Milli İttifakın Önündeki Tuzaklar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Sosyolog Hakan Yavuz

 

Türkiye önündeki ilk seçimde şu soruyla yüzleşecek: “Türkiye’nin iktidarını kim belirleyecek? Amerika mı, yoksa kendisi mi?”
 
Amerika’nın, Tayyip Erdoğan – Abdullah Gül ikilisini iktidara taşımak için 96 yılından itibaren karar verdiği, artık belgeleriyle gün yüzüne çıktı. 2002 seçimlerinde, hep olageldiği gibi, rüzgâr Amerika’dan bu tarafa esti.
 
Türkiye önündeki seçimde, rüzgârı tersine çevirebilecek mi? İşte günümüz siyasetinin özeti bu soruda saklı.
 
Amerika’nın belirleyeceği iktidara karşı, Milli İttifak…

 
Amerika istediklerini iktidara getirebilmek için, tuzak kurmayı çok iyi beceriyor. İktidar seçeneği olabilecek partilere benzeyen partilerin kurulmasını kışkırtıyor. Bu “çakma” partiler sayesinde oyların birleşmesini önlüyor.
 
Diğer bazı sinsi uygulamalarla da; seçimlerin “kayıkçı kavgası” havasında yapılması sağlıyor. Çürümüş partiler ve seçim sistemi vatandaşların, neyi seçiyoruz, kimi seçiyoruz, niçin seçiyoruz sorularını algılamasına bile fırsat vermiyor. Böylece ülkenin asıl ihtiyacı olan milli bir “Ulusal Programın” belirlenmesi ve iktidara taşınması engelleniyor.
Yaşanan siyasi gelişmeler, benzer muhalif duruşları ortaya çıkarıyor. Benzer duruşlar ve hayatın gerçekleri, aynı saflarda buluşmaya ve yakınlaşmaya yol açıyor. Bu gerçek iktidarını siyasi parçalanmışlık sayesinde elde eden Tayyip Erdoğan’ı korkutuyor. CHP ve MHP için, “ruh ikizi oldular” demek zorunda kalıyor.
 
Vatan sevdası toplumsal kesimleri, ister istemez birbirine yaklaştırıyor. Ülkücü gençler mecliste yaptığı konuşma nedeniyle, CHP Milletvekili Muharrem İnce’yi çiçekle ziyaret ediyorlar. Milliyetçiler internet üzerinden, Türkiye Komünist Partisi’nin “AB’nin Trakya Eyalet Projesi”ne karşı yayınladığı bildiriyi överek yaygınlaştırıyorlar.
 
Bu gelişmeler, iktidarı belirleyecek rüzgârın bu kez farklı yönden eseceğini gösteriyor. Amerika telaşlanıyor. Ortalığa bu gelişmeleri zayıflatacak, “çakma” fikirler salınıyor. AKP ve yandaş medyanın, günümüzün çelişmelerini çözmek için nesnel hiçbir değeri kalmamış, “sağ-sol” kavramlarını depreştirmeye çalıştığı görülüyor.
 
Gerçekgündem internet haber sitesi yazarı Barış Yarkadaş, Milli İttifak yönündeki gelişmeleri, sadece CHP ve MHP koalisyonu şeklinde yorumlayarak, “tuzak” olarak değerlendiriyor. Yarkadaş, 12 Şubat tarihli “MHP ve CHP’ye yine tuzak” başlıklı yazısında şu görüşleri öne sürüyor: “22 Temmuz öncesi kendisine ‘ulusalcı’ adını veren çeşitli grupların MHP – CHP Koalisyonu saçmalığını ortaya atmasıyla birlikte şekillenen bu argüman, şu günlerde yeniden dolaşıma sokuluyor. ‘Tek Başına İktidar’ hedefi yerine, CHP-MHP Koalisyonu talebinin dillendirilmesi o dönem AKP’nin eline koz vermişti… CHP ve MHP kurmaylarına bu noktada önemli bir görev düşüyor. Her iki partinin kurmayları da “Tek Başına İktidar” isteğini yüksek sesle dile getirerek “koalisyon tartışmalarından” kaçınmalıdır. 22 Temmuz öncesi “ulusalcıların” çizdiği çerçevenin dışına çıkıldığı taktirde; AKP’nin elindeki önemli bir demagoji malzemesi de boşa çıkarılacaktır. CHP ve MHP aynı tuzağa yeniden düşmemelidir.”
 
Bu görüşler şüphesiz çok tartışılacaktır. Ancak Milli İttifak sürecine, AKP’den başka kimlerin karşı çıktığını iyi anlamak için, Yarkadaş’ın yazılarından kimi ifadeleri aktaralım:
“Sanatçı Yavuz Bingöl’de Öymen’in konuşmasına açıkça tepki gösteren isimlerden biri. Dün konuştuğum Yavuz Bingöl, ‘’Böyle sosyal demokrat bir parti olmaz’’ diyor.” (17 Kasım 2009)… Hatırlanacağı üzere Yavuz Bingöl, sözde “Ermeni Katliamı” nedeniyle Ermenilerden Özür Dileyenler arasında yer almıştı. İşte imzacılar arasından birkaç isim: Gazeteci Ali Bayramoğlu, Prof. Dr. Baskın Oran, Milletvekili Ufuk Uras. Yarkadaş’ın arkadaşı kimlerle bir olmuş ortada.
 
“… Baykal’ın sözleri sol çevrelerden gelen tabanı hayli rahatlatmıştı. MHP ile CHP arasındaki makasın açılması en çok da mahallelerde çalışma yapan partililerin elini güçlendirmişti.”(1 Şubat 2010). Yarkadaş’ın malum mahallelerdeki “sol” çevreleri referans aldığı anlaşılıyor.
 
“Dersim’de herkesin kabul ettiği üzere bir katliam yaşanmıştır. Bunun savunulabilecek hiçbir yanı yoktur. Dersim Katliamı’nı savunmak da insanlık suçudur.”(18 Kasım 2009). Yarkadaş referans aldığı “sol” çevrelerle, Ufukgillerle aynı fikirleri savunuyor. Ancak henüz onlar gibi, “Kemalist Diktatörlük” kavramını kullanıyor mu? Bilinmez.
 
“Hayata ‘milliyetçi – etnik’ temelde bakmayız.”(18 Kasım 2009). Yarkadaş, CHP’nin “6 Ok”undan, Milliyetçi olanını attığını ilan ediyor. Hayata etnik temelden bakmadığını söylüyor fakat kendini tanımlarken, bakın neler söylüyor: “başta TÜRK – AZERİ milliyetine ait, CAFERİ geleneğine sahip bir birey olan beni de…” (18 Kasım 2009)
 
Umarım Milli İttifaka karşı çıkan kesimlerin profili hakkında bir fikir vermiştir…
 
iletisim@politikadergisi.com


 

Yorumlar

İttifaklar..

Sizin de işaret ettiğiniz gibi CHP ve MHP tek başına iktidar olabilme çabalarını sürdürmelidir. Seçimlerde ortaya çıkacak sonuç daha sonra kuvvetli bir ulusal cephe oluşturup bu günkü iktidar mensuplarını yüce divana gönderebilir.

Tebrikler

Yazınıza sonuna kadar katılıyorum.Akp ve Abd önümüzdeki seçim için bir çıkar yolu aramaktadır Abd yine başarır mı bilmem ancak başarsa da açık ara başaracağını sanmıyorumm.
Yazılarınızın devamlılığı dileğiyle.Saygılar

Kendlleri Kimin adamı belli

Arakadaşını söyle senin kim olduğunu söyliyeyim

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.