"Utanıyorum!"

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Volkan KAHYALAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
25.11.2010

 

   “Kamu malı olan hapishanenin zarar gördüğünü düşündüğümüz için mahkemenizde tanıklık yapmak istiyoruz.” muhtemelen böyle demiştir, Adalet ve Dış işleri bakanlıkları adına (daha doğrusu devlet adına ) Bayrampaşa cezaevinde olan katliamın mahkemesinde hazine vekili Nilgün Güvenç...Çünkü Nilgün Güvenç'in mahkemeye talebi Bayrampaşa cezaevinde olan katliamda ölen kişilere yönelik değil aksine bu davada kamu malının zarar görmesine yönelikti...
 
Ben bu durumu öğrenince hemen aklıma eski bir röportajda Abdullah Öcalan'ın söylediği sözü geldi...
 
Aynen şöyle diyordu: “Çocuklara sıkılan kurşunlara karşıyım.”
Muhabir söze açıklık getirmek için “neden peki?” Diye bir soru sormuştu..
Abdullah Öcalan'ın sözü çarpıcıydı: “kurşuna yazık, israf olmasın! Çok maliyetli oluyor onlar bize!”
...
Bu sözü okuyunca kanım donmuştu...
Bana göre;
Devleti mahkemede temsil etmek isteyen bir kişinin bu sözleri ifade etmesi devletin düştüğü “zihniyetin” Abdullah Öcalan'ın zihniyetinden farklı olmadığını açık bir biçimde göstermektedir!
Çok yazık!
Sizin yerinize “utanıyorum!”
 
...
 
Volkan KAHYALAR
PolitikaDergisi.com

Yorumlar

duyarlı vatandaşların dikkatine

KONU: 5941 Sayılı yasa uygulamalarında tereddütlerden doğan sorunların yok edilmesi talebim.
Ülkemizde karşılıksız çek davalarının yargıyı kilitleyecek sayıya ulaşmasında nedenlere bakıldığında; yeni çıkan 5941 sayılı kanunun bankaların özensiz ve suç işlemeyi teşvik eden tutumlarını devam ettirmelerine olanak sağlamasına sebep olan yasal boşluklar ile yasanın yeni olması sebebiyle ezberci hukukcuların yasaya adapte olamaması görülür.
Karşılıksız çek suçlarının yargılanması esnasında; uygulamalarda 2009 yılı başından itibaren sorunlar yaşanmakta, yerel mahkemelerden farklı kararlar çıkmakta, mahkemelerde tereddütler yaşanmakta, bu da “yargı önünde eşitlik” ilkesini bozmaktadır. Biz çek mağdurları (iyi niyetli borçlu ve alacaklılar) olarak bu durumdan zarar görmekteyiz. Adalet Bakanlığından, Yüksek yargıdan, ve diğer yetkililerden bu uyumsuzlukları yok edecek bir tedbir uygulaması bekliyoruz.
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunyürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiştir. (10. C.D.Karar Tarihi 25.01.2010. Esas No: 2008/2928. Karar No: 2010/999)
Hali hazır durumda hakimlerin ve avukatların büyük bir bölümü yeni çek yasasını bilmiyor, tereddütte kalıyor ve yanlış uygulanmasına sebep oluyorlar.25 yılda oluşan 3167 sayılı yasanın uygulamasındaki ezberci alışkanlıklar hala bırakılmamaktadır. Bu geç adaptasyon iyi niyetli alacaklı ve borçlular için gecikmiş adaletle birlikte mağduriyetlere sebep olmaktadır. Karşılıksız çek suçları şikayete bağlı suçlardan olduğu için, şikayetçinin şikayetinde haklı olup olmadığı araştırılmadan; sabit fikir, ön yargıya dayalı peşin hükümle ezberci kararlar verilmektedir. Bu durumda yapılan itirazlarda da yargıtayda dosya yığılması söz konusu olmaktadır.
İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Yahya Kesim, Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiği iptal gerekçesinde şunlara yer verdi: "5941 sayılı Çek Kanunu 20 Aralık 2009'da Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yasanın geçici 2. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde; şikayetçi ile sanığın anlaşması halinde herhangi bir süre öngörülmeksizin, bu anlaşmanın sonuna kadar davaların durdurulmasına karar verilmesi, b bendinde ise sanığın tek taraflı olarak 2 yıl süre ile taahhütte bulunarak taahhüdün sonuna kadar davanın durdurulmasına karar verilmesi hükmü, yasalar ile ilgili kurumların normal şekilde çalışıp görevlerini yapmalarının sağlanması yerine, bu kurumların görevlerini yapmamaları yargıya iş yükü olarak fatura edilmektedir” demektedir. Yazımın başında görülen Yargıtay 10.Ceza Dairesi Kararında görüleceği gibi; dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı bir biçimde yeniden düzenlenmiştir.
Yapılan düzenlemelerden en önemlisi, Geçici 2.Madde ile getirilen Kısmi Af niteliğindeki düzenlemedir. Düzenleme ile; 01.11.2009 tarihine kadar Karşılıksız Çek Keşide Etme suçunu işleyenlerin, alacaklı ile anlaşmaları veya Çek bedelinin karşılıksız kalan kısmını ödeme yapmayı taahhüt etmeleri halinde, cezalarının taahhüt süresince askıya alınması ve sonrasında cezalarının kaldırılması düzenlenmiştir.

Kişilerin bu af düzenlemesinden yararlanabilmesi için 01.04.2010 tarihine kadar Cumhuriyet Savcılığı’na veya Mahkemeye başvurarak çek bedelini iki yıl içinde ödemeyi taahhüt ederek birinci yılda borcun en az 1/3’ünü kapatmaları gerekmektedir. Getirilen bu düzenleme ile; 01.11.2009 tarihi itibari ile haklarında soruşturma başlatılan veya yargılaması süren veya mahkum olmuş borçlular taahhüt vermek sureti ile haklarında devam eden süreci uzatma şansına sahip olacaklardır. Sanığın verdiği taahhüdü ihlal etmesi halinde ise, işlemler kaldığı yerden devam edecektir.

Yasama organının küresel ekonomik krizin mağdurlarını rahatlatmak amacı ile getirmiş olduğu af niteliğindeki bu düzenleme ile hukuk güvenliği ve dolayısı ile hukuk devleti ilkesi yaratılan yasal boşlukla tamamı ile ihlal edilmiştir. Bir taraftan çek borçluları için fiilen koşulsuz bir erteleme hakkı tanınmış iken, diğer taraftan yasaların ceza mevzuatı ile koruduğu çeke güvenerek mal verip parasını alamayan kişiler ölçüsüz bir şekilde mağdur edilerek krizin bu konudaki mağdurları göz ardı edilmiştir. Ancak uygulama ile borcun ödenmesine kolaylık sağlanmakla birlikte niyetli borçlunun da korunmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca son dönemde getirilen değişiklikler ile kötü niyetli alacaklıların elinden tahsil için kullanabilecekleri tüm zorlayıcı tedbirler neredeyse alınmış olup, bu durum tahsilat için hukuk dışı yollara başvurma sayısında önemli ölçüde bir artışa yol açmaktadır.

Yeni çek kanununa göre çek senede iyice yaklaştı. Daha doğrusu çek vadeli ise ceza verilmemesi benimsendi. Yeni Kanunun 3.maddesinin son fıkrası ile Çekin ödeme vasıtası olan niteliği değiştirilerek bir kredi aracı haline getirilmesi sağlanmıştır. MADDE 3 “(8] Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır”.Türk Ticaret Kanununa göre geçerli olan “Çekte Vade Olmaz, Çek Görüldüğünde Ödenir” prensibi terk edilmiştir. İleri tarihli çeklerin düzenlenmesi yasal kılınarak, üzerindeki düzenleme tarihinden önce bankaya ibraz edilen çeklerin karşılıksız çıkması halinde, bu çeklerle ilgili olarak hukuki takibe girişilemeyeceği ancak düzenleme tarihinden sonra çekin bankaya ibraz edilerek karşılıksız bırakılma işleminin gerçekleştirilmesi ile hukuki takibe başlanacağı düzenlenmiştir. Ceza Yası madde 21 de “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” Denilmektedir.
Şikayetin varlığında, yargılama sırasında kast unsuruna ise yasada gereğince yer verilmemiştir ve bu itibarla yasa; temel yasa olan ceza yasasına aykırı durumda görülmektedir.
Karşılıksız kalan çek bedelini, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında; yapılan işlemler düşürülecektir
Ayrıca yasanın 5. Maddesi (11) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, ön ödemeye ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 297 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki tebliğnamenin tebliğine ilişkin hükümler uygulanmaz.
Yeni yasa ile getirilen en önemli husus MAHSUP HESABI YAPMA ZORUNLULUĞU dur. Bu hesap ta ancak karşılıksız çeke şikayet ile başlayacak icra takibi ile mümkündür, bu sebeple de icra takip dosyaları önem kazanmıştır.
3167 sayılı yasada kısmi ödemeler cezadan düşmediği için böyle bir zorunluluk ta yoktu. Bu husus kötü niyetli alacaklı ve vekili için en önemli kozlardandı.
3167 sayılı yasa da şikayet ve akabinde verilen ceza icra dosyası ile bağlantısız olduğu için icra takibi esnasında yapılan haczin ve haczin paraya çevrilmesinin hiçbir hükmü yoktu.
Yeni yasa ya göre iyi niyetli borçlular taahhütte bulunmuşlardır. Ancak taahhütlerin artık son günlerine gelindiği şu günlerde uygulama hataları ve kararsızlıkları yeni mağduriyetler yaratacaktır.
Bu mağduriyetlerin büyük kısmı mahsup hesabından kaynaklanacaktır. Mağdurların büyük çoğunluğu ödeme yapacak merci kaygısına düşmüştür. Zira takipsizlikten dolayı düştüğü halde yenilenmeyen icra dosyaları mevcuttur. Takipsizliğin vazgeçme anlamına da geldiği malumdur. Bu durumda şikayetin sürdüğü iddiasında bulunulamaz. Yada iyi niyetli borçlunun taahhüdünü aksattığı iddia edilemez, şikayetci olunamaz.
Bunun yanı sıra düşen dosyalarla birlikte düşen hacizler ve ya haciz esnasında ve sonunda borçtan düşmeler de mahsup hesabına dahil edilmelidir. Hatta çek suçundan dolayı yarı cezasını çekmiş borçlunun da hapiste geçirdiği süre dahi mahsup hesabından düşmesi gerekirdi.
Uygulamada bir çok hakim eski yasanın uygulaması alışkanlığı ile bu hususlara dikkat etmemekte bu hususta haklı itirazlara sebep olmaktadır.

5941 NOLU YASADA İSE ÇEKİN KARŞILIKSIZ KALAN KISMI VE KISMİ ÖDEME SÖZ KONUSUDUR.
Kısmi ödeme bankanın yükümlülük le ödediği miktarın ana paradan düşülmesi ile başlar. Bu yüzden yazı başında işaret edilen karar çıkmıştır. Ana paradan düşecek her ödeme cezadan da düşme yapması söz konusudur. Bu durumda hesaplama esnasında bunların gözetilmemesi fazladan ödemeye, fazladan cezalandırmaya sebep olacaktır.
“ADLİ PARA CEZASININ ÖDEME YERİ” VEYA “ ÇEKTEN DOLAYI BORCUN ÖDEME YERİ” YASALARIMIZDA BELİRTİLMİŞTİR. KARŞILIKSIZ ÇEKİN ÖDEME YERİ İCRA DAİRESİDİR.
İcra dairelerinde takip yoksa suç unsuru yok demektir. Salt karşılıksız çekin varlığı suçun varlığına işaret etmez. İcra dairelerinde her yıl yenilenmeyen icra dosyası alacaktan feragat anlamı taşıdığı için suçun mesneti ortadan kalkmış demektir.
Suç konusu çekle birlikte başka alacakların da aynı icra takibi içinde yapılması mahsup hesabını zorlaştıracağı için yasa gereği artık çekle ilgili hesabın ayrıştırılarak başka icra dosyası içinde ilamlı takipte gösterilmesi zorunludur.
5941 nolu yasa bu hususlar çerçevesinde alacaklı tarafa da bir takım görevler yüklemiş bulunmaktadır. Bunları yerine getirmeyen alacaklı tarafın şikayeti yersiz ve kötü niyetlidir. Maksat bağdan üzüm koparmak değil, hem bağı talan etmek hem bağcıyı dövmek olmaktadır. Yasalarımız buna müsaade etmediği halde uygulamalarda bu durum yaşanmaktadır.
Artık 5941 nolu yasa uygulaması gereği çekin karşılıksız kalan kısmının-ana paranın hesaplanması kısmi ödemelerin de mahsup hesabı içinde değerlendirilmesi ve temerrüt faizinin de bu çerçevede hesaplanması lüzumu vardır. Borçlunun da bu hesaba itiraz etme ve düzelttirme hakkı da ayrıca yasada saklıdır.
Yasalarımızda iyi niyetli borçlunun zararının söz konusu olduğu her aşamada itiraz hakkının varlığı söz konusudur.
Haciz uzlaşmayı ve taahhüdü keser. Haciz varsa önce akıbeti göz önünde tutulmalıdır.

Bu nedenlerden dolayı; Adalet Bakanlığı’nın, yüksek yargının ve tüm yetkililerin tedbir alarak bu olumsuzlukları yok etmesi zarureti hasıl olduğu kanısı ile sizlerden gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ediyorum.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.