Sosyalist Sol, Mustafa Kemal’i Kucaklamalıdır

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Sevda EĞER

K

 

 emalizm orta sınıfların ideolojisi olagelmiştir; çünkü Kemalizm laik ve demokratiktir.

  Mustafa Kemal devlet yönetimini dini dogmaların kontrolünden çıkarırken, aslında alt ve orta sınıfa yaptığı büyük iyiliğin de farkındaydı.  

  İşin içine din girdiği anda, mezhep farklılıkları, hükümeti birinden birini seçmeye zorlayacak, haliyle uygun görülen inanışa taraf olunacaktır. Bu zaruri -değilse keyfi- taraftarlık azınlık çatışmalarını ve eşgüdümünde keskin kutuplaşmaları doğuracak, fırsatçı gericilere çanak tutacaktır. Ancak Mustafa Kemal’in laiklik mutlakıyeti azınlık kavramını sınıf ekseninde genellemiş ve sosyalizm beklentisini daha birinci ilkesiyle gerçekleştirmiştir.  
  Kemalizm halkçıdır. Baskı ve sömürüyü kesin olarak reddetmiştir. Feodal yapı karşıtlığı alt sınıfın –köleleştirilen alt sınıfın- adeta kurtarıcısı durumundadır. Aynı paralelde tarım ve hayvancılık teşvikleriyle köylü sanayi devrimiyle emekçi sınıfın yaşam standardını yükseltmeyi hedeflemiş, üretimin köyden kente akışını bu iki sınıfın ortak ve eşgüdümlü organizasyonuyla sağlamlaştırmıştır. 
  Mutlak mülkiyet ile donatılmış köy sahiplerinden yakasını kurtaran çiftçi, devlet teşvikli kurulan endüstri tesisleriyle patron sömürüsüne boyun eğmeyen işçi tek bir amaç için birleştirilmiştir, üretim. 
  Tıpkı sosyalizmin sınıfların eşitliği ideali gibi! 
  Kemalizm burjuvaziyi reddeder. Bütün sistem emekçiyi güçlendirme odaklıdır. Halk-seçkin ikileminin antibiyotiği anayasanın eşitlik ilkesidir. Hiç kimsenin din, cinsiyet, dil, ırk bakımından bir ayrıcalığı yoktur.  
  Mustafa Kemal’in ulus tanımındaki dil, tarih, kültür öğelerinin kesişme noktası ortak ve eşitlikçi Türkiye idealidir. 
  Azınlık dayanışmasını sınıf dayanışmasına çevirerek üretime odaklı emekçiyi güçlendirme stratejisinin bir ve en önemli parçasıdır. 
  Pratiğe geçişte de kullanılan yöntem açıktır. Bireylerin yaşam standardını tam donanımlı eğitim, sağlık, istihdam sistemiyle yükselten kapitalist Batı’nın toplumculuk dinamiklerini, komünist doğunun demokrasi idealiyle harmanlamak… Bölmeden, parçalamadan bütünleyerek harmanlamak! Farklı kültürel yapılar ve gelenekler içerisinde yetişmiş bireylerden toplumsal bir yapı oluşturmayı amaçlamak. Toplumsallıkta ise, emeğin önceliğinde, toplumsal çıkarların bireysel çıkarların önüne geçmesini hedeflemek… 
  Cumhuriyet tarihinin gelişine bakıldığı zaman yukarıda bahsettiklerimizin Menderes yönetiminden beri evirildiğini, 1945’ten itibaren tüm ilke ve değerlerin rafa kalktığını görürüz. Sağcı hükümetlerin iktidarında günümüze kadar gelen yönetimler boyunca öğrendiğimiz tek gerçek; hızla düşen yaşam standartları; gittikçe daha sıradanlaşan eğitim, sağlık hizmetleri; bir türlü içeriği anlaşılamayan, neye hizmet ettiği belli olmayan, menfaatine naillik kısmet olmayan Avrupa yahut komşu ülke işbirlikleri; çetrefilli bürokrasi; siyasallaşan yargı; antidemokratik yerel idareler; meclisteki oligarşik düzen; genele benimsettirilen milliyetçi-dinci (Sünni) ideoloji… 
  Peki ya emek, üretim? 
  Zaten yerleşmesi için uzun yıllar gerektiren anti feodal yapı, zamanında birer toprak ağası olan başkan ve vekillerden oluşan Demokrat Parti iktidarı ile eskisinden daha güçlü bir yapıya bürünürken, köylü sınıfı köleleştirme politikası saat gibi işliyordu. Ta ki 1960 sonrası iyice yıldırılan köylünün, kente göçü başlayana kadar. Ülke için hammaddenin, üretimin can damarı kesilip adeta çaresizce kentin acımasız çarklarına kendi ayaklarıyla teslim ettirilmiştir.  
  Peki, emekçinin durumu, işçi?  
  Kente göçlerin hızlanması ile vasıflı çalışanın yerini köyden gelen ucuza çalışacak çaresiz köylüler almıştır. Günümüze kadar hızla yerli-yabancı sermayeye mülk ettirilen tesisler, sonsuz ödeme opsiyonlarıyla özel sermayeye neredeyse hibe ettirilmiş teşvikler sayesinde devleşen –devleşenden kasıt sadece işverenlerdir- sanayi ve endüstri sektörü, işçi-patron ilişkisini sahip-köle uygulamasına hapsetmiştir. Sağcı hükümetler işçisini, köylüsünü sermayeye karşı savunmasız bırakmış, karın tokluğuna emperyalizme çalışan bir karınca ordusuna çevirmiştir. 
  1930’ların üreten halkı, tüketen ve daha kötüsü tüketilen sınıflara dönüştürülmüştür. Mustafa Kemal’in tüm prensiplerini saptıran ‘iş bitirici’ hükümetler, Avrupa’nın kendi halkına orta çağda uyguladığı ‘sömürü’ silahıyla, doğunun günümüzde de sürdürülen bağnaz ve gerici zihniyetini birleştirmiş, her ne kadar anayasada Cumhuriyet gibi görünse de, yönetim türünün yarı feodal-gerici-baskıcı-dinci bir şekle dönüştüğü gözle görünür bir hal almıştır.

 

  Peki, şimdi ne olacak? 
  Olacak olan ilk başta söylediğim sözdür. Sosyalist Sol, Kemalizm’e her zamankinden fazla sahip çıkmalı  ve Mustafa Kemal’in prensiplerini tamamıyla sahiplenmelidir. Bu konuda üniversiteli genç insanlara -12 Eylül döneminin bir eseri olarak- eleştirel aydınlık Kemalist fikir akımlarını lağvetmek için kurulan YÖK’e rağmen, üniversite yönetimlerindeki iktidar yaltaklıklarına rağmen,  fazlasıyla sorumluluk düşmektedir.  
  Köylerden metropollere göç eden gelenekselci seçmenlerin şu saatten sonra kalıplarının yıkılması mümkün değildir. Bu gün büyük kentlerde ki gerici-işbirlikçi yöneticilerin bulunması, zaman içinde kemikleşip iktidara yürümesi tesadüf değildir.  
  Kentlerdeki seçim neticeleri okumuş aydın kesimin değil oy kapma pahasına, gecekondulaşmasına bile bile göz yumulmuş, köye-üretime dönmemesi için özellikle şehirde yaşama alanı açılmış, bir yandan da ortalama yaşam standartlarından mahrum edilmiş, kendini yetiştirmesi de itina ile engellenmiş kırsaldan gelen bireylerin eseridir.  
  Sorumluluk, sistemde hızla kadrolaşan anti-Kemalist, gerici ve emperyalist güçlerin arkalarından yetişecek, ilk fırsatta yerlerine geçme yetisine sahip akılcı, ilerici, emek istismarına karşı, üretici, Mustafa Kemal’in sınıfların eşitliği prensiplerine bağlı sosyalist gençlere düşmektedir. 
  Unutulmamalıdır ki ırkçı, yobaz, gerici, fırsatçı, AB-D yalakası bireyler de dâhil, tüm ulusun kurtuluşu,
   “Sosyalist gençliğin” Kemalizm ekseninde birleşerek, sabır ve azimle iktidara yerleşmesi ile mümkündür.

 

  

 

 
 
 

 

Yorumlar

"Mustafa Kemal devlet

"Mustafa Kemal devlet yönetimini dini dogmaların kontrolünden çıkarırken, aslında alt ve orta sınıfa yaptığı büyük iyiliğin de farkındaydı."

Seyid Rıza'yı asanlar kemalistler ve sosyalistler o zaman. Aleviler neden bu Mustafa Kemalin fotografını cemevlerine asıyorlar anlamış değilim. Birde onu çok seven alevilere aklım şaşıyor zaten

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.