Apolitik Açıdan Politika

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bizim toplumumuzda demokrasinin anlamı denilince ilk olarak kendi isteklerini özgürce gerçekleştirebilmek gibi bir düşünce akla gelmekte ve demokratik toplum anlayışı bu dar kalıp içerisinde hapsedilmektedir; Fakat demokrasiyi böyle anlamlandırırken, bireysel özgürlüğün sınırları olduğu ve bu özgürlüklerin yaşanabilmesinin de belli kurallara, emek ve beyin gücü gerektirecek dayanaklara, kurumlara ihtiyacı olduğu gözden kaçırılmaktadır ya da bireysel özgürlükleri yaşamanın sadece insanın tek başına elde edebileceği bir olgu olduğu düşünülmektedir. Maalesef toplumumuzdaki genel kanı ve istikamet bu doğrultudadır. Bunun doğal sonucu olarak da insanlar demokratik bir bilinçten, sosyal sorumluluk duygularından uzak apolitik bir hayat sürmektedir. Tabii ki bu düşüncenin oluşmasında ekonomik problemler, Türkiye’nin yakın geçmişinde yaşanan siyasi olaylar ve darbeler de çok büyük etkenlerdir.


Demokrasinin uygulanabilmesini ve yerleşmesini sağlayacak temel ayaklardan biri de politikadır; fakat 12 Eylül anayasasının getirdiği ve hazırlamak istediği ortam, antidemokratik uygulamaların hakim olduğu bir Türkiye ve parti içi demokrasinin uygulanmadığı, katılımcı, çoğulcu bir anlayışın sağlanamadığı siyasi partileri yaratmıştır. Toplumdaki, çatışma halindeki düşüncelerin, ortak paydaların ve çıkarların uzlaştırılması anlayışı, siyasete demokratik ve ideolojik katılımı sağlamadığı için de, apolitik bir nesil ortaya çıkmıştır. Yönetenin gücü elinde tutma isteği, yöneten ve yönetilen arasındaki olması gereken bağı, iletişimi kopuk hale getirmiştir.


Bireyin politikaya bakış açısı, katılma isteği; o kişinin vereceği emeğin karşılığını almasıyla, herhangi bir ihtiyacını karşılamasıyla doğru orantılıdır. Mevcut anayasa, siyasi partiler yasası, bu talebe karşılık verecek ve ihtiyacı doğuracak niteliklere sahip değildir. Bunun yanı sıra siyasi partilerin yönetimini elinde tutanların topluma güven vermemesi, sadece kendi siyasi geleceklerini düşünen bencil yaklaşımlarla gücü elde tutma anlayışları, doğal olarak siyasete katılımı ve bakış açısını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Yolsuzlukların hırsızlıkların artması ve bunları yapanların kollanması, liyakat anlayışının göz ardı edilmesi, siyasete ve siyasetçiye güveni oldukça zedelemektedir. Böyle bir yapıda dürüstlük düsturuyla ve demokratik sorumluluk anlayışıyla yaşamlarını şekillendiren insanların siyasete katılımı imkânsız bir hale gelmektedir.


Elbette ülkesini seven, vatanı, milleti için bir şeyler yapmak isteyen sorumluluk duygusundaki kişiler, her şeye rağmen bu yolda fedakarlıklarda bulunabileceği pek çok şey deneyebilir, kendisine birçok yol açabilir. Ancak şu soruyu sormak da bu halkın özellikle gençlerin hakkı değil midir: Bu çizilen tabloda; siyaset yapmak ve kendinden çok toplumu düşünmek mi kutsaldır, yoksa kendi hayatını birincil seçip kendi kendine kazanabileceğin özgürlüklerinle yetinmek mi? Ne yazık ki bu sorunun muhatabı olan kişiler her zaman çevrimdışı olacaklar!..

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

Yorumlar

siyasetle ilgilenmenin cezası

siyasetle ilgilenmenin cezası bizden daha kötü insanlar tarafından yönetilmektir demiş platon. bahane bulmadan herkesi ama belli bir çıtadan yukarı seviyede bir siyaset yapacak şekilde poliitk yapmaktır. ancak o zaman tayyiplerden arınçlardan kurtulabiliriz.

katılıyorum tabii ki

katılıyorum ama bu ülkede Yaşar Büyükanıt a oy vermeyeceğini söyleyen,cumhurbaşkanı nın parti liderlerinin ismini bilmeyen vb.. binlerce tiki gençlik var...umarım bunları da politik yapabiliriz...:)

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.