Türkiye'de Özgürlük Kime Ne Kadardır?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

         

               AKP'nin, demokrasinin ve özgürlüğün itici gücü görüldüğü ülkemizde, bize özgürlük diye dayatılanların neler olduğunu, başlık başlık değerlendirme gereği duyuyorum. Eğer bize özgürlük diye dayatılanlar, gerici uygulamalar ise ve bu söylenişi kendilerine kalkan yapanlar gerçekten özgür olmamızı engellemeye çalışıyorlarsa, bunu halkımıza duyurmak her yurttaşın boynunun borcudur. Şimdi tek tek maddelerimizi sıralayarak, Türkiye'deki özgürlük kavramını sorgulamaya başlayalım...

 
 
1)     İmam Hatipler ve Katsayıların Değiştirilmesi, YÖK, Harç Zammı
 
 
            İmam Hatiplerden ve meslek liselerinden yetişen öğrencilere yönelik haksız uygulamaların olduğu, her zaman yayın organlarının baş köşelerinde yer alan kült konulardan biri olagelmiştir. Meslek liseleri konusu elbette ki bu olayın süsü niteliğindedir. Katsayı eşitsizliği adı verilen süreç ile direkt olarak akıllara, bir eşitsizliğin olduğu fikri sinsice yerleştirilirken, asıl amacın; imam avukat, imam savcı, imam doktor yetiştirilmesi olduğu ise gizlenmektedir. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan herkes tarafından alkışlandığı! ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan tarafından tebrik edildiği bir büyük başarıya imza attı. Artık imam-hatip lisesi mezunu bir kişi, genel liseden mezun biri gibi Türk Silahlı Kuvvetleri dahil olmak üzere devletin tüm kademelerinde yer alabilecek. ( Demek ki imam-asker de olacak.)
 
            Fakat kimse şu soruyu sormuyor: İmam hatiplere niye kız öğrenci alınıyor. İslam dininde kadınlar zaten imam olamıyor... İmam olmak isteyen bir öğrenci hukuk fakültesine nasıl alınacak? Fen bölümü mezunları bile hukuk fakültesine geçiş yapamazken bu ayrıcalık imam-hatiplilere neden sağlanıyor? Asıl sormamız gereken sorular bunlar.
 
            Devlet üniversitelerinde örgün (gündüz) öğretimi yapan öğrencilerin harçlarına %8 zam yapılırken, ikinci öğretim öğrencilerinin harçlarına %100 zam yapılıyor. En büyük adaletsizlik ise işte burada devreye giriyor. İmam hatip mezunu öğrenciler diledikleri gibi üniversitelere girebiliyor ama 3 kuruş maaşıyla geçinmeye çalışan emekçinin çocuğu harç parasını ödeyemeyeceğinden dolayı ya üniversiteyi bırakıyor ya da üniversite hayallerini başka bir bahara kadar erteliyor. İstanbul Üniversitesi rektörü, üniversitenin yemekhanesini özelleştirmeye açarken, Tayyip Erdoğan'a fahri doktora ünvanı vererek eşitsizlikleri gidermeye çalışıyor!
 
            İmam hatiplerin önünü açan YÖK Başkanı özgürlükçü oluyor böylece. Harçlara zam yaptığı için iki kere özgürlükçü oluyor!
 
 
            2) Türban ve Eğitim Reformu:
 
 
            Şimdi bize senelerce özgürlük diye yutturulan "Türban"a gelelim. Türban, üniversitelere girsin mi yoksa girmesin mi? Bu konuyu tartışmayacağım. Konumuz özgürlük olduğundan bu soruna da özgürlük düzleminde yanıt arayacağım. Önce şunu belirteyim ki "Türban takanların" sırtını yasladığı kaynak, Kuran'ı Kerim'in Nur suresidir. ( Nur suresindeki mevcut ayetin kadınların kapanmasını söyleyip-söylemediği konusunu bir kenara bırakıyorum.) Türban takanlara göre Nur suresi, kadınların başlarını açmasını yasaklamıştır. İşte bu noktada durmak gerekiyor. Adı üstünde "Türban" kadınların başını açmasını yasaklamıştır. Bu bir yasaktır. Türban'a evet demek ise yasağa ve yasakçılığa evet demektir. Özgürlük ise türbanın tam tersi istikametindedir. Özgürlük, saçlarını rüzgara savurmaktır.
 
            Üniversitelerde "türban"a özgürlük sloganı atanları, bir gün olsun eğitim sistemi değiştirilsin, harçlar düşürülsün, üniversitelerde reform yapılsın derken duydunuz mu? Üniversite yurtlarında faşist baskılara maruz kalan öğrencilere destek verdiklerini veya oruç tutmadığı için öldürülen üniversite öğrencisi için tek bir söz ettiklerini duydunuz mu?
 
            Varsa yoksa türban, türban, türban... Herşeyin üstünü örter türban. Adaletsizliklerin, emeğin gaspının, faşist baskıların, harçların yükseltilmesinin...
 
 
            3) Erbakan, Engin Çeber, Kuddusi Okkır:
 
 
            Eğer "Kayıp Trilyon" davasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kader ortağıysanız, ceza bile alsanız yaşınıza hürmeten affedilirsiniz. Eğer adınız "Leyla Zana" ise sizin için Avrupa Birliği'nden heyetler gelir, kahraman ilan edilirsiniz.
 
            Eğer Sosyalist iseniz, adınız Engin Çeber ise işkencelere maruz kalırsınız. Sayımda ayağa kalkmadığınız bahane edilerek vahşice katledilirsiniz. Kamera görüntüleri olmasına rağmen bilirkişi dudak okuyamaz, yargı karşısına çıkan polisler ise Engin Çeber'in ablasını taciz ederler.
 
            Eğer Kemalist iseniz ve adınız Kuddusi Okkır ise cezaevinde ölüme terk edilirsiniz. Sesinizi ne savcı duyar, ne hakim. Bir örgütün kasası olmaktan yargılanırsınız, öldüğünüzde eşiniz sizin cenazenizi defnedecek kadar bile parayı bulamaz.
 
 
            4) Devletçilik ve Serbest Piyasa Yanlılığı:
 
           
            Devletçilikten yanaysanız ve özelleştirmelere karşıysanız dinozor ilan edilirsiniz. Sizin özgürlüğünüz o anda yok olur. Devir küreselleşme devridir. Aksini savunanın fikri fikir değildir, dost meclislerinde bile söylenecek bir söz değildir. Yasaktır. Türkiye'de devletçiliğin başarısını anlattığınızda ise (diğer dönemlerle kıyaslarsak), o devrin şartlarının şimdi mevcut olmadığı söylenir. Krizin sorumluluğu ise ya üst düzey yöneticilere (CEO) atılır ya da bankacılık sistemine. Kapitalist sistemi bir nevi "tanrılaştırırlar" ve sorgu alanının dışına çekmeye çalışırlar. Ve bir gün yolda yürürken samimi bir arkadaşına rastlar, arkadaşı; yahu senin oğlan üniversiteyi bitirmişti, şimdi ne iş yapıyor diye sorar: Bu soruya şu ikiyüzlü cevabı verir: Biliyorsun özel sektör bitti, oğlumun devlete kapağa atması için çalışıyoruz... Bu sözleri söylemelerine rağmen kendi yarattıkları totemlere tapmaktan vazgeçemezler, karşı çıkanlara karşı cadı avı başlatırlar.
 
           
            5) Dinci - Ateist, Farklı Görünmek:
 
 
            13-14 yaşlarında bir kız çocuğuyla ilişkiye giriyorsanız ya da bu yaşta bir kızla evleniyorsanız ( Güneydoğu'da yaygın ), tecavüze uğrayan kardeşinizi töreler gereği öldürüyorsanız, dernekler kurup zimmetinize para geçiriyorsanız ya da halktan para toplarken biz faiz vermiyoruz kar payı veriyoruz diyorsanız, bu adam dinime küfür etti diye öldürdüm deyip cezanızda indirim beklerken, her sevmediğiniz kişiye vay "Allahsız" diye hitap ediyorsanız, "MÜSİAD" kurucu başkanı Erol Atar gibi artık asli burjuvazi oluştu, bir lokma bir hırka felsefesi bizlere yutturulan bir zokadır diyorsanız, sizinle aynı görüşü paylaşmayanlara televizyonlardan hakaret yağdırıyorsanız, gazeteleriniz aracılığıyla insanların hedef gösterilip öldürülmesini sağlıyorsanız, Türkiye'de özgürsünüz. Kendinize ise "Özgürlükçü" diyebilirsiniz.
 
            Farklı dini inanışlara sahipseniz, eviniz Çorum ve Maraş katliamlarındaki gibi basılıyorsa, oruç tutmadığınız için üniversitelerde baskı görüyorsanız, saçınız uzunsa ve/veya küpe takıyorsanız, başkalarına iyilik yapmak insanın doğasında vardır diyorsanız, özel mülkiyete karşı çıkıyorsanız, siz baskıcısınız ve katliniz de vaciptir!
 
           
            6) Tuğba Özay, Deniz Seki - Tuzla'da ölen 125 işçi:
 
                                  
            Mankenseniz, armatör iseniz, kısacası burjuva sınıfının temsilcisi iseniz, herkes sizin üzerinize titrer. Sizin için imza kampanyaları düzenlenir, bir seferlik affedilsin diye isteklerde bulunulur, halkımızın burjuva yaşantısına özenen kısmı ise ah "Deniz'im, Ah "Tuğba'm diye arkanızdan ağlar, sizi konuşur. Sizin için sınırsız özgürlük de işte burada başlar. Cezaevinde bile olsanız, şöhretinize şöhret katarsınız, paranıza da para.
 
            Tuzla'da ölen 125 işçiden biriyseniz adınızı kimse hatırlamaz. Kimi vah zavallı der, kimi de dikkatsizler önlerine bakmıyorlar der. Arkasında bıraktığı eşi veya çocuğu kimsenin umurunda değildir. 1 Münevver Karabulut ölür de Türkiye ayağa kalkar, Tuzla'da 125 işçi ölür de kimseden ses çıkmaz. "Bayram Kütük" kimdir desek tanıyan çıkmaz. Emeğini ve alın terini ortaya koyana, sadece ölmesi için özgürlük tanınır Türkiye'de, başka özgürlüğü yoktur...
           
 
            Uzun lafın kısası, Türkiye'de herkes kendine müslümandır ve en önemlisi de kendine özgürlükçüdür... Ama müslümanlaştıkça, kendine özgürlükçü olma oranı da artış gösterir...
    
                                                                                     @politikadergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.