların ortak özelliği milli mücadele yıllarında zararlı cemiyetlerin uzantıları ile dış güçlerin birlikte hareket etmesiyle başlatılan isyanlardı. Amaçları genç Türkiye Cumhuriyeti’ni, kurulduğu ilk yıllarda yıpratmak ve bitirmekti. Fakat olaylar bunlarla sınırlı kalmadı. Sevr’i gururlarına yediremeyen ülkeler, her fırsatta içimizdeki hainlerle iş birliği yaptı. Tam bağımsızlık ve aydınlanma uğrunda Aksoy, Kışlalı, Üçok, Mumcu, Hablemitoğlu gibi nice aydınımızı şehit verdik.
 
PKK kurulmadan önce ASALA terör örgütü 1973-85 yılları arasında birçok diplomatımızı -kimilerini aileleriyle birlikte- ve başka görevli kişileri Türk ve dünya kamu oyu önünde katlettiler. Bu katliamları gerçekleştirenler kurulan Ermenistan’da askeri ve yönetimde üst düzeylere getirildiler. Hemen ardından kurulan PKK ile zaten hâlâ uğraşıyor fakat bir sonuç alamıyoruz. Ya da sonuç almak için uğraşmıyoruz. (Bu tartışmalı bir mesele)
 
Bir de toplu kıyımlar yaşadık elbette. Kahraman Maraş’ta, Çorum’da, Erzincan’da, Sivas’ta, Başbağlar’da masum insanlarımız öldürüldü. Cumhuriyetin gereği olarak bir bütün halinde olması gereken halk parçalara ayrılıp birbirine düşürüldü.
 
Tam anlamıyla cumhuriyetle birlikte kazandık dediğimiz “demokrasi”den uzaklaşmak için önce darbelere zemin hazırlandı. Sonrada şartlar olgunlaştığında(!) peşpeşe yapılan darbelere şahit olduk. Halkın dimağı darbelerle yıkandı ve bir darbe paranoyasıyla devletin kurumları yıpratıldı. Basın ve yargı özgürlüğümüz çiğnendi.
 
Burada saydığım olaylar cumhuriyet tarihinde ilk aklıma gelenler. Daha sayamadığım nice şeyler var. Fakat biliyorum ki hepsinin ortak özelliği Atatürk’ün kurduğu ve bir avuç aydının ve halkın yaşatmaya çalıştığı cumhuriyetin, bel kemiğine atılan tekmeler.
 
İşte başbakan meclis kürsüsünde 12 Eylül’de idam edilenlerin mektublarını hem okuyup hem ağlaması bana belleğimi yoklattı. Ve aklım bir başka darbeye gitti. “12 Mart Darbesi”ne. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarına takıldım. Onların da arkalarında bıraktığı ailelerine yazdığı mektuplar vardı. Üstelik bu gençler henüz üniversite öğrencileriydi ve kimseyi öldürmemişlerdi. Tek suçları emperyalizme karşı tam bağımsız Türkiye’yi savunmaktı. Savundukları sol düşünceler uğruna asılmışlardı. Ve dönemin asker-iktidar-yargı ortaklığı Denizler’in üzerinden 27 Mayıs intikamını almıştı. Peki ya Erdal Eren’in suçu neydi? Daha 16 yaşındaydı, asmak için yaşını büyütmüşlerdi. Bu gün 68 Gençlik hareketine katılan ve öldürülen gençlerin adları bile anılmamakta; bu gençlerin üzerine salınan ülkücüler kahraman ilan edilmekteler. İsimlerinin önlerinde envayi çeşit sanları bulunan üniversitelerdeki öğretim üyeleri bile bu konuları anlatırken ağızlarından köpükler çıkararak saldırmaktalar. 
 
Peki bu gün “Ergenekon”dan içerde tutulanlar. Onların da mektupları var. Eyleme geçmemiş düşünce suçundan içerde tutularak; yargılanmadan hatta suçları sabitlenmeden içerde tutulanlar faşist diktatörlük altında eziliyorlar. 12 Eylül’deki idamları faşistçe bulan ve göz yaşı döken RTE, kendisinin faşist uygulamalarını çok doğru kararlar olarak görüyor. Pes doğrusu!?
 
İşsizlikten gençler bunalıma giriyor, intihar ediyor; kimileri üniversitelerin giriş kapılarında kimileri ise çıkış kapılarında sancılı bekleyiş içinde. Memurlar, işçiler, çiftçiler hepsi de geçim sıkıntısı çekmekte. Her gün gelen şehit haberleri ailelerini perişan etmekle birlikte, toplum da psikolojik olarak çökmekte. Aslına bakarsanız ağlanacak o kadar çok konu var ki…
 
Bu gün kanalın birinde SONAR’ın yaptığı istatikleri dinledim. Hâlâ en güvenilir kurum TSK çıkıyormuş. Anlayan varsa beri gelsin.    Hatırlarsanız RTE okuduğu bir şiir sonrası hapsi boylamıştı. Şimdilerde yine sıkça şiir okumaya başladı. Hadi hayırlısı…
 
iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

öyle ağır ve öyle çok işimiz varki..

öncelikle akıl sağlığımızı korumamız gerekiyor. ve sabırlı olmamız,güçlü,kararlı yorulduğumuzda dinlenip ,tekrar devam edebilecek kadar azimli.
elbette bütün bu dile getirdiklerinizin farkında olan,söylenmeyen,geçmişin karanlık sayfalarında daha ne olaylar olduğunu bilen, azınlıkta kalan bizlerden bahsediyorum.

tarihimizde çoğu zaman hainler kahraman,kahramanlar ise hain,din düşmanı,faşist darbeci olarak gösteridiler ve bunlara inanılıyor halen.
hileli seçimlerimizde oldu. oylar çalındı ,saklandı ,eklendi,türlü dolaplar.. ve bu karanlık eller hala işbaşına olduklarından dürüst bir oylama sonucu,ve adaletin yerini bulacağını beklemek hayal kurmaktır.

ne fark ederki zaten içimiz parçalanıyor,timsah gözyaşlarını görünce acılarımız tazeleniyor madem, daha kötü günler göreceğimizi varsayabiliriz.
böylece oturup ağlayarak,kahrolmak yerine hem bireysel olarak hemde bir araya gelip uzun vadede neler yapabileceğimizi düşünebiliriz. iletişim çağında yaşıyoruz.
böylece kahramanlarımız boşuna öldürülmemiş olurlar. zaten basın şehitlerimiz, ayrıca Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, bizden başka kime güveniyorlardıki ?..
 

Herkes Ülkeyi sever

Sayın Selvihan Çiğdem, henüz yaşınız genç. O'nun için sizi anlayışla karşılayabiliyorum.
Bu ülkede her kes ülkesini sever. Fakat bunun ülkeye yararı faydası olmaz.
zannetmeyin ki, ülkeyi en çok seven sizsiniz! ötekilerde sizin gibi düşünürse bunun sonu nereye varır? Bunu bir düşünün. herkes karşısındakine, vatan haini gözüyle bakarcak olur, ülkeyi tek kendi gibi düşünenlerin sevdiğini düşünürse bunun sonu nereye varır?!
Yazınızda ülkede akla gelebilecek sorunların bir kısmını yazmışsınız. Birde diyorsunuz ki, bunlar cumhuriyetin sistemlerini ortadan kaldırmak için çalışıyorlar.
Ben size sormak istiyorum: yukarıda yaşanan olumsuzluklar sistemleri olan bir cumhuriyette olabilecek sorunlar mıdır?
Beni yaralayan ne bilir misin? okumuş insanların cahil cahil konuşmalarıdır!
Size göre bu ülkede bir cumhuriyet var... Öyle mi?
Öyle ise yukarıdaki sorunlar, açmazlar hatta ve hatta AKPnin varlığı bu cumhuriyet dediğiniz şeyin sonucudur!
Aydın olmak bir sisyasi düşüncenin kuyruğu olmak değildir. aydın olmak Büyük düşünebilmeyi sıradan düşünceleri aşabilmeyi gerektirir.
Ben bu yaşıma kadar(yaşım elli) vatan hainliği ile suçlanmayan bir hükümet görmedim. bir hükümet te bilmiyorum ki, ülkeyi o hükümetten kurtarmak birileri tarafından ülkenin kurtuluşu olarak görülmemiş olsun.
Böyle bir ülkede insanların bu nasıl cumhuriyet diye düşünmesi gerekirken, aarama motoruyla baktım hiç kimse "bu nasıl cumhuriyet" diye yazmamış bu güne kadar.
Ne çıkyor bilirmisiniz. bir popçunun şarkısı çıkyor. "bu nasıl cumhuriyet yazılınca!
Ülkeyi bunca insan seviyor olacak, ülkede bunca sorun açmazlar, çıkmazlar yaşanacak, O ülkenin cumhuriyetle yönetildiği söylenecek ve hiç kimse bu nasıl cumhuriyet diye düşünmeyecek!
Ondan sonra cumhuriyetçi kesileceksin! Yok böyle bir şey!
Anlmalıyız ki, Cumhuriyet böyle bir şey değildir. Bu ülkenin elde etmiş olduğu sonuçlar cumhuriyetin sonuçları değildir!
Tek çözüm; CUMHURİYETTİR. sadece cumhuriyet. 2. falan değil... sistematik kurgusu ile gerçek anlamada bir cumhuriyet bu ülkeyi kurtarır.
Sayın Çiğdem, ak partiymiş, gök partiymiş, ahmet mehmet, Tayyipmiş, Kemalmiş geç bunları!
sadece bunlara kurtarıcı gözüyle bakılması bile, ülkede cumhuriyetin sistemlerinin değil, saltanat düzeninin varlığının işaretidir!
Cumhuriyetin olduğu bir ülkede kurtarıcı arama zarureti olmaz!
Saygılarımla.

İzzet Bey, galiba siz benim

İzzet Bey, galiba siz benim yazdıklarımı ya çok iyi okumadınız ya da yanlış anladınız. Yaşımın genç olması politik fikirlerimin olmayacağı ya da romantik siyaset yapacağım anlamına gelmiyor bir kere burda anlaşalım.

Yazımı dikkatli okursanız ben "benden başka kimse bu ülkeyi sevmiyor" diye bir iddiada bulunmadım. Tam tersine gerçekten vatanseverlerin az sayıda aydın ve onlarla birlikte bu yolda yürümeye gönül vermiş sayıca çok fazla olmayan halk kitlesi olduğunu dile getirdim fakat onların da başlarına türlü işler geldiğini vurguladım. Devrim şehitlerimiz ve katliamlar bunlara örnektir. Daha fazlasını yazmayacağım, yazımda yer alıyor çünkü.

Bir diğer konu da siz cumhuriyeti savunma adı altında inkar ediyorsunuz. Cumhuriyetin kötüye kullanımı onun varlığını yok saymamımızı gerektirmez. Bunun sorumlusu da cumhuriyetin kendisi değildir. Sonuçlar cumhuriyetten değil, onun kötüye kullanımından kaynaklanır. Burada da tıpkı bir marksist gibi düşünmüşsünüz. Eğer sonucu kötüyse sistemleriyle birlikte başlangıcı da kötüdür hatta sizin deyiminizle yoktur. Sistemden anladığımız şey sistem olarak neyi gördüğümüz ya da görmek istediğimizdir.

Bir diğeri beni herhangi bir partinin ya da siyasi düşüncenin kuyruğu olarak görmeniz. Bu kanımca bir iftiradır. Çünkü yazımın hiç bir yerinde ben hiç bir siyasi partiye bel bağlamadım. Hiç bir zaman da kurtarıcı aramadım. Tam tersine cumhuriyeti kötüye kullanan ve işlemez hale getirenlere sitem ettim. Bunda neden gocundunuz o da ayrı mesele.Başka bir mesele de ben 2. bir cumhuriyet arıyor değilim. 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne gönülden bağlıyım. Ve onu tekrar kazanma umudumu da yitirmedim.

Bu anlayışla

Sayın Selvihan Çiğdem, Ben şunu söylüyorum; Bu ülkede cumhuriyet hiç bir zaman olmamıştır. 1923te sadece tabela değişmiştir! Neden olmamıştır? Bu gün bile, insanların "sistem" denilince; "insanlar neyi görüyor neyi anlıyorsa sistem odur." dediği. Bu gün bile bunun söylendiği bir ülkede Atatürk bile cumhuriyet kuramazdı! ve bu idealini gerçekleştirememiştir. Sistem ne bilmeden, Cumhuriyet hiç bir zaman gerçekleşemez! Size göre cumhuriyette kusur yok, hata cumhuriyeti kullananlarda. Sizi böyle düşündüğünüz için ayıplamıyorum. Çünkü; bu ülkede neredeyse insanların tamamı sizin gibi düşünmektedirler. İnsanların sistemden anlamamasının nedeni; Kötü bir anlayış bir anayasa yapar, niyeti cumhuriyet anayasası yapmaktır. Lkin sistemden anlamadığı, bilmediği için cumhuriyet anayasası yapmak üzere oturup, saltnat anayasası yaparak işini tamamlar. Sistemden anlamayan insanların kurdukları sistematik özürlü anayasaların uygulandığı bir ülkede, insanlara mekteplerde sistem böyle öğretilir! Sistem,neyi görüyorsanız odur, soyut kavramdır falan. Sistemler görülemeyen, tarif edilemeyen faaliyetler demek değildir oysa. Sistem nedir bunu anlatmayı çok isterim. fakat, faydası olmayacağı için anlatmayacağım Saygılarımla.

Merhaba

Bu nasıl cumhuriyettir diye soranlara, gerçek cumhuriyet rejimini arayanlara Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti iyi incelemeleri ve mutlaka peşinden gitmelerini öneririm. Çünkü diğer yollar Sevr' Mondros'a falan çıkar. Saygılar...

"Bu ülkede cumhuriyet hiç bir

"Bu ülkede cumhuriyet hiç bir zaman olmamıştır. 1923te sadece tabela değişmiştir!" bu düşünceyle bana zaten ne cumhuriyeti ne de sistemi anlatmayın zaten; dediğiniz gibi faydası olmaz.

bu zamanda cumhuriyet savunuculuğuna baş koyan..

ATATÜRK gençliği, hiç şüphem yokki çok farklı. onlar iletişim çağında birbirleriyle iletişim kurabiliyorlar ve bunu çok iyi değerlendiriyorlar.
ve sizde onların oluşturduğu bu dergide düşüncelerinizi yazabiliyorsunuz.

"Bu ülkede cumhuriyet hiç bir zaman olmamıştır. 1923te sadece tabela değişmiştir!"
bu düşüncenize katılmak mümkün değil.. ATATÜRK ve cumhuriyet düşmanları bile bilirki bu ülkede cumhuriyet var ..

eminim başka alanlardada bu düşünceleri tartışabiliyorsunuz.
tartıştığınız insanlar sizinle aynı fikirde değil.. o insanlar bu cumhuriyeti savunuyorlar,iktidarları,saltanat sürmeye çalışanları, görünürde muhalefet edenleri değil... bu insanları inkar etmeyeceğinize göre cumhuriyetin olmadığını söylememelisiniz... bende bir ATATÜRK cumhuriyetçisi olarak kendimi bildim bileli ülkemin cumhuriyetine bağlıyım kişilere değil.. düzeltilmesi gerek,yanlışların yeniden yapılandırılması,suçluların cezalandırılması, bağımsızlığımızın kayıtsız şartsız korunması gerek, bunları söylerseniz kimsenin itirazı olamaz.. saygılarımla..

gerçek

1930'lardan beri demokrasinin bu ülkede hiç bir zaman olmadığını rahatça söyleyebilen biri olarak, gözlemlediğim şey şudur:
Türkiye'de insanlar daima gerçeği duymaktan korkarlar. Hal bu ki sorunu kabullenmeden çözüm üretemezsin. Görünmeyen bilinmeyen birilerini suçlar, kendini kandırır durursun.

Şeklen bir şeyler -hatta çok şey- değişmiştir, buna gerçekten inananlar bile olmuştur ancak asla hayata geçmemiştir. İnancı en yüksek olan -doğal olarak- Mustafa Kemal'di ve tevekkeli değil, ölümünün hemen ardından kurmaya çalıştığı sistem çatırdamaya başladı ve günümüze kadarda bir türlü dikiş tutturamadı.

Resmi tarih ortadadır. İhtilaller, katliamlar, faili meçhuller, korunan kollanan gruplar, devlet içindeki soygun, ABD sömürüsü, istismarlar... Mustafa Kemal'in ölümünden sonra padişahlık kaldığı yerden devam etmiştir 'başbakan, cumhurbaşkanı' mahlasıyla!

Her şey ortadadır. O dayandığınız, yere göğe sığdıramadığınız kavramların içine korkmayın da bir bakın, bomboştur, bomboş.

1930'dan 1938'e kadar

1930'dan 1938'e kadar demokrasi yoktu. Olmamasının ise nedenleri vardır. Bu dönemi tek parti diktatörlüğü olarak nitelendirenler de var. Onlara şunu söylemek istiyorum:

1. Devrimden yeni çıkmış bir ülkeydik,

2. Buna rağmen ülkenin çeşitli yerlerinde yeni kurulan devleti yıpratmak amaçlı yabancı güçlerin eliyle özellikle isyan çıkratılmaktaydı.

3. Buna rağmen Atatürk kendi kurduğu partisinin muhalefet bir parti olması için çalıştı. O partiler ne yaptı daha devrimler oturmadan devrimlere karşı açık bir isyan ve inkar politikası güttüler.

4.Buna seyirci mi kalınacaktı. Henüz ülkenin demokratik bir havaya girmesine çok vardı ve bu istek ertelendi.

5. Bu sadece bizim ülkemizde mi yapıldı? Devrimle kurulan her ülkede bu uygulama belli bir dönem vardır.

Ha, özellikle çok partili siyasi sisteme geçildikten sonra cumhuriyet adım adım kendi özelliklerinden sıyrılmış, içi boşaltılarak sadece adı bir kabuk gibi bırakılmıştır. Ama yapılan tüm akıl almaz olaylar işte bu kabuk altında gerçekleştirilmiştir. Peki, bunda hata cumhuriyetin midir? Atatürk'ün müdür? Pireye kızıp yorgan yakmak gibi sizin düşünceleriniz. Devletle hükümeti karıştırdığımız gibi bunu da karıştırıyorsunuz. Neden cumhuriyeti hak ettiği üzere yaşatmak yerine onu yok saydığını insanların anlayamıyorum. Hiç kurulmasaydı daha mı iyi olurdu? Bunu tartışabiliriz.

"O dayandığınız, yere göğe sığdıramadığınız kavramların içine korkmayın da bir bakın, bomboştur, bomboş." Sevda Hanım, ben cumhuriyetin şeklen değiştirilmeye başlandığı zamana kadarki kazanımlarının içini hiç bir zaman boş görmedim.

1924 anayasası ..

http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa24.htm cumhuriyetin ilanından sonraki türkiye cumhuriyeti anayasası.. 1982 anayasası http://www.tbmm.gov.tr/anayasa.htm referandumdan sonraki anayasayı bekleyelim ve görelim.. bunda cumhuriyetimizin suçu nedir ? yönetime gelenlerin,getirilenlerin yaptıkları ve yapmadıklarına dayanarak cumhuriyetimizin içi boş demeye hakkınız varmı ? sizi bilemem ama bizlere emanet edilen bir türkiye cumhuriyeti devleti var.. ve o emanet varki ahtapot gibi her taraftan kuşatıldı ve tamamen yıkılmak isteniyor.. illaki fikrim değişmez diyorsanız ATATÜRK'ün gençliğe hitabesinide boş varsayın. eğer ATATÜRK'ün boş yere cumhuriyeti kurduğunu, ve ileride ( şimdiki zamanda ) yıkılmak istendiğini ön görerek bizlere emanet etmesinede ciddiyetle bakmıyorsanız tabii.

herkes bakar ama herkes göremez

Bir ülke düşünün, ne eğitimi gelişmiş, ne endüstrisi gelişmiş, ne tarımı gelişmiş, ne kenti kent, ne köyü köy olmamamış. ülkenin her yerinde sorunlar, açamazlar çıkmazlar. Ben diyorum ki, bütün bu olanlar cumhuriyetin olmamasındandır! Bunu ifade eden birisi cumhuriyete düşmanmıdır? Öte yandan birileri cumhuriyet adı altında cumhuriyetle alakası olmayan bir garabeti varlığından, korunmasından bahsediyor. Bu ne üdüğü belirsiz garabeti çok sevdi isen hayrını gör! Ben hiç bir şeyin sevdalısı değilim, cumhuriyetin sevdalısı olduğum kadar. çünkü ben ülkemi seviyorum, bu düzen garabetinin bir an evvel ortadan kalkıp, kimin ne ettiğinin belli olduğu, herkesin görev ve sorumluluk alanında egemen olduğu, temeli adalet olan gerçek anlamda bir cumhuriyetin mücadelesini tek başımdada olsa vereceğim! Ben burada yazdığımdan çok daha sert yazıları cumhurbaşkanlarına başbakanlara yazmışım. Korkmadım! içinde bulunduğum vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmedim! Devlet kurumunda çalışırken, kaymakamdan fazla maaş alıyorken, işimden olurum demedim. başını belaya sokarsın dediler. bu ülke için çok başlar gitmiştir. Birde benim ki gidiversin dedim. ben ilk okul tahsilliyim. kafamın netliği buradandır. bir insanın kafasına, ilk mektepten itibaren ülkede cumhuriyetin olduğunu, ülkenin alıp başını gitmekte olduğunu belletirsen, kimseler ona ülkede cumhuriyetin olmadığını anlatamaz! Varsa cumhuriyet, vede iyi bir şeyse ülkenin bundan fayda görmesi gerekmez mi? Ben yok diyorum, ve cumhuriyetin olabilmesi için bir mücadele veriyorum. Karşımdaki düşünce var diyor. sadece şikayet ediyor. memleketin mahfolmasına istiklalinim elden gitmesine,ülkenin istikbalinin kararmasına isyan ediyor. Birilerine sövüyor sayıyor, hainlikle falan suçluyor. tek yaptığı bu! Gerçeği görnlerin farkı ise, O biliyor. Sistem bu iken insan bu olmak zorundadır. Bunu bildiği için, kimseyle kavga etmiyor, kimseye sövmüyor, kimseyi ihanetle suçlamıyor. O sadece daha mükemmel bir cumhuriyetin derdinde. Cumhuriyet var mış? Eee anlat nasıl bir şey? nasıl bir şey olduğunu bilmez. Çünkü bizim kitaplarımızda cumhuriyetin ne olduğu anlatılmaz! Çünkü bu anlatılsa, herkes diyecektirki; ama bizim ülkemizde bu yooook! Sen nasıl bir şey olduğunu öğrenme çocuğum. Cumhuriyet vardır ve iyi bir şeydir. bunu kafana berçinle, buna iman et... Eğitim hayatı boyunca buna iman ettirilir. Şimdi insanın cumhuriyete hiç bir katkısı olamaz. Bu insan daha mükemmel bir cumhuriyet arayışında olamaz. Sadece ah vah çeker, hayıflanır. Saygılarımla.

İzzet bey, yazdıklarınıza son

İzzet bey, yazdıklarınıza son açıklamamdır. Zira bu konuda anlaşamaycağız. Siz kafanızda bir ütopya oluşturmuşsunuz. O da "cumhuriyet ütopyası." Ortada olan bir şey yok. Somut bir örnek veremiyorsunuz. Ama ona "inanıyorsunuz" keşke var olsa diyorsunuz. Ama siz gerçek cumhuriyeti görseniz de onu tanımayacağınız için inkar edeceksiniz. "Cumhuriyet olsa bunlar var olur mu diyorsunuz." Ben de diyorum ki cumhuriyet bir insan değil ki kanlı canlı. O bir yönetim şeklinin adı. Ha siz bunu uygular, işlersiniz her şey cumhuriyete uygun olur. Yok eğer kağıt üstünde anayasada bulundurursunuz ama bir işe yaramaz. Evinize bir tv aldınız ve çalıştırmıyorsunuz. Siz çalıştırsanız da çalıştırmasanız da onun adı tv'dur. Ha açar çalıştırırsınız işlevini görür sizi bilgilendirir, eğlendirir. Ya da çalıştırmaz bir köşeye atar çürümeye bırakırsınız. Bu da bir tercih meselesidir.
Siz sürekli bize hamaset yaptığımızdan bahsediyorsunuz ama nerden biliyorsunuz bizim bir şeyler yapmak için çalışmadığımızı? Kendi fikirlerinize kendinizi inandırmışsınız kargadan başkasına kuş demem diyorsunuz. Peki siz ne yapıyorsunuz ya da o kadar uğraştınız da neden bir şeyleri düzeltemediniz? O kadar çok kendinizi övüyorsunuz ki ortada bir veri yok. Ben insanların kayıtsızlığından şikayetçiyim. Siz kalkmış beni bir şey yapmamkla suçluyorsunuz. Ben bir uğraş içinde olmasam neden bu kadar ilgilendrsin bu konular beni. Lütfen kafanızdaki "tabu"ları yıkın. Bu sizin yararınıza olacaktır.

size göre cumhuriyetin mücadelesini sadece kendiniz veriyorsunuz

başkaları vermiyor,başkaları anlamaz,ve göremez.. başkaları korkar,ve aldıkları maaşları kaybetmemek için susar öylemi izzet bey ? size göre, sözde cumhuriyet ! olan bu ülkede , ya müslüman lar var sistemden anlamayan, yada sistemden anlasalarda müslüman olmayan insanlar var. toplumu ikiye bölmüşsünüz. bizlerde toplumun kaç parça halinde olduğunu,nerelerin köy nerelerin medeni olup olmadığını biliyoruz.. medeniyetin nerelere ulaşıp ulaşmadığınıda, kültür seviyemizide biliyoruz.. ihanetin medeniyeti kültürü,sosyal ve ekonomik durumu olup olmadığınıda biliyoruz.. ülkenin yıllardır neden kalkınmakta güçlük çektiğini,tersanelerimizin neden gelişmediğini,neden en değerli fabrikaların,kurumların satıldığını,biliyoruz... necip HABLEMİTOĞLU uğur MUMCU bahriye ÜÇOK abdi İPEKÇİ've nice aydınlarımızın neden katledildiklerini biliyoruz.. ergenekon dümeniyle kahramanlarımızın aydınlarımızın cumhuriyet savunucularının neden içeride tutulduklarını iyi biliyoruz.. sadece oturduğumuz yerden isyan, küfür,hakaret etmiyoruz.. tanımadığınız insanların neler yapıp yapmadıklarını biliyormusunuz ? nelerin mücadelesini verdiklerini,kendilerini nasıl geliştirdiklerini, kültürlerini,düşüncelerini,cesaretlerini, çalışmalarını,hayallerini biliyormusunuz ? bilmiyorsunuz .. ayrıca sanki yazar, makalesinde pempe tablo çizmiş gibi davranıyorsunuz.. size göre siz tek başınıza mücadele veriyorsunuz, hemde olmayan bir sistem için!.. bize görede, bize emanet edilen ve hiç şüphe duymadığımız cumhuriyetimiz için 'biz' olarak mücadele ediyoruz..

Somut örnek

Maksadım sizi üzmek recide etmek değildir. " Bir ütopya oluşturmuşum, somut örnek veremiyormuşum" sevgili Selvihan, ortada somut başarısız bir Türkiye gerçeği var. Siz henüz bunun nedeni olarak kişlerin anlayış ve zihniyetlerinin bozuk olduğunu söylüyorsunuz. Bense hayır, sebep gerçek anlamda cumhuriyetin olmayışıdır diyorum. Keşke var olsa demiyorum... ben ilk okul tahsilimle, anadolunun orta yerinde, herkes para buldukça arabasını yenilerken 2001 yılında Türkiyenin cumhuriyetini yenilemek için para harcadım. ben bu konuya 1995 yılından beri kafa yoruyorum. Sen benim atıp tuttuğumu falan söylüyorsun. (Reform ve farklı Türkiye "Herşey değişecek" yazın arama motoruna Tbmm kütüphanesinde benim tarafımdan böyle bir kitabın yazılmış olduğunu göreceksiniz. Ben senin yazdıklarınla her gün muhatap oluyorum. yeni bir şey değil yazdıkların. Ama benim yazdıklarımı bu ülkede duyamazsın! Çünkü senin cumhuriyet bilmezler, sistemde hata olduğunu söyleyen yazan ne kadar insan varsa hapislere attılar, analarından emdiklerini burunlarından getirttiler. Sevgili selvihan bana yazdığın ilk youmdan itibaren herşeye rağmen sende ilerleme görüyorum. Bir yorumunuzda "çok partili dönemde cumhuriyetin için boşaltıldığını kabuğunun bırakıldığını" yazmışsınız. ha tabelası var, ha kabuğu kalmış. Buda yanlış. elliden önce cumhuriyet adına bir şey vardıda elliden sonra ayıklanmış değildir. Bakın şunu kabul edin. bu çok önemli. kim yeni bir şey söylüyorsa altında illakin bir çapan oğlu aramaktan vaz geçin. yukarıda bana karşı bir yorumda, benim düşüncemin ya sevr e ya mondorosa çıkacağı söylenmiş. Benim yolum cumhuriyetten başka biryere çıkmaz. Sevgili Selvihan, "gerçek cumhuriyeti görsemde tanıyamayıp inkar edermişim..." öyle yazmışsınız. yani ben cumhuriyet bilmezin biriyim öyle mi? Ve siz diyorsunuz ki, "cumhuriyet bir yönetim şeklinin adı" külliyen yanlıştır. ama bu yanılgıya düşmenin günahı senin değil! Bakın sizin ifadenizle, türkiyenin cumhuriyet gerçeği ortaya çıkıyor. Diyorsunuz ki,Cumhuriyet yönetim şeklinin adı. sen veya senin gibi düşünenler bir ismin kavgasını veriyorsunuz bana karşı?! aslında aynı şeyi söylüyoruz. siz cumhuriyet bir yönetim şeklinin adı diyorsunuz, ben Türkiye de sadece cumhuriyetin tabelası var diyorum. gerçek şudur: cumhuriyet bir yönetim şeklinin adı değildir. Gerçek bir cumhuriyet; sistematik bir yönetim biçimidir. En kısa tarifi budur. Cumhuriyet ülkesinde seçilmişlerin egemenliklerinin sınırı olur. bunu sistem tayin eder. Ne yazık ki ülkemizde, sistematik olarak seçilmişlerin eğemenliğini sınırlandıramadığımız için bizim seçtiklerimiz padişah olup saltanat kuruyorlar! Ve cumhuriyetin böyle bir şey olduğunu zannediyorlar! Seçilmişlerin sınırsız bir egemenlik kulanabildiği bir düzen dünyanın en kötü düzenidir! Peki bu neye göre böyle yapılıyor? Cumhuriyet bilmezlerin yaptıkları anayasalara göre! Bizim sistemimizde kuvvetler ayrılığı yoktur. Kuvvetler ayrılığının olmadığı bir cumhuriyette dünyada yoktur. varsa bile yok hükmündedir. Varsa bile ülkeye millete faydası yoktur! keşke cumhuriyeti anlamayan sadece siz olsanız. mecliste bunları anlayacak kapasitede milletvekilide yoktur. bunu anlayacak aydında yoktur. Vaziyet bu iken, siz bana çok çalıştınızda "düzeni neden değiştirmediniz? diye soruyorsunuz. El insaf!!! Gerçek cumhnuriyet bir kişi ile olmaz! olsa idi Atatürk bunu gerçekleştirirdi. Türkiyede insanlar sorunların çokluğuna bakarak, değişmesi gereken çok şeyin olduğunu düşünüyorlar. Bilmiyorlar ki sistemler basit hatalardan dolayı iflas eder. sistemler anlayış ve zihniyete göre çalışmazlar. Sistemlerde zorunluluk esastır. hep söylenir; siyasetçiler Kuvvetler ayrılığına riayet etmiyor diye. sistem onu, zorunlu bırakacak. Bu riayetle ahlakla etikle olmaaaz! Eğer memleket onun bunun ahlakına,anlayış ve zihniyetine kalmışsa eyvaaah ki ne eyvah! Bir padişaha ülkeyi bırakabilirsin korkma, fakat bir seçilmişin ahlak ve zihniyetine ülke bırakılamaz. Çünkü o seçimle gelmiştir, istikbali seçim kazanmasına bağlıdır. seçim kaybetmemek için siyasi istikbali için bir seçilmişin yapamayacağı yoktur! Türkiye bu yüzden dış güçlere mahkum hale gelmiştir. Ülkeyi yönetmekte başarılı olamadık, seçilmişlerin sınırsız egemenlik elde edebiliyor olması bürokrasinin seçilmilerin dalkavuğu olmaya mahkum olması devletin işlememesine neden olmuştur. devlet işlemeyince hiç bir konuda başarılı olunamamıştır. hadise sistematiktir. Saygılarımla.

İrfan beye

Sayın İrfan Değirmenci, sen beni birilerinin yanına koyuyorsun. Cumhuriyetinin hayrını gör. ne diyeyim.

Bu ülkede cumhuriyet hiç bir

Bu ülkede cumhuriyet hiç bir zaman olmamıştır. 1923te sadece tabela değişmiştir!" bu düşünceyle bana zaten ne cumhuriyeti ne de sistemi anlatmayın zaten; dediğiniz gibi faydası olmaz

Doğru söze ne denir...

izzet Beye 1 soru sadece ...

Sayin Izzet Kutukoglu; sadece bir soru sormak istiyorum size.. yorum dahi yapmayacagim... Bir TECAVUZ olayinda hicbirsey dahi bilmedigimiz en bastaki durumda, sucu oncelikli olarak tecavuze ugrayan zavalli kadinda mi ararsin yoksa zorla tecavuz eden erkekte mi ?... eminimki bu soruyu durustce cevaplamak ne cumhuriyetciler icin zordur ne de anti-cumhuriyetciler icin ... ve gene eminimki hepsinin cevap aynidir...

Cevabım

Altan, Tecavüz diyorsun, kadının zavallı olduğunu söylüyorsun değilmi? Bu bir tecavüz ise, kadın zavallı ise Elbette suçlu tecavüz eden erkektir.
Bu soruyla nereye varmak istiyorsunuz? cumhuriyetle alakası nedir?
Ben de size bir soru sorayım. Size göre; Ülkeyi açmazlara çıkmazlara sokan, ülkeyi bir sorunlar çetrefiller ülkesine çeviren, ülkenin istiklalini ortadan kaldırıp, istikbalini karartan bir düzeni savunmakmıdır cumhuriyetçilik?
Yoksa hayır! Cumhuriyet bu değildir!
Gerçek cumhuriyet bu düzenden farklı bir şeydir. Gerçek cumhuriyet kaybettirmez kazandırır demek midir? Cumhuriyetçilik?
Benim cumhuriyet anlayışıma göre, seçilmişler padişah olamaz!
Olmaz değil! Olamaz!
Ama bu günkü, cumhuriyet diye birilerinin koruduğu bu düzende pek ala olabiliyorlar!
Bu ise cumhuriyet denilerek savunulup sahip çıkılan ben yokum arkadaş!
Cahiliye devri insanı gibi, ben atamdan dedemden bunu gördüm dersen, güle güle atanın dedenin yolunda devam et!
Ama bir hakikat var...
ülke elinin altından gidiyor!
Ve bunun mümessili senin savunduğun düzen!
Senin atan bunu mu yaptı?
Ülke elden giderken, Senin atan atamızdan böyle gördük değip, padiaşhı mı etekledi?
Beyler, biraz akıllı biraz mantıklı olmak gerek!
Benim Atatürk'üm padişahlığa, saltanata son diyerek cumhuriyet ilan etti!
Ama olmadı! olamazdı!
gerici zihniyet buna müsade etmedi. Adı olsun ama hiç bir şey değişmesin istedi!
Ve hiç bir şey değişmedi, şatavatı ile, saltanatı ile, entrikaları ile saltanat bu güne kadar geldi.
Bu günkü iktidar kavgaları saltanat kavgasından başka bir şey değildir.
Günaydın beyler.
Uyanın ya, hala bu ülkeye cumhuriyet gelmedi.
sen buna cumhuriyet diyorsan hiç bir zaman gelmeyecek!
Ama bir gün bunun cumhuriyet olmadığını birileri anlayacak! benim gibi.
Er yada geç, ben görürüm veya görmem bu ülkede mutlaka gerçek bir cumhuriyet yaşanacaktır.
Ve bunun mücadelesini vermiş olmanın gururunu yaşayacağım, ben bu mücdeleyi atalarıma saygının gereği, gelecek nesillere bir borç olarak veriyorum.
Ya sen ne yin mücadelesini veriyorsun?
Sen bir tabelanın bekçisisin. O tabelanın arkasındaki düzen yozluğuna ne zaman bakacaksın?!
Benim tabela ile meselem yok ki; Cumhuriyet diyorsun. Eee, ben başka bir şey mi? diyorum.
Eğer doksan yıl önecki millet, bu günkü cumhuriyetçiler kadar geri kafalı olsa idi, bu gün bu ülkede cumhuriyetin tabelası bile olmazdı! tabelası bile!
daha mükemmel bir cumhuriyet diyen insanı bile, anti cumhuriyetçi ilan ediyorsunuz ya.
Pes vallahi! pes!

Son cevap

Oncelikli olarak aciklayayim ki, cumhuriyet kuruldugundan itibaren egitimsiz kisiler tarafindan yillardir tecavuze ugrasmissa bunu onun sucu olarak gormek yanlistir... Burda suc egitimsiz gerici hala padisahlikta kalmis insanlardadir... Aslinda bana gore egitimsiz cunku egitim almamis insan annesinin babasinin sozunu dinlemeye yatkindir kendisinin fikri yoktur, anne babasi yoksa gider cemaat gibi kendisinden daha akilli oldugunu dusundugu kendinden yasli insanlarin sozunu dinler buda kendinden 20-30 yas yasli kisinin zamaninda kalmak demektir bu da gericilige sebebiyettir.. cozum egitimdir tabiki ..ancak Turkiyemde bu egitim sartlarinda bu sorunun halledilmesinin hic kolay olmayacagi apaciktir maalesef...Bu konu bence Turkiyenin en buyuk kara deligidir... Kendinizi cumhuriyetci oldugunu soyluyorsunuz ama diyorsunuz ki ATAM bu ulkede sadece tabela degistirdi baska bisey degistirmedi ...Bu nasil bir tezattir!!!... Bir halkin esaretten kurtulusundan tutun, okuma yazma orani %1 bile olmayan bir ulkede alfabe degistirerek egitime kadar yaptigi, yapmaya calistigi ama omrunun yetmedigi icin koklendiremedigi butun reformlari nasil cumhhuriyetci olup da bir tabelaya baglayabiliyorsunuz anlamis degilim...Daha mukemmel bir cumhuriyet istedigim icin anti-cumhuriyetci oldum diyorsunuz ...ATAMin yaptiklarini direk bir tabelaya indirgerseniz kusura bakmayin ama boyle anlasilmasi gayet normaldir... Eger anlatmak istedikleriniz daha duzgun daha aciklayici anlatabilseydiniz mesela cumhuriyet ATAM tarafindan kurulmustur ama halkim bunu kac yil gecti hala anlayamadi hala gerici kafada oldugu icin padisahlik istiyor gibisinden anlatsaydiniz, kimse sizi oyle dusunmezdi ...Lutfen polemik yaratmadan once, biseyler yazarken iki kere dusunup de yazalim... Ayrica evet haklisin cumhuriyetlerde secilmis padisah olmaz... Ancak Cumhuriyetlerde dokunulmazliklarda olmaz padisahlarin padisah olduktan sonra denetlenmesi icin!!!.... Cumhuriyet olarak tabiki gercekten buyuk eksikliklerimiz var (dokunulmazlik,secim baraji vs...) Ancak sizde biliyorsunuz ki bu yanlisliklar Turkiyemde Cumhuriyetin dogurdugu sonuclar degil, Cumhuriyetin onemini kavrayamamis ,gerici egitimsiz insanlarimizin, onlarin bir araya toplanip kurduklari partilerin urunudur ...

Tartisma icin tesekkur ederim.Kirici sozler etmissem ozur dilerim... Iyi gunler...

aynı şeyi istiyoruz

Sayın Altan, Aslında farklı bir niyetimiz yok, niyetimiz aynı. Ancak, kafamızda oluşmuş tabular bize farklı bir şey düşünem fırsatı vermiyor. Ben Atatürk'ün sadece isimden ibaret bir cumhuriyet getirdiğini söylemiyorum. O günün şartlarında Atatürk'ün cumhuriyet ilan etmesi ve insanlara cumhuriyeti ideal olarak göstermesi O'nun ne kadar büyük bir lider, önder olduğunu gösterir. Ben derim ki, Atatürk ideali olan cumhuriyeti ülkeye getirebilmekte başarılı olamamıştır. Bu, O'nun beceriksizliğinden kaynaklanan bir başarısızlık değildir. Eğer Atatürk'ün ideali olan bir cumhuriyet gerçekleşmemiş ise, bunun nedeni, Atatürk sevgimizin, ve cumhuriyeti sahiplenme konusunda samimi olamyışımızın sonucur!
Bu gün için cumhuriyeti çok daha ileri seviyelere getirmiş olmamız gerekirdi. Ne yazık ki dar bir cumhuriyet anlayışı cumhuriyetin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir!
Bu sitede cumhuriyeti istemeyen bir insanın varlığını düşünebir misiniz?
Ben bu sitede yazı yazan, yorum yapan herkesin cumhuriyeti istediğine inanıyorum ancak, daha mükemmel bir cumhuriyet istediğimde büyük bir mukavemetle kaşılaşıyorum.
Bunun anlaşılabilir bir yanı yok!
Eğer cumhuriyet istiyorsan, neden daha mükemmelini istemiyorsun?
Atatürk sağ olsa idi, 1920 de bindiği araca binmez daha mükemmine binerdi. Sistemler gelişmelere açıktır. Bir sistem daha mükemmeli kurgulanana kadar mükemmeldir.
Sayın Altan, önemli bir noktaya değinmişsiniz. Cumhuriyet seçilmiş padişahlar rejimi değildir. Bunu kabul ediyorsunuz. Dokunulmazlık meselesine gelince...
Eğer sistem seçilmişi padişah yapıyorsa ki, yapıyor. Padişahların dokunulmaz olduğunu bilmemiz gerekir. seçilmişlerin padişah olduğu bir rejimde, dokunulmazlığın kalkmayacağını da bilmemiz gerekir. Ne zaman ki seçilmiş padişahlar düzeni değişir, o zaman dokunulmazlık kalkması mümkün hale gelir. Sistem gerçeğini görmeden dokunulmazlığın kalkmasını beklemek, ve isyasi partilerin bu doğrultuda ki taleplerine inanmak saflıktan öteye bir şeydir!
Sayın Altan, bu ülkede olan biten hiç bir şey beni şaşırmıyor... Beni tek şaşırtadan bu ülkede insanların sistemden anlamaması!
Ben hiç bir siyasi partinin savunucusu değilim. Al birini vur ötekine! Şimdi akp li olmayanlar akp nin kadrolaştığını söylüyorlar. Bunu söyleyen muhalefet iktidar olduğunda kadrolaşmayacak mı?
İktidar kadrolaşması sistemsizliğin bir sonucudur.
Bir parti lideri çıkarda, iktidarların kadrolaşamayacağı bir sistem ortaya koyarsa o partinin hizmetkarı kölesi olurum. varmı böyle bir lider?
Yok.
Bakın, ben sistemi veya düzeni eleştirirken siz benim neden sistemi veya düzeni eleştirdiğimi düşünmüyor sormuyorsunuz.
Ben size neden sert tepki veriyorum bunu da anlamıyorsunuz.
Bunun nedeni, sonuçta düzen gerçeğini göz ardı eden, hatta çok seven padişahlığa hevesli bir partinin savunucusu durumunda olmanız benim kendimi kaybetmeme yetiyor!
Aptallık bir yere kadar! başkalarını bilmem ama ben aptal yerine konulmayı içime sindiremiyorum!
Bu millet daha fazla aptal yerine konulamaz!
Biz dürüstüz, biz ahlaklıyız, biz halkı seviyoruz, biz ülkeyi çok seviyoruz diyerek kimse beni kandıramaz. Henüz Akp kurulmamışken, sistem değişmeden hiç bir şey değişmez dediğim zaman, bir arkadaşım, sistemle alakası yok dinine bağlı namazında niyazında bir başbakanımız olsa her şey değişir demişti.
Şimdi o arkadaşa soruyorum. Ne değişti?
Öğle susuyor!
Bu gün CHP ne diyorsa, on beş yıl önce bu günkü Akpliler aynısını söylüyordu.
Eğer biz muhalefetin söylediği her söze inanıp arkasına düşeceksek, bu ülkeye yazık olur!!!
Benim iyi bir lider arama gibi bir derdim yok, iyi parti aramıyorum. Kurtarıcılardan Allah kurtarsın.
Bu ülkeyi ancak hatalarından arınmış, sistematik olarak iyi kurgulanmış bir cumhuriyet kurtarır.
Bu işler, anlayış, din iman, ülkeyi sevmekle, Atatürk'ü çok sevmekle falan olmuyor.
Ya sistem gerçeğini fark edeceğiz, yada alçak sürünmeye devam edeceğiz.
Şunu özellikle vurgulamak isterim. benim idealimdeki, mükemmel dediğim cumhuriyet;
Her iktidar olanın padişah olmadığı cumhuriyettir.
Bunu sistematik olarak önlemenin yolu vardır.
Ben bunu anlatırım. fakat, sistemde kusur olmadığını söyleyen birilerine bunu anlatmak için vakit henüz erken...
sayın Altan, Yorumun başlığına "son cevap" yazmışsınız.
Neden son?
Sonuçlanmış bir şey yok ki.
Tartışma için teşekkür etemeniz bir incelik, bende size teşekkür ediyorum. Bir birimizi anlamak zorundayız. Sizin konumunuz şudur: Siz farklı bir anlayışın, farklı bir zihniyetin çare olacağını düşünen milyonlarca insandan birisiniz.
Bense, bense herkesin anlayışı zihniyeti kendine kalsın, ülke kimsenin anlayış ve zihniyetine kalmasın diyen biriyim.
ben sadece bu sitenin istenmeyen adamı değilim.
Eğer bir ülkenin kurtuluşu, birilerinin anlayış ve zihniyetine kalmışsa, buda göstwerir ki, o ülkede cumhuriyet gerçekleşmemiş bir hayaldir!
Saygılar, selamlar.

Son cevap dedim cunku bir

Son cevap dedim cunku bir daha yazmamayi dusunuyordum...Bunun nedeni de tartismanin yeterli olacagini dusundugum icindi...Ben sizi elestirmedim sadece Ataturkun kurdugu cumhuriyete tabela derken dusuncelerinizi yanlis ifade ettiginizi, insanlarin da bu nedenle sizi anti-cumhuriyetci olarak gordugunu oysaki istediklerinizin gayet dogru gayet her vatandasin talep etmesi, yerine getirilmedigi takdirde de sonuna kadar savunulmasi gereken aslinda gayet temel ve basit ihtiyaclardan bir tanesi oldugunu soylemek istemistim...Insanlarin bunu talep etmemesi gayet tabiki bazi yanlis politikalarin,egitimsizligin vs sonucudur ... Ben hic bir partiyi de savunmadim ...Yok chp yok akp ...Dogal olarak farkli bir anlayisin care olacagini dusunmuyorum... Turkiyenin tek caresi vardir oncelikli olarak tam bagimsiz olabilmektir... Bunun hangi partiden gectigi onemlidir degildir cumhuriyetime, kisisel haklarima saygi gosterdigi surece... Bu da ayni sekilde demektir ki iktidara gectiginda padisah olmayacak bir parti... Ayrica talepleriniz dogru olabilir ancak dile getirme yonteminiz yanlis olduktan sonra hic bisey ifade etmez ... Cunku herkes bilir ne anlattiginiz degil karsi tarafin neyi ne kadar anladigidir konustuklarimiz ... Ben size sadece bunu ifade etmek istemistim ... Yorum dahi yapmadim elimden geldigince ne herhangi bir siyasi parti tarafinda ne de karsimdaki kisinin konumu, durusu, hayata bakis acisi hakkinda... Cunku herkes yanlis yada dogru istedigini dusunmek ve savunmak da ozgurdur...Cunku herkesin dunyaya geldigi hayat sartlari ayni degildir ... Kimisi karnini doyuramazken o kisinden cumhuriyet, kisisel hak ve ozgurluk hakkinda konusmasini beklemek sadece hayaldir ... Kimisi sadece dinini yasamak ister ona gore yasar... Kimisi sadece yasamak ister... Kimisi cok egitimlidir hakkini savunmak ister gururunu korumak ister dogal olarak... Ancak tabiki asil onemli olan herkesi esit kabul edip saygi gosterebilmek baskasinin haklarina tercihlerine saygi gostererek ozgurce yasayabilmektir...

Tartisma icin yeniden tesekkur ederim ...Iyi gunler ...

Doğru olanı bulmak gerek

Sayın Altan, Atalerımız bize tam bağımsız bir ülke bırakmıştır...
Ama bağımsızlığımızı önemli ölçüde yitirmişiz!
Benim bu konudaki görüşüm şudur: ülkemizde cumhuriyet tam manası ile teşekkül edilememiştir. Bunun sonucu olarak ülke başarılı olamamıştır.
Cumhuriyetin tam olarak teşekkül edilememiş olması, ülke siyasetini girdaplar içine düşürmüştür. Bu girdabın yarattığı kaos içerisinde insanlar büyük gerçeği göremez hale gelmişlerdir. gerçeği göremeyen insanlar ülkenin kötü yönetilmesini siyasetçilerin anlayış zihniyet bozukluğuna bağlamışlardır. Oysa asıl bozuk olan sistemdir. sistemin bozuk olması anlayış ve zihniyet çarpılmasına yol açmıştır. Sistem bir kaptır. anlayış ve zihniyet kaba göre şekil alır. Sürahinin içindeki suyun, sürahinin şeklini aldığı gibi.
Eğer benim bakış açımla bakılacak olur ise, meselenin halli mümkündür. daha mükemmel bir sistemle anlayışı ve kötü olan herşeyi düzeltmek mümkündür. Aksini düşünecek olur isek, yani kötü olan anlayış ve zihniyet ise, yapacak bir şey yoktur! Çünkü anlayış ve zihniyet bozukluğu kendi kendine düzelmez. Kimse anlayışının kötü olduğunu kabul etmez! herkes başkalarının anlayışının kötülüğünden şikayet eder! burası çıkmaz sokaktır!
Malesef bizler sonuca bakarak çözüm üretme yoluna gidiyoruz. Bütüne bakmak zorundayız.
Elli yıldır çok partili demokrasiyi uyguluyoruz. fakat yanlış bir sistem kurgusunu işletmeye çalışıyoruz. işlemiyor! neden işlemediğini düşünmeden. Ülkeyi yönetenler kötü, bunların anlayışaları zihniyetleri kötü olduğu için böyle oluyor diyoruz. Bu görüş biz çıkmaz sokağa götürüyor!
Aksini düşünelim. insanların çoğunluğu, hayır kötü olan ne anlayış ne zihniyet nede siyasetçi değil, kötü olan sistem denilecek olsa.
Bu bakış açısı egemen olsa, inanın çözülemeyecek hiç bir mesele kalmayacaktır.
Çünkü bu anlayışa sahip siyasetçi ve toplum birbirini kötülemez birbiri ile kavga etmez. Birbiri ile sistemin kötülüğü üzerinde fikir oluşturmuş toplum ve siyaset sistemini mükemmel hale getirmekte zorlanmaz.
Ben yazdığım kitapta çokta düşünmediğim halde bu günkü sistemden en az on kat daha mükemmel bir sistem koyabilmişim.
Benim sistemim iktidarın sınırsız egemenliğini sınırlandırıyor. İktidarların padişahlaşmasını önlüyor. bu sistemde iktidar biraz muhalefetleşiyor. iktidar muhalfetleşirken, muhalefet iktidarlaşıyor. Böylece siyasal denge sağlanıyor.
Bizim insanımız siyasetçinin neleri yaptığına bakarken, neden yaptığına bakmıyor!
siyasetçi bir çok şeyi kötü bir düzenin icabı olarak yapıyor!
Torpil adam kayırma önemli hastalıklarımızdandır.
Bu kötü bir düzenin icabıdır! sisyasetçi yapmasın demek anlamsızdır! sistematik olarak torpil yapabilen sisyasetçi, sistematik olarak adam kayırabilme imkanı oalan siyasetçi bunları yapmak zorundadır! Sistem ona yaptırır. Ya nasıl yaptırır? diyemezsin. Bir bakan akşama kadar kaç torpil ve adam kayırma talebine cevap vermek durumundadır? Bunu bilmek lazım. bir yere kadar ahlakınız anlayış ve zihnitiniz buna karşı durabilir. Ama bir yere kadar! Sistem en düzgün karekteri bile hurdaya çevirir!
Adam kayırma, torpil, rüşvet işin içine girdiği zaman devlet çürümeye mahkumdur. Bu kötü bir devletin varlığına neden olur. O kötü devlet ülkenin başarısız olmasına neden olur. ülkenin başarısız olması, ülkenin mahkum olmasına neden olur.
Böyle bir durumda tam bağımsız olma şansımız olamaz. imkanı yoktur!
Olumsuzlukların tümünü birden olumluya çevirmek mümkündür. Sistemle bunun başka çaresi yoktur!
Saygılar, selamlar.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.