Politika Dergisi - Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği -TEMAD- (Ahmet KESER) Mülakatı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
PD Roportaj Ekibi: 
Melisa TEKELİ
Yardımcı Ekip: 
Ünal YAPICI

Melisa TEKELİ: Öncelikle bu kadar zor şartlar altındayken Politika Dergisi adına görüşme talebimizi kabul edip zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederiz. Çok fazla insan konuya pek hakim değil. Hem onları bilgilendirmek hem de konuya bir giriş yapmak için soruyoruz: Astsubayların şu anki özlük hakları ne durumda?

Ahmet KESER: Astsubaylık sistemi zaten var olurken yok sayılarak kurulmuş bir sistem. Dolayısıyla yok sayılan sistem git gide pekiştirilerek 2014 yılına getirildi. Ama insanlar artık yok sayılmayı, ötelenmeyi, dışlanmayı kabul etmiyorlar. Bireycilik gelişti, bireysellik gelişti. Eğitim düzeyi oldukça yukarılara çıktı ki eğitim düzeyine toplamda baktığınız zaman astsubaylar kendilerini komuta eden amirlerinden daha yüksek eğitim düzeyine sahip. Meslek Yüksek Okulu çıkışlı olmalarına rağmen büyük bir bölümü lisans eğitimiyle beraber asgari 6 yıllık bir eğitim alıyor. Meslektaşlarımız gelişen bu duruma paralel olarak özlük haklarında düzenleme istiyorlar. Biz özlük haklarımızda düzenleme isterken kimsenin makamını, mevkisini istemiyoruz. Makamının, mevkisinin karşılığındaki parayı da istemiyoruz. Biz sadece mevcut bulunduğumuz statünün rehabilite edilmesini istiyoruz.


M.T. : Ölüm orucu gibi bir yola başvurduğunuza göre bu artık son aşama olsa gerek. Bu konuda daha önceki girişimleriniz neler?

A.K. : Örgütlü toplum gücünü sahaya yansıtmadığı sürece bu söylemde kalıyor. Biz söylem gücümüzü kullandık, sıra eylem gücümüze geldi. Bugüne kadar hep gelecek zamanlı yaklaşımlar oldu.Bizim neyi yapabileceğimizle, sahada ne kadar güçlü olduğumuzla, kendimizi ne kadar sahaya yansıtabileceğimizle ölçülü bir bekleyiş, bir yoklama vardı. Biz de sahaya gücümüzü yansıttık. Görüyorsunuz, bu yağmurlu günde de insanlar durmuyor, geliyor. Birazdan daha fazla insan da gelecek, daha fazla insanla da konuşacağız. Biz söylem gücünden eylem gücüne geçtik.


M.T.: Astsubayların özlük haklarındaki yetersizliğe ya da ölüm orucuna yabancı olan, bu konuları yeni yeni duymaya başlayan insanlar ölüm orucunun nedenini sizin ağzınızdan duymak isteyebilir, sonuçta TEMAD olarak başlattığınız bir eylem. Ölüm orucunun sebebi nedir?

A.K.: Ölüm orucu eylemi askerler tarafından dünyada ve dolayısıyla Türkiye'de de ilk kez yapılıyor. Askerler bugüne kadar hep idarenin savunucusu oldular fakat idarenin savunuculuğunu yaparken gördük ki idare bizi çok ciddi bir şekilde baskı altına almış. Haklarımız ötelenmiş, hukukumuz yok sayılmış. Bu hukuksuzluk, haksızlığın içerisine sosyal haksızlıklar, ekonomik yetersizlikler, ötelenmişlikler, dışlanmışlıklar eklenmiş. Bu süreçte idarenin de siyasetin de Genelkurmay başkanının da dikkatini çekiyoruz. Son yıllarda hazırlık anlamında da olsa insanlar bir takım çalışmaların içerisine girdi. Biz artık hazırlık istemiyoruz, sonuç istiyoruz.


M.T. :Peki şu anda ölüm orucunda bulunan insanların sağlık durumu ne halde ve bunun son noktası nedir? Nasıl sonlanacak bu?

A.K.: Götürebildiğimiz yere kadar götüreceğiz. Dün iki arkadaşımız hastaneye kaldırıldı. Nereden baksanız bu insanların hemen hepsi 50 yaşın üzerinde. Yaş aralığının tavanı 90'a kadar uzanıyor. Zaten yılların getirdiği fiziki hırpalanmışlık var, bu da açlıkla ve buna paralel yoğun sıkıntıyla karışınca sağlık problemleri ortaya çıkıyor.


M.T.: Ölüm orucuna ve önceki girişimlerinize medyanın ilgisi ne durumda?

A.K. : Medya ilgili. Özellikle medyanın çok baskı altında olduğu bu döneme kıyasla bakarsak oldukça ilgililer. Sesimizi kamuoyuna duyurabiliyoruz.


M.T.: Derneğin adında bir "emekli" ifadesi de var. Sizin başlattığınız bu eyleme muvazzaf astsubaylar, subaylar ya da Genelkurmay ne derecede destek oluyorlar ya da ne tepki gösteriyorlar?

A.K.: Tabii Genelkurmay Başkanı'nın destek olma gibi bir durumu söz konusu değil. Genelkurmay Başkanlığı destek olacaksa özlük haklarımızın iyileştirilmesinde destek olmalı. Özlük haklarımızın iyileştirilmemesi gerekçesini biz burada protestoya dönüştürmüşsek, kendi protesto edilen idare gelip buraya destek vermez. Ancak emekli ya da muvazzaf fark etmeden tüm meslektaşlarımızdan çok ciddi destek alıyoruz. Bakın sabahın bu saatinde insanlar toplandı geldi buraya. Bu halka büyüyecek.

 

M.T. : Peki size destek olan diğer kuruluşlar neler?

A.K. : İktidar hariç siyasi partiler geldi. İktidar da nabız yokluyor, onu hissediyoruz. Siyasi partiler destek veriyor. Sivil toplum örgütlerinden yoğun ilgi var, dün altı tane konfederasyon geldi. Bu sabah bir sendika başkanı geldi. Platformlar geliyor. Bu sabah bile bir sendika, bir de platform olarak iki sivil toplum örgütü geldi. Sanıyorum akşama kadar da bu ziyaretler,destekler devam edecek. Önümüzdeki günlerde de devam edecek. Çünkü bu ordu milletin ordusu. Milletimiz bu orduya duyarsız kalamaz. Özellikle emekli dediğimiz insanların bu vaziyetleri eminim ki onların yüreğini de sızlatıyordur.


M.T.: Bu röportaja hazırlanırken elimizden geldiğince okuyucularımıza da ulaşarak onların da sorularını iletmek istedik. İki astsubayımızın gönderdiği sorular var. Önce ilkini sorayım. Neden sadece Genelkurmay, neden hükümete ve muhalefet partilerine baskı yapılmıyor? Bu yönlendirmesinin gerekçesi olarak da daha önce hükümet ve muhalefetin baskısıyla askerlik süresinin kısaltılmasını öne sürmüş.

A.K.: Askerliğin bir profesyonel tarafı var ,bir de yükümlü tarafı var. Yükümlü tarafı oya tedavül edilebilecek bir alan. Oysa diğer profesyonel tarafı ile ilgili siyasetin bir girdisi yok. Bu ülkede yaşayan 78 milyon insandan 35.000 tanesi muvazzaf subay, 100.000 tanesi muvazzaf astsubay, 120.000'i de emekli astsubay. Bunun dışında kalan insanların tamamı askerlikle ancak yükümlülükle bağlantısı olan insanlar. Yani bir anne evladının 19 ay yerine 15 ay askerlik yapmasından hoşnut oluyor. Veya bir yükümlü 15 ay yerine 12 ay askerlik yapmayı yeğliyor. Aradaki bu üç aylık iyileştirme ya da hak, oya dönüşüyor. Bu siyasi bir durum. Yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde bulunduğu durumla çok örtüşür bir durum da değil. Oraya baktığınız zaman geniş bir oy potansiyeli var, her evi ilgilendiren bir durum. Ama bizim durumumuz her evi ilgilendirmiyor. Oysa bizim durumumuz ulusal bir sorun yaratabilecek bir durum,fakat toplum makro düzeyde bakmıyor bu işe. Toplumun askerlikle bütün ilişkisi oğluyla, resmi geçitlerdeki ya da darbelerdeki, savaşlardaki askerlerle yaşanıyor. Yani idarenin ihtiyaç duyduğu anda ortaya çıkardığı askerlerin varlığını görüyorlar. Onun dışında askerler kışlalarına çekildiği için toplum bunu çok hissetmiyor. Biz kışlanın ruhunu, işleyişindeki aksaklığı, haksızlığı, adaletsizliği toplumla yeni yeni buluşturuyoruz.


M.T.: Bir diğer astsubayımızın ilettiği soru da şöyle. 2012 yılının bahar aylarındaki eylemler Genelkurmay'ın net hiç bir şey söylemediği iki basın açıklamasından sonra bitirildi. Net bir şey söylenmemesine rağmen bu eylemler neden bırakıldı?

A.K.: Genelkurmay Başkanı bir bildiri yayımlamadı, bildiğiniz muhtıra verdi. Biz 2012'den bu yana buradayız. Bu bir eylem süreci. Eylem basamaklandırılarak gider. Biz bunu basamaklandırırken birinci aşamada söylem gücünü kullandık. Söylem gücünde öncelikle kamuoyunu kendi yanımıza almamız gerekiyor. Kamuoyu bizi tanımıyor ki, bütünün içerisinde değerlendiriyor. Askeri lojmanlarda rahat yaşayan, kamplarda yaz aylarında keyif süren, çok yüksek gelir düzeyine sahip insanlar sanıyorlar. İstanbul Bebek'te oturan birine Hakkari Çukurca'daki askeri anlatamazsınız. Oralarda doğan büyüyen insanların memleketlerinden ayrıldıkları yerlerde biz senelerce görev yapıyoruz. Bir astsubay 6 ile 9 yıl arası Şark görevi yapıyor. O kadar iptidai şartlarda yaşıyoruz ki kendi hayat mücadelemizi veriyoruz. Hakkari Çukurca'daki astsubay şu anda ne anlatabilir? Biz anlatmalıyız. Bunu Ankara'da algılatmak çok da kolay bir iş değil. Kızılay'da bütün sosyal imkanları kullanan insanların Çukurca'daki astsubayı anlaması mümkün değil. Soruyu soran arkadaşımız herkesin bizi tanıdığını düşünüyor olmalı ama ne yazık ki böyle bir şey yok. Şöyle düşünün. Dün ateşkes bozuldu, şu anda operasyon görevinde arazide örneğin 9 gün arazide yürümek zorunda olan insanlar var. Dinlenecek, yatacak, oturacak bir yer yok. 9 gün açlık, 9 gün susuzluk. Siz memleket için o kadar koşturuyorsunuz, peki kendinizi anlatabiliyor musunuz? Hayır. Artık Türkiye'nin gündemine kendimizi taşımamız lazım, senelerdir kendimizi taşımamışız. Kendi içimizde söylenmişiz, ne kadar ağır şartlarda olduğumuzu konuşmuşuz ama dışarı çıktığımızda ordu, disiplin, vatan sana canım feda demişiz. Vatana canımız feda ama bu memleketin külfeti bizde nimeti başkalarında, biz de diyoruz ki nimette de külfette de adalet. Bunu hak ediyoruz.


M.T.: Tüm konuştuklarımızı toparlarsak, TEMAD'ın daha doğrusu emekli, muvazzaf tüm astsubayların talep ettiği iyileştirmeler neler? Artık ne yapılmalı bu konuda?

A.K.: Aslında çok basit. Birisi ekonomik alanda iyileştirmeler. Bugün subaylara da verilen görev tazminatının bizlere de verilmesini istiyoruz. Esasen 57. Hükümet döneminde bu görev tazminatı verilmişti fakat bunun bir dağılımı yapılmadı ve dağılımı yapılmayınca iptal edildi.Yeniden mahkemeye verseniz kazanırsınız diyorlar. Belediyelerin 10 kuruş düşürdüm diyip indirim yapması gibi 50 kuruş verilse ne yapacağız? Bulamıyorsunuz o 50 kuruşu, düzen aynen devam ediyor. Biz çözüm istiyoruz ve bunun formülü son derece net. Ekonomik alandaki çözümlerde birincisi intibaklar, ikincisi görev tazminatlarının verilmesi. Bunlar çözümün ekonomik ayağını oluşturacak. Çalışan arkadaşlarımızla ilgili çözüm de mobbingin kaldırılması.Üç haftada yedi astsubayımız intihar etti, bu ciddi bir vaka. Başka meslek gruplarında olsa o grubun temsilcileri bunu kamuoyu gündemine taşır. Çalışan astsubaylarımız canlarına kıydığıyla kalıyor, bu durum gündeme taşınmıyor. Biz taşıyınca da siz konuşmayın diye muhtıra veriyorlar. Bir önceki soruyu cevaplarken bahsettiğim muhtıra buydu. Biz de bu muhtıralara, bu baskılara, bu mobbinge karşı direniyoruz, ölüm pahasına da olsa direnmeye devam edeceğiz. Kararlığımız devam ediyor.


M.T.: Eklemek istediğiniz ya da özellikle belirtmek istediğiniz bir nokta var mı?

TEMAD Kadın Kolları Genel Başkanı Kadriye OKUR: Ben bu konuda bir kaç cümle söylemek istiyorum. Ben merhum olmuş bir astsubay eşiyim. Bugün Dünya Kadınlar Günü. Eşim bu günde beni, arkadaşlarının eşlerini burada gördüğü için muhakkak kemikleri sızlıyordur. Eminim ki o beni duyuyordur.Kemikleri sızlamasın,bizi sokağa döken insanların vicdanları sızlasın. Biz burada başkanlarımızla, ağabeylerimizle, kardeşlerimizle kocaman bir aileyiz. Eşim de dahil olmak üzere tüm merhum astsubaylarımız rahat uyusun.

TEMAD'ın mücadelesine destek veren bir astsubay çocuğu: Yıllar boyu çekilen çileler var. Eşleriyle, çocuklarıyla bu insanlar 20-25 yıl görev yapıyor. Artısıyla eksisiyle her şeyini yaşıyorlar ve istedikleri tek şey zaten sahip olmamız gereken haklarımızın verilmesi. Mevcut haklarımızı istiyoruz, fazlasını istemiyoruz.

 

Melisa.Tekeli@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Röportaj Hk.

Melisa Tekeli Hanımın yaptığı röportaj için teşekkürlerimi sunarım kalemine sağlık başarılarının devamı.

Özcan Bey, güzel yorumunuz

Özcan Bey, güzel yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim.

Sayın Melisa Hanım bu güzel

Sayın Melisa Hanım bu güzel röportajınız için çok teşekkürler.

Sevgili İbrahim Bey, güzel

Sevgili İbrahim Bey, güzel yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim.

Assubaylar

Sayın Politika Dergisi yetkilileri, Basınımızın üç maymun olduğu bu dönemde, Türk Silahlı Kuvvetlerin Bel kemiği olan Assubaylara yer verdiğiniz için Ailem, emekli ve muvazzaf Assubaylar adına teşekür ederim.

Dergimiz hakkındaki güzel

Dergimiz hakkındaki güzel yorumlarınız için çok teşekkürler. Merhum bir emekli astsubay kızı olarak bu hak mücadeleniz için ben ayrıca şahsım adına size teşekkür ederim. Sevgiler.

Teşekkür

Çok güzel bir röpotaj olmuş teşekkürler Melisa Hanım. Sağolun.

Çok teşekkür ederiz, sizler

Çok teşekkür ederiz, sizler sağolun.

T.S.K emeklisi

Melisa kızımıza ve Belgeselcilerin habercilere tercih edildiği böylesi bir dönemde, meslek ilkelerine uygun hareket eden derginize teşekkür edyorum. Sesimize ses oldunuz.

Sevgili Ferhat Bey, güzel

Sevgili Ferhat Bey, güzel yorumunuz için sonsuz teşekkürler. Politika Dergisi olarak ilkelerimizden asla ödün vermeyeceğimize emin olabilirsiniz. Sevgiler. 

ASSUBAYLAR ve AS (T) SUBAYLAR

Merhaba Melisa Hanım;

Bir Emekli Astsubay olarak öncelikle sizi medeni cesaretinizden dolayı kutluyorum. Neden mi? Çünkü kendini dev aynasında gören o muhteşem basın ortada fazla yok. O sözüne inandığımız zevkle ve şevkle okuduğumuz köşe yazarları, köşeye sıkışmış bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın edasıyla oldukları kalıba sığmayan bu zatı muhteremler ne yazık ki korku cumhuriyetinden dolayı bir haberdar kalmak zorunda kalmışlardır. Gönül isterdi ki canlılar içinde Allah tarafından yaratılmış en değerli canlı olan biz insanlara birazcıkta olsun değer vermeleriydi. Canları sağolsun ama her insan değerini kendisi belirler. Bana değer vermeyen, benim haykırışıma kulak asmayana bende değer vermem. Benim için inine sığınmış korkak bir fareden hiçbir farkı yoktur. Astsubaylar herkesin olduğu gibi bu ülkenin önemli değerlerinden birisidir. Bu insanlar eğer ''Ölüm Orucu"na girmişler ise durum çok vahim olduğu aşikardır. Bu durum karşısında güçlü basın ise kılını kıpırdatmıyorsa işte o zaman basın özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden bahsetmek ne derece doğru, onuda sizlerin takdirine bırakıyorum. İşine geleni basın özgürlüğü vs. deyip çığırtkanlık yapanlar, soruyorum size bugün nerdeler. Ben sizin gibi cevherlerin bu ülke değerlerine değer katacağına inanıyorum. Son olarak şunu söylemek isterim; hiçkimse unutmasın bu ülkede enaz korkaklar kadar cesur,mert ve korkusuzlar da var. Ne Mutlu Türküm Diyene. Kalın sağlıcakla...

Hasan Bey, tüm güzel

Hasan Bey, tüm güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bizler umudumuzu inatla yitirmiyoruz, siz de yitirmeyin.. Sevgiler.

EMEKLİ ASTSUBAYLAR

  Melisa Hanım

  Yüreğinize,cesaretinize helal olsun.Allah işinizi,gücünüzü rast getirsin.Allah razı olsun.HAKSIZLIĞA,ADALETSİZLİĞE,AYRIMCILIĞA,ÖTEKİLEŞTİRİLMİŞ,DIŞLANMIŞ,EZİKHALE getirilmiş İNSANLARIN duygularını,düşüncelerini,yaşadıklarını en güzel şekilde bizlere aktardığın için çoook ama çoook teşekürler.İyiki sizin gibi insanlar var.

Hüseyin Bey, güzel

Hüseyin Bey, güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Asıl sizler iyi ki varsınız, sevgiler.

    Melisa kızım, kızım

    Melisa kızım, kızım diyorum çünki devre arkadaşimın kızısınız. ropörtaj için teşekkür ediyor basın hayatında başarılarının devamını diliyorum.

    Astsubay sorunlarını en az bizler kadar sizde biliyorsunuzdur. Ordunun bütün yükünü biz çekmemize rağmen bu güne kadar bize hep 2. sınıf vatandaş muamelesi yaptılar kendilerine kepçeyle alırken bize bir kaşığı bile çok gördüler. İş güçlüğünü,iş riskini biz çektik paraları oturdukları yerde kendileri aldılar.

    Siyasilere gelince hangi parti olursa olsun bugüne kadar hiç bir sorunumuzla ilgilenmediler hiç umurlarına gelmedik. aileleriyle birlikte 1 milyona yakın zümreyi yok saydılar. bize yapılan bu ayrımcılığı görmüyorlar,duymuyorlar,bilmiyorlar yani 3 maymunu oynuyorlar.

Zafer Bey, söylediğiniz her

Zafer Bey, söylediğiniz her cümleye katılıyorum; bana kızım diyebileceğiniz başta olmak üzere. Güzel dilekleriniz için kendi adıma ve dergimiz adına çok teşekkür ederim.

ASTSUBAYLARIN SINIFSAL TABAKALAŞMAYA KARŞI DURUŞLARI

Rahmetli Cem Karaca’nın bir şarkısı vardı hani, “işçisin sen işçi kal”(tamirci çırağı) diye; bilmem hatırlar mısınız?
“Bir romanda okumuştum buna benzer bir şeyi- Killi parlak kağıt kaplı pahalı bir kitaptı- Ne olmuş nasıl olmuşsa aşık olmuştu genç kız -Yine böyle bir durumda tamirci çırağına- Ustama dedim ki bugün giymeyim tulumları -Arkası puslu aynamda taradım saclarımı -Gelecekti bugün geri arabayı almaya -O romandaki hayali belki gerçek yapmaya” mısralarını içeren.
Astsubayların sorunu;  bütün ülkenin, bütün halkın sorunudur. Bu yüzden bu sorun, ülke halkı sorunları yadsınarak tek başına halledilemez.
Siyonist Kapitalist Emperyalist işgal için gereklidir  ‘sınıfsal tabakalaşma’. Parçala böl ve yönet politikası ve yolsuzluk ekonomisi politikaları bu işgalin silahsız ve kansız gerçekleşmesi içindir.
Ülkemizde başat iki sınıf hemen öne çıkmakta idi. Ruhbanlar ve Aristokrat Harbiyeliler.
OYAK, Ordu Evleri  vb. gibi unsurlar aristokrat yaşam içindi
 “Zaten biliyorduk; Anayasa’da yazılı “eğitimde eşitlik” ilkesi çoktan yalan olmuştu.
Parayı bastıran, zaten düdüğü yıllardır çalıyordu. Daha anaokullarından başlıyordu bu farklılık.” diye yazmıştı Mustafa Mutlu, ‘Kapıcı sınıfı’ kimin ayıbı?’ adlı yazısında  ve devamla; “Evet; biliyorduk bunları...Ne yazık ki eğitim, uzun yıllardır zaten “eşit” değildi bu ülkenin çocukları için...Ama bu farklılık, hiçbir zaman açıkça yapılan bir “sınıf ayrımcılığı”na dönmemişti.” Diyordu.
“Unutmayın; bozuk değirmenden un çıkmaz!” diye ihtarı da vardı.
İşte ülkemizin baş sorunu bu. Sınıfsal tabakalaşma. Astsubayları subaylardan ayıranda işte bu ayrımcılıktır.
Yukarıdaki adreste bulunan,  “Astsubayların Sınıfsal Tabakalaşmaya Karşı Duruşları ve “Az Porsiyon Demokratlar” ın Tepkisi” adlı yazımda yazdım bu sorunu, sebeplerini ve çözüm şeklini.
Özetle çözüm sınıfsal tabakalaşmadan ve çarpık demokrasi ezberinden kurtulmak; bunun içinde, sistem karşı bir sistemle topyekûn mücadele etmektir.
Tabakalaşma; eşit olmayan sosyal etki ve hayat şanslarına sahip insan katmanlarında toplumun bölünmesidir. Her düzeyde insanlar üç tabakalaşma boyutunun farklı şekillerde onlara verdiği sosyal statülere sahiptirler. Bu boyutları; zenginlik, güç ve prestij olarak sıralayabiliriz.
TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Toplumdaki kaynakların toplumun çeşitli gruplarına nasıl dağıtıldığını anlatan bir sosyoloji terimidir.
Weber , sadece ekonomik durumlarına bakarak toplumsal tabakalaşmayı anlayamayacağımızı ileri sürer, tabakalaşma daha karmaşıktır. bu nedenle toplumsal sınıflar hiyerarşisi, toplumsal statüler hiyerarşisi ve siyasal güçler hiyerarşisi adını verdiği üç hiyerarşinin birlikte işlediği bir tabakalaşma yapısından bahseder.
Siyasal Güçler Hiyerarşisi: Politikaları ve kararları kendi üyelerinin çıkarlarına uygun bir şekilde etkilemeye çalışan gruplardan oluşur. Bu gruplar siyasi partiler olabileceği gibi mesleki örgütler, sendikalar, din grupları veya diğer büyük örgütlenmeler de olabilir. partiler, sınıf veya statü gruplarının çıkarlarını temsil edebilir veya edemeyebilirler. Bütün bu grupların amacı toplumsal güce sahip olmaktır. Weber için güç, önemli bürokratik pozisyonlarda yer almak olduğu için de bu gruplar en büyük bürokratik örgüt olan devlette söz sahibi olmaya çalışacaklardır. Bu gruplar kendi çıkarları, ortak ilgiliği, statü ilişkileri, hatta sadece gücü ellerinde bulundurmak isteği nedeniyle birbirleriyle işbirliği içine girebilirler. Söz konusu topluma ve devlete farklılık beyanıyla egemen olma sevdasıdır.
1961 Anayasası ile birlikte çift meclis sistemi ve Türkiye Cumhuriyet Senatosu her ne kadar vesayet tartışmalarını örtmüşse de, yanlışı bir başka yanlışla telafi etmek isteyenlerin merkezi haline gelmiştir. Din ve dindar odaklı tabakalaşmaya karşılık olarak; yanlışı başka bir yanlışla telafi etmek olarak nitelenebilecek olan asker ağırlıklı vesayetci tabakalaşma türetilmiştir. Tabiatıyla bu sistemin üst tabaka sınıfı da, yine üst tabaka asker olacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki hiyerarşik yapı; astlık üstlük münasebetlerinde görevi layığı ile yapma kaygısından ziyade, bu yapının korunması amaçlıdır. Bu sistemde Harbiyeli olmak demek; güya cumhuriyet değerlerine ve Kemalizme en iyi vakıf, üstün varlık demek anlamına gelmektedir.
Modern ülkelerde, özellikle Amerika’da, mesleki ilerleme kaydederek erden Mareşala kadar terfi  etmek mümkünken; ülkemizde bu anlayış yüzünden maalesef bu mümkün değildir. Tabakalaşma dolayısıyla sınıf farklarını korumak esası oluşturmaktadır.
İşte, başta astsubaylar ve uzman erbaşlar olmak üzere tüm halkımız bu sistemin mağdurlarıdır.
Dolayısıyla sistemden kurtulmak istemedikçe, sistem size ne verirse onunla yetinmek zorundasınız.
Sistemden kurtulmak için de bölünme yerine bütünleşmek gerekir.
TEMAD Yönetimi bu güne kadar, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışında hep bölünme yanlısı tavır takındı. Astsubayların sorunlarının, sistemin onlar ve tüm halk için oluşturduğu sorunlardan değilde sadece astsubaylara mahsus sorun olduğu takıntısında hareket etti.
Astsubayların bu duruma karşı yaptıkları her dayanışmalı eylem, toplum efkar ve vicdanına; ulufe bekleyen Yeni Çeri ayaklanması gibi algılatılmıştır.
Bu durum onları halktan kopardı. Oysa zor oyun bozar. Sorun tüm halkın sorunudur.
Örneğin, Ahmet Türk; binlerce marabasını sınıfsal tabakalaşma dışında tutup onları eşitlik yapısına sokabilir mi?
Onun gayesi onları kandırıp, onların vereceği oy desteği gücü ile emperyalizmin kast sistemi içinde aşiretine rol biçmektir.
Astsubaylar sistemi sorgulayarak mücadele işine başlamalı.
“Gerçek içyüzünü bilmediğin bir bilgiyle sabredemezsin”-Kehf Suresi 68. Ayet diyor rabbimiz.
Ve bütün ezilenlerle birleşmeli, hatta onlara önderlik yapmalı. Yani sistem karşısında ağlayarak mama istememeli. Haklarını ona tam olarak teslim edecek sistemin inşası için çalışmalı.
Gönül arzu ederdi ki Gezi Eylemleri gibi halkın sistemle dalaşmalarında astsubaylar da varlıklarını dile getirsin.
Astsubaylar bunları yapmayarak sistemden hak ettikleri şamarı her daim alıyorlar.
Bizler Türkiye Toplumunun bir parçasıyız, polisler gibi sisteme bağlı toplum dışı bir parça değiliz. Bunu kanıtladığımız takdirde bu toplumun ilgisi-duyarlılığı ile çözümde tek yumak desteği buluruz.
“Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için anlayışı yani.
http://kamuemekcileri.org/~kamuemek/index.php?option=com_content&view=article&id=615:generallerin-yahudi-damatlar-&catid=1:manset&Itemid=105
http://kamuemekcileri.org/~kamuemek/index.php?option=com_content&view=article&id=1015:emekli-paalarn-lueks-keyfi&catid=1:manset&Itemid=105

 

http://kamuemekcileri.org/~kamuemek/index.php?option=com_content&view=article&id=1028:tsk-ve-yolsuzlukd-asker-yolsuzluk&catid=1:manset&Itemid=105

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.