Mayıs 2009

1 Mayıs Kutlu Olsun..

Asaf ŞİMŞEK ve Osman ACAR Hakkında

   Dergimiz yazarlarından Asaf ŞİMŞEK iş yoğunluğu sebebiyle dergimizin yazar kadrosundan ayrılmıştır. Politika Dergisi ve ülkesine verdiği emekten ötürü kendisine teşekkürlerimizi sunuyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz.

   Ayrıca dergimiz yazarlarından Osman ACAR ile dergimizin politikaları gereği yazarlık anlaşmamız sonlandırılmıştır. Kendisine yaşamında başarılar diliyor, katkılarından ötürü teşekkür ediyoruz.

İşte İşçinin Gücü (Anlayamayanlara)

  Tarih: Mayıs 2008

   Gökhan DAĞ: 1 Mayıs 2009'da Taksim'de misiniz?

   DİSK Başkanı Süleyman ÇELEBİ: Biz bunu daha önce ilan ettik. Biz dedik ki “iktidar 2009’a hazırlansın, şimdiden ne tedbir alıyorlarsa alsınlar”.

   Gökhan DAĞ: Sonuna kadar yanınızdayız.

 

Devlet Kapitalizmi Dönemi ve İşçi Sınıfı (1)

   Günümüzde;  neo-liberal sömürünün altında ezilen “Türkiye işçi sınıfı”nın, sadece “Devletçilik-Devlet Kapitalizmi” (1932 – 1938)  döneminde sömürü altında bulunmadığı gibisinden tezler ileri sürüldüğünü görmekteyim. Türkiye’de işçi sınıfının sömürülmediği bir dönem olmamakla birlikte, elbette sömürünün yoğun yaşandığı ve diğer dönemlere göre sömürünün az olduğu süreçler yaşanmıştır.

   Devlet kapitalizmi döneminde de “işçi sınıfı”nın sömürüsü, diğer dönemlerle kıyaslandığında; göreceli olarak daha az olmasına rağmen, sömürü ortadan kalkmamıştır. Devlet kapitalizmi dönemindeki işçi sınıfının durumunu ortaya koymadan önce, toplumsal sınıf ve işçi sınıfı kavramlarını hangi anlamda kullandığımı belirtmeliyim.

P—Kitap: 1 Mayıs’a Özel Seçkiler

Harry Braverman => Emek ve Tekelci Sermaye

Gündeme Dair.. (Sayı 14)

   Yayınlayamadığımız Sayının “Gündeme Dair..” Özeti

Kardeşin Duymaz, El Oğlu Duyar!

   Merhaba değerli okuyucularım. 1 Mayıs İşçi Bayramımızı diğer yazar arkadaşlarımın nitelikli değerlendirmeler yaptığını düşündüğümden, bu sayımızda son günlerde patlak veren Azerbaycan ilişkilerimizi konu edinmeyi yeğledim. Yine de girişimizde 1 Mayıs İşçi Bayramımızı kutlar, güzel günler görmeyi umut ederim.

   Gelelim konumuza. Malumunuz; Recep T. Erdoğan ve dış politika kahramanlarımız (!), Azerbaycan’la aramızın bozulması pahasına, Ermenilerle iyi ilişkiler (!) kurmaya başladılar. Ne için, kim için, kimin emirleriyle? Bunların hepsine bazı haber hatırlatmaları ve yorumlarımız eşliğinde değinmeye çalışacağım.

Küresel Mali Krizde Tekstil

Yazar: 
Timur Veysel Doğruok

   — Merhaba Timur!

   — Merhaba.

   — Hangi sektördeydin?

   — Tekstil.

   — Hmm. (surat buruşur…)

 

   Tekstil için bu söylemleri duymak gerçekten üzücü ama sektörel anlamda hâli de cidden harap olmaya başladı demek izafi değildir. İş yapabilme gücü ile birlikte düşen iş yapabilme potansiyeli de çoğu firmayı zora sokmuş hatta yok etmiştir. Zaten tekstil sektörü 2002–2003 yıllarından sonra düşüşe geçmiş olup, “küresel mali krizin de” etkisi ile iyice zayıflamış bir sektör hâlini almıştır.

Soğuk Savaşın Yeni Yüzü ve Türkiye

   “Nevruz” ardı sıra yeni bir resmi tatilli bayram; “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü”, emeğin ve dayanışmanın sahibine göre de “1 Mayıs İşçi Bayramı”...

   Dayanışacak işçinin kalmamış olması, istihdam denen şeyin sünnetlene sünnetlene iş görmez, çiş görebilir bir hale getirilmesi, ardından “Hamdolsun” sendika sayılarının ve çeşitlenmesinin emeğin dayanışması için kapital sahipleri ile değil, kendi kendileriyle “rekabet” edici noktaya getirilmesi, ardından sarısından geçtik, yeşili, ne olduğu belli olmayanı peydahlanırken; sendikaların, zaten bir avuç bırakılan işçi sınıfının üretimden kaynaklanan gücü lime lime bölünerek iş görmez ve dayanışamaz hale getirilmesi, ardından:

Demokrasinin Tehlikesi: Kölelik

   Thomas Jefferson’un bir sözüyle başlayalım:

   “Toplumun en üstün gücünün emanet edilmesi için halkın kendisinden daha emin bir yer bilmiyorum ve eğer kendi denetimlerini sağlıklı bir akılla uygulayacak kadar aydınlanmamış olduklarını düşünüyorsak, bunun çaresi denetimi ellerinden geri almak değil, akıllarını bilgilendirmektir”.

   Jefforson burada demokrasiden başka bir yolun  mümkün olamayacağına yönelik inancını sergilemekte. En azından ben bu sözleri okuyunca bunu anlıyorum.

   Peki, halkımızın denetimini sağlıklı bir akılla yürüttüğünü söyleyebilir miyiz?

   Ben buna inanmak istesem de maalesef inanamıyorum..